Trump'ın geçtiğimiz günlerde Rusya Devlet Başkanı Putin ile ilgili sert açıklamalarda bulunması ve Rusya'ya yaptırım uygulayacaklarını duyurması ABD ile Rusya arasında son dönemde yaşanan flörtün yeniden bir kavgaya döneceğinin sinyalini vermesi açısından önemliydi.
Trump, önce Putin'le ilişkileri düzeltip Çin'e karşı ortak bir cephe kurma arayışına gitti; ancak bunda başarılı olamadı. Şimdi tam tersi bir strateji uygulama arayışı içerisinde. Putin'i sert bir şekilde eleştirirken çok ilginçtir Çin Devlet Başkanı Xi Jinping için ise olumlu değerlendirmelerde bulunuyordu.
Trump, Çin ve Rusya arasındaki büyük Avrasya Ortaklığı olarak adlandırılan stratejik ortaklığı bozmak için elinden gelen her türlü çabayı sarf ediyor. Önce Rusya'yı yanına çekmeyi denedi. Şimdi de Çin'e yaklaşmaya çalışıyor.
Trump'ın Putin'e öfkesi sadece Ukrayna savaşına bağlamak doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Kuşkusuz, Ukrayna savaşı ilişkilerde merkezi bir rol oynasa da Putin'in başka adımları da Trump'ı rahatsız etmiştir. Bunlardan birisi Rusya ve Çin'in öncülük ettiği Küresel Güney’in BRICS nezdinde ABD'nin küresel politikalarına özellikle de dolar hakimiyetine karşı çıkan tutumudur. Bu, sadece Trump dönemine ait değil önceki ABD başkanlarının da temel problemiydi fakat hiçbiri BRICS'i ciddiye almadı. Ancak Trump ciddiye almış görünüyor.
Bir diğer neden de Putin'in Avrasya coğrafyasına yönelik attığı adımlardır. Bu adımların son dönemde en önemlerinden bir tanesi sayılabilecek gelişme Rusya'nın geçtiğimiz hafta Afganistan'da Taliban'ın yönetimini resmen ve diplomatik olarak tanımasıdır. Halbuki Rusya Taliban’ı terör örgütü olarak ilan eden ilk ülkelerden birisiydi. Rusya, Taliban’ı tanıyan ilk yabancı devlet olmuştur. Trump'ın geçtiğimiz günlerde Putin'e yönelik öfke patlamasının arkasında yatan bana göre en önemli neden Rusya'nın Taliban hamlesidir. Taliban Afganistan'da iktidarı devraldıktan sonra Rusya, Taliban’ı terör örgütü listesinden çıkarmış ama tanımamıştı. Putin'in Taliban’ı tanıma zamanlaması oldukça önemlidir.
Taliban’ı 11 Eylül saldırılarından sonra terör örgütü olarak ilan eden ABD'nin 2020'de sürpriz bir şekilde masaya oturup Taliban'la bir anlaşma imzalayarak Afganistan'ı Taliban'a devretmesi ile ve 2021'de Afganistan'dan çekilmesi aslında bölgedeki yeni sürecin başlangıcı olmuştur. Yaklaşık 2,5 trilyon dolar harcadığı Afganistan hükümetini ve ordusunu çöpe atmasının arkasında nasıl bir gerekçe vardı. Dünya kamuoyu bunu maalesef bir türlü öğrenemedi. Trump ile Taliban arsında Doha’daki gizli anlaşma neler içeriyor bugün hala bilinmiyor. Ama bilinen bir gerçek var ki ABD, Taliban’ı halen tanımadı. Barış anlaşmasını Trump imzaladı. Biden yönetimi ise bu anlaşmayı uyguladı. Trump’a göre Biden Afganistan konusunda vatana ihanet etti. Zira Trump, eğer o dönem başkan olarak devam etseydi kendisinin Amerikan askerlerinin Bagram üssünde bırakacağını, burada güçlü bir istihbarat dinleme ve gözleme istasyonu oluşturulacağını söyledi.
Şimdi, Trump bir şekilde Afganistan'a tekrar dönmeyi hedefliyor Afganistan Avrasya coğrafyasının en önemli ülkelerinden birisidir. Geçmişte 19.yüzyılda Rusya ile İngiltere arasında Afganistan üzerinde büyük bir rekabet yaşanmış, bu rekabet Büyük Oyun olarak adlandırılmıştır. 20. yüzyılda ise ABD ile Sovyetler Birliği arasında Afganistan üzerine büyük bir rekabet yaşanmış, Sovyetler Birliği 1979’da Afganistan'ı işgali ABD'nin desteğiyle püskürtülmüştü.
Putin neden şimdi Afganistan'ı tanıma gereği duydu ?
Avrasya coğrafyasında jeopolitik iklim çok hızlı bir şekilde değişiyor. ABD'nin İran kapılarına dayandığı şu günlerde Afganistan, Rusya ve Çin için daha önemli hale gelmiş durumdadır. Ancak Afganistan'la ilgilenip Taliban'dan uzak durmak jeopolitik aklın sınırlarını zorlayan mantıksız bir hareketti. Bu nedenle, Rusya da Afganistan'la ilgilenip Taliban'a uzak durma stratejisini terk ederek Taliban'a yakın durma stratejisini benimsemiştir. Bir bakıma Taliban'ın ABD'nin jeopolitik uzantısı olmasına müsaade etmeyeceğinin işaretini vermişti. ABD'nin Taliban yönetimini tanıyıp tanımayacağı merak konusu olmuştur. Rusya'nın attığı bu stratejik adıma karşı ABD de yakında Taliban’ı tanıyacaktır. Fakat esas mesele Çin'in de bu tanıma sürecine katılıp katılmayacağıdır. Çin'in halihazırda Taliban ile ilişkileri iyi ama resmi olarak Taliban Hükümeti’ni tanımıyor. Gelen haberler Çin'in de çok yakın bir zamanda Taliban’ı resmen tanıyacağı yönünde.
Rusya'nın Taliban’ı tanımasında İran-İsrail Savaşı'nın etkisinin olduğu açıktır. Savaş sürerken ABD başkanı Trump, Pakistan Genelkurmay Başkanı Asım Münir’i Beyaz Saray'a davet ederek burada baş başa bir öğle yemeği yemesi ve yemekte hiçbir sivil Pakistanlının ya da diplomatın bulunmaması ve İran-İsrail Savaşı ile Pakistan-Hindistan Savaşı'nın bu yemekte konuşulması aslında Kremlin’in harekete geçmesi için yeterli olmuştur. Zira Trump, bazı açıklamalarında İran'dan sonra sıranın Pakistan hattına geleceğini söylemiştir. Ama öte yandan Hindistan'a karşı bir denge unsuru olarak Pakistan’ın da elde tutulması gerektiğini de gören bir Trump yönetimi var. Pakistansız bir Afganistan düşünülemez. Pakistan olmadan Afganistan hiçbir şekilde jeopolitik anlamda yönetilemez. Bunu bilen Trump geçmişte teröre destek veren ülkeler listesine aldığı Pakistan'la Hindistan’ı küstürme pahasına yeni bir süreç başlatma kararı almıştır.
Sonuç olarak, ABD'nin amacı gayet net ve açıktır: Batmayan bir uçak gemisi olarak gördüğü Afganistan üzerinden Avrasya coğrafyasında Rusya ile Çin'in arasındaki bağlantıyı kesmek bir başka deyişle Rusya ile Çin'in arasına girmek, bu iki ülkenin birbirleriyle olan jeopolitik bağlantıyı kesmek. Dolayısıyla, Putin’in Taliban’ı tanıması tesadüf değildir. Özetle Rusya-Çin ikilisi Afganistan’ı Rusya ve Çin’e karşı vekil savaşların bir üssü olarak kullanılmasına izin vermeyecek gibi görünüyor!
*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve CGTN TÜRK’ün editöryal politikasını yansıtmayabilir.
CGTN TÜRK