21 aydır Gazze'de katliam devam ediyor... 21 aydır İsrail dünyanın gözüne baka baka, uluslararası hukuku çiğneye çiğneye Gazze'de bir soykırım gerçekleştiriyor...
ABD'nin dışında neredeyse hiçbir destekçisi olmayan İsrail'in bu cüreti, bu cesareti, bu aymazlığı nereden aldığı belli...
Seçim kampanyasında kendisini bir barış havarisi olarak takdim eden, pazarlayan Trump, göreve başlamasıyla birlikte ne mevcut çatışmalara bir çözüm getirebilmiş ne de barışı muhafaza edebilmiştir. Zor da olsa Biden yönetimi İsrail ile İran arasında bir savaşın çıkmasını engelleyebilmişti. Fakat Trump bir barış savunucusu olarak göreve geldiğini iddia eden Trump, görevinin beşinci ayında İsrail-İran savaşını önleyemedi ya da önlemek istemedi. İsrail-İran savaşıyla o sözde barış havarisi kişi gitti yerine adeta savaş yanlısı bir şahin geldi. Hatırlanacağı üzere, İsrail’in saldırılarını öve öve bitiremeyen; hatta savaşı sahiplenen ve İran’ı ve onun dini liderini tehdit eden bir Trump geldi. Aslında benzer manzarayı Ukrayna savaşında da görmüştük. İstediği tek taraflı barışı Putin’e kabul ettiremeyince Rusya’yı yaptırımlarla tehdit etmekten geri durmamıştı.
Bugün bir kez daha İsrail ile Hamas arasında 60 günlük bir ateşkes yapılmasına yönelik anlaşmaya varıldığı duyuruldu . Önümüzdeki günlerde Netanyahu, bir kez daha Beyaz Saray’da ağırlanacak ve bu ziyaret sırasında da anlaşmanın muhtemelen detayları gün yüzüne çıkacak. Ne yazık ki katliama uğrayanların herhangi bir temsilcisi Beyaz Saray’a davet edilmiyor.
Ukrayna meselesinde de görüldüğü gibi Trump'ın barış anlayışı genelde tek taraflı dayatma üzerine kurulu olduğu için İsrail tek başına ateşkes veya barışın inşasında yeterli görünüyor. Oysa Ramallah'da bir Filistin yönetimi var. Mahmut Abbas gibi bir liderleri var. En azından bilgilendirme adına bir diplomatik nezaket olarak Filistinlileri temsilen Mahmut Abbas'ın veya onun bir vekilinin Beyaz Saray’a davet edilmesi gerekirdi ama edilmedi, edilmiyor!
Bu yeni ateşkesten bir sonuç çıkar mı?
Şu anda Hamas'ın elinde 50 kadar İsrailli rehine var. Bunların en azından yarısının hayatta olduğu düşünülüyor. Dolayısıyla, her türlü girişim aslında bu 50 rehinenin canlı veya ölü bir şekilde Hamas’ın elinden kurtarılmasına yönelik . Oysa bundan daha fazlasına ihtiyaç var!
ABD'nin kafasında ne var tam olarak bilinmiyor ancak ABD, bir Filistin devleti kurulmasından yanaymış gibi gözüküyor. Lakin bu nasıl bir devlet olacak bununla ilgili bilgi yok. ABD, üzerinde çalışıyoruz diyor…
Kanaatimce iki senaryo bulunuyor:
Birinci senaryoya göre ABD, minyatür bir Filistin devleti kurma arayışında. Tıpkı Vatikan'da olduğu gibi Doğu Kudüs'ün küçük bir Mahallesi'nde veya daha az bir bölgesi içinde Mescid-i Aksa’nın da yer alacağı sabah 8, akşam 17 saatleri arasında mesai yapan müze tipi bir mini Filistin devleti kurulacak. Bu devletin halkı olmayacak ama çalışanları olacak, tıpkı Vatikan'da olduğu gibi. Bilindiği üzere Vatikan da Roma'da bir semtte küçük bir alanda kurulu bir ülke. Tüm toprağı oradaki meydandan ve binaların bulunduğu alanlardan ibaret olan bir ülke. Gidenler bilir: Roma metrosunda bir duraktan ibaret… Oradaki birçok dini yapı müze olarak hizmet görüyor. Dolayısıyla, ABD'nin kafasındaki minyatür Filistin devletinde Mescid-i Aksa da bir müze olarak görev yapacak, hem Müslümanlar için hem Yahudiler için ziyaret edilebilen bir alana çevrilecek... Böylece, kendilerine göre hem Filistinlilerin devlet talebi yerine getirilecek hem de İsrail'in endişeleri giderilecek.
İkinci senaryo ise Gazze’nin yeniden dönüştürülmesidir ki burada da ABD'nin ya da Trump'ın kafasında Gazze'de Kudüssüz alternatif bir şehir devleti kurmak ve bu devleti bölgenin Dubai’si haline getirerek bir cazibe alanına dönüştürmek. Buranın sakinleri muhtemelen özel imtiyaza sahip olan Filistinliler ile Yahudi yerleşimciler olacak," kardeş kardeşe" zenginlik içerisinde yaşayacaklar. Bu devletin adı tabii ki Filistin devleti olmayacak. Gazze devleti olacak ve devlet içinde devlet olacak yani İsrail'in içerisinde özerk bir yapı ya da özel bir yönetim (special administration) olacak.
Gazze’nin esas sahibi olan halk ise topraklarından “sürülecek” başka diyarlarda, başka ülkelerde çadır kentlerde, kamplarda vatanlarından uzak sığınmacı olarak yaşamaya zorlanacaklar. Batı Şeria da boşaltılacak ve oradaki Filistinliler de topraklarından çıkarılacak. Zaten Vatikan benzeri bir müze devlet kurulduktan sonra Batı Şeria’ya da ihtiyaç kalmayacak. Tahmin edebileceğiniz gibi boşalan yerlere Yahudi yerleşimciler yerleştirilecek. Sonuç olarak günün sonunda kâğıt üzerinde başkenti Kudüs olan ama halkı ve toprağı olmayan bir Filistin devleti olacak…
İşte! ABD’nin kafasındaki muhtemel senaryolar bunlar…!