Zelensky, geçtiğimiz Perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD’nin desteklediği uzlaşmacı barış planının hala Ukrayna'nın doğu Don Havzası bölgesinden çekilmesini öngördüğünü, ancak ülkesinin bu tavizi vermeyeceğini söyledi.
Kiev'de gazetecilere konuşan Zelensky, Ukrayna ve Avrupa liderlerinin ABD'ye savaşı sona erdirmek için bir karşı teklif göndermesinden bir gün sonra, toprak sorunlarının hâlâ çözülememiş önemli bir konu olduğunu açıkça belirtti.
Zelensky, Amerikan planına göre, Ukrayna'nın hâlâ elinde tuttuğu Donbas bölgesinin, Trump yönetiminin "serbest ekonomik bölge" olarak adlandırdığını ve Ukrayna veya Rus askerlerinin bulunmadığı bir bölge haline getirileceğini söyledi. Aynı zamanda, Rusya'nın Ukrayna'dan ele geçirdiği Donbas bölgelerinde asker bulundurma özgürlüğüne sahip olacağını belirtti.
Trump ve müzakere ekibi yeni bir uzlaşma önerisinde bulundu: "Ukrayna güçlerinin Donetsk bölgesinden ayrılmasını öngörüyorlar ve sözde uzlaşma, Rus güçlerinin bu bölgeye girmemesi yönünde ". Bunun yanında “'Serbest ekonomik bölge' veya 'silahsızlandırılmış bölge' dedikleri bu bölgeyi kim yönetecek, bu da bilinmiyor. Anlayacağınız Trump’ın Gazze planına benziyor.
Ayrıca , Zelensky yaptığı açıklamada 2022'de Ukrayna’yı işgal eden Rusya'nın Donbas'ta kalabilmesine rağmen Ukrayna'nın Donbas'tan ayrılmaya zorlanmasının adil olmayacağını da sözlerine ekliyor. Zelensky, Amerikan barış planı hakkında konuşurken de "Bizimle uzlaşmadan bahsettiğinizde, adil bir uzlaşma teklif etmelisiniz " diyor.
Ukrayna'nın hâlâ kontrol ettiği Donetsk bölgesinde, Sloviansk ve Kramatorsk şehirleri de dahil olmak üzere 200.000'den fazla Ukraynalı yaşıyor. Bu şehirler Ukrayna için stratejik öneme sahip: 2014'ten beri Ukrayna'nın askeri üssü olarak hizmet veriyorlar ve cephenin en yoğun şekilde tahkim edilmiş bölgeleri arasında yer alıyorlar. Bu bölgeyi Rusya’ya vermek demek 200 bin Ukraynalının yerinden edilmesi anlamına gelecek.
Zelensky, Ukrayna anayasasına göre cumhurbaşkanının toprak tavizi verme yetkisinin olmadığını vurgulayarak toprak tavizleri meselesinin referanduma sunulması fikrini de ortaya attı. “Bunun Ukrayna halkının cevaplaması gereken bir soru olduğuna inanıyorum,” dedi. “İster seçim yoluyla ister referandum yoluyla olsun, Ukrayna halkının bir tutumu olmalı.” Ukrayna, böyle bir oylamanın ancak çatışmaların azalması ve güvenliğin sağlanması durumunda yapılabileceğini belirtti.
ABD ise ağız değiştirdi ve Trump, kendisini dinlemeyen Zelensky’i bir an önce seçime gitmesi için baskıda bulunmaya başladı. Bunun bir çok nedeni var gibi görünüyor. Her şeyden önce Zelensky’nin meşruiyet sorunu, hükümetinin yolsuzluk konusunda puan kaybetmesi ve Trump’a direnmesi nedenler arasında sayılabilir. Örneğin Zelensky’nin meşruiyeti açısından Trump ile Putin aynı zeminde buluşuyor gibi görünüyor.
Ukrayna, ABD ve AB'den somut güvenlik garantileri için yoğun baskı uyguluyor ve bunlar olmadan savaşı sona erdirecek bir anlaşmaya varamayacağını söylüyor.
Geçtiğimiz çarşamba günü Trump ve Avrupa liderleri bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiler ve ertesi gün Avrupalı liderler Trump’a kendi revize edilmiş planlarını gönderdiler. Açıkçası Kiev ve müttefikleri, Trump'ı Rusya'yı destekleyecek bir barış çözümü konusundaki ısrarından uzaklaştırmak için çalışıyorlar.
Putin ise tüm bu tartışmalara Ukrayna'nın doğu Donbas bölgesini Rusya'ya devretmeyi kabul etmemesi durumunda, birliklerinin "bu toprakları zorla kurtaracağını" söyleyerek son noktayı koydu.
Bu süreçte çok daha önemli bir açıklama NATO Genel Sekreteri Rutte’den geldi. Rutte Almanya’da yaptığı açıklamada Rusya'nın önümüzdeki beş yıl içinde bir NATO ülkesine saldırabileceğini söyledi ve buna hazır olmaları yönünde ittifak üyelerini uyardı. Tump’ın Rusya ile bir uzlaşma, barış aradığı bir dönemde NATO Genel Sekreterinden böyle bir açıklama ve uyarı gelmesi düşündürücüdür. Kremlin dün yaptığı açıklamada ise NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'nin Rusya ile savaşa hazırlanmaya ilişkin açıklamalarının sorumsuz olduğunu ve İkinci Dünya Savaşı'nın yol açtığı yıkımı gerçekten anlamadığını gösterdiğini söyledi.
Aslında Putin Avrupa savaş istiyorsa biz hazırız diyerek bu tartışmayı daha önce başlatmıştı. Bugün masada olan şey Ukrayna’nın güvenliği veya geleceği değil. Aksine Avrupa’nın Rusya karşısında güvenliği ve geleceğidir. Rusya artık Avrupa’nın tehdit algılamasının merkezinde yer almaktadır.
Putin her şeye rağmen tüm tekliflere temkinli yaklaşıyor. Açıkçası Trump’ın Rusya’ya neden bu kadar taviz verdiğini anlamakta zorlanıyor. Bu da ister istemez Kremlinde bir şüphe uyandırıyor. Dolayısıyla Kremlin, Avrupa’ya kuşku ile yaklaşırken aslında ABD için de aynı kuşkuya yer veriyor.
Uzun lafın kısası, belki de sorulması gereken en önemli soru: ABD olmadan bir NATO-Rusya savaşı mümkün mü?