Hukukçu olan-olmayan pek çok arkadaşımla sohbet etmişimdir; Çin’e dair toplumsal ve hukuksal merak konularından biri de “miras” meselesidir. Çin’de miras hakkı geçerli mi, ölen bir kişinin mal varlığına devlet mi el koyuyor, terekenin (ölenin mal varlığının tümü) paylaşımı nasıl oluyor, konutlar miras yoluyla devredilebiliyor mu, kentler ile kırsal bölgeler arasında fark var mı vb. sorularla sıkça karşılaştım. Genellikle verdiğim yanıt “Mülkiyet ilişkilerindeki bazı ayrıntılar dışında bizdekinden çok da farklı değil” şeklinde oldu. Kaldı ki Çin’de hukuk alanında pek çok yasal düzenlemenin tarihi çok da eski değil. Örneğin Çin Medeni Kanunu, 2021 yılında yürürlüğe girmiş durumda. Öncesinde, dağınık parçalar halinde tek tek yasa maddeleri vardı. Doğrudan miras hukuku ise 1985’teki düzenlemeler doğrultusunda işliyor.
Sosyalist mülkiyet çerçevesi
“Tereke” kavramının Çincedeki tam karşılığı “yichan”. Belirttiğim gibi ölen kişinin (varsa borçlarıyla beraber) tüm mal varlığını ifade ediyor ama örneğin Türkiye’de birey merkezli liberal hukuk anlayışının, Çin’de ise aile ve devlet merkezli sosyalist bir miras sisteminin geçerli olması nedeniyle “tereke” ile “yichan” arasında farklar da söz konusu. Geleneksel Çin düşüncesinde “yichan” yalnızca maddi bir kavrama karşılık gelmiyor, atalardan gelen soyun ve ahlaki mirasın da bir simgesi. Bu nedenle vasiyetler çoğu zaman yalnızca malları değil, “ailenin değerlerini, manevi mirası” da içeriyor. Yani Çin’de miras hukuku binlerce yıllık Konfüçyüsçü aile anlayışından sosyalist hukuk sistemine evrilmiş bir alan oluşturuyor. Geleneksel olarak miras, yalnızca ekonomik bir aktarım değil, aile bütünlüğünü, ataerkil hiyerarşiyi ve kuşaklar arası sorumlulukları düzenleyen sosyal bir kurum olarak görülmekteyken, Çin Devrimi’yle birlikte devletin sosyalist mülkiyet anlayışı çerçevesinde yeniden tanımlanmış durumda.
Çin Medeni Kanunu’na göre ebeveynler çocuklarına ister vasiyetnameyle açıkça yazılı olarak, ister vasiyet olmadan yasal sıraya göre miras bırakabiliyor. Devletin veya kolektif kuruluşların mülkiyetinde olmayan konut, mevduat, hisse senedi, araç, telif hakkı geliri gibi özel mülkiyet biçimleri miras kapsamına giriyor. Vasiyet yoksa, yasal miras sırası, eş, çocuklar (evlat edinilmiş veya evlilik dışı fark etmiyor), ebeveynler olarak belirleniyor. İkinci sırada ise kardeşler, büyükbaba-büyükanne ve torunlar yer alıyor. Mirasçılar arasında eşit paylaşım ilkesi geçerli. Ancak mirasçıların ihtiyaç durumu veya ölen kişiye bakma katkısı dikkate alınabiliyor.
Konutlarda 70 yıllık kullanım süresi
Burada önemli ve Türk ya da Batı hukuklarından temelde farklı olan nokta, mirasa konu olan konutlarda ortaya çıkıyor. Çin’de tarihsel olarak toprak, devlete aittir ya da kolektif mülkiyettedir, kontun ancak “kullanım hakkı” bireylere devredilebilir. Bu nedenle kentteki bir apartman dairesi “ev + arsa kullanım hakkı” olarak miras bırakılabilir. Kırsal bölgelerde toprak genelde kolektif mülkiyet altında olduğu için arsa değil, arsanın üzerinde bulunan ev miras konusu olur. Konutun mülkiyeti bireye aittir. Arsa kullanım hakkı ise devlete aittir, bireylere 70 yıla kadar kullanım hakkı verilir. Yani herhangi bir kentte bir ev miras bırakıldığında “evin mülkiyeti + 70 yıldan kalan kullanım süresi” devredilir. Örneğin 2000 yılında alınmış bir evin kullanım süresi 2070’de sona erecektir. Çin’de miras vergisinin olmadığını da belirteyim.
Çin’de miras ilişkileri canlı bir mesele ve bazı popüler filmlerde de ele alınıyor. 2024’te gösterime giren “Zhua wa wa” (Successor) filmi, servet, varislik, aile geleneği gibi konularla doğrudan bağlantılı olarak, zengin bir çiftin oğullarına miras devri öncesinde onu zorlu bir ortamda yetiştirmek için servetlerini gizlemesi üzerinden ilerliyordu. 2005 yapımı “Niu Pu” (Oxhide) filmi de bir aile ve onların Beijing’deki apartman dairesi üzerinden geçim, mülkiyet ve aile ilişkilerini incelemekteydi.