Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, 7 Temmuz günü Shanxi eyaletinin Yangquan kentinde, ülkesinin Japon işgaline karşı direnme savaşına başlamasının 88. yıldönümü dolayısıyla katıldığı törende ünlü “100 Tabur Harekâtı”na vurgu yaparak şöyle dedi:

“Çin Komünist Partisi tüm ulusal direnişin omurgasıydı. 100 Tabur Harekâtı, dünyanın Çin’in iradesini ve gücünü görmesini sağlamıştı.”

Tabur düzeyinde 100’den fazla gerilla birliği oluşturan yaklaşık 400 bin Çinli asker, 1937 yılında işgalci Japon ordusunun demiryolu, köprü, iletişim ağı ve lojistik hatlarına saldırılar düzenlemiş ve işgal bölgelerindeki Japon kontrolüne büyük darbeler indirilmişti. Çin’in Japon işgaline karşı ilk büyük çaplı birleşik taarruzu olması, halkın moralini yükseltmesi ve ÇKP’nin prestijini artırması bakımından büyük sembolik öneme sahip bu saldırı, günümüzde de Çin’de ulusal onur, kahramanlık ve direniş ruhunun bir simgesi olarak anılıyor. Xi’nin konuşmasında bu operasyona özel vurgu yapması, geniş çaplı bu saldırının ulusal hafızada hâlâ güçlü bir unsur olduğunu gösteriyor.

Çinli kız ve Japon subay

İkinci Dünya Savaşı öncesinde Japonya’nın Çin’i işgal etmesi, milyonlarca Çinliye büyük acılar yaşattığı gibi direniş ruhu da kazandırmıştı. Nanjing katliamı başta olmak üzere tarihin en kanlı sayfalarının çevrildiği bu süreç edebiyat ve sinemaya da yoğun biçimde yansıdı. Shan Sa’nın “Go Oyuncusu” (çev: Bal Onaran, Doğan Kitap, 2004) adlı romanı, bu çerçevede mutlaka anılması ve dikkat çekilmesi gereken, unutulmaz bir eserdir.

1972’de Beijing’de doğan Shan Sa, sekiz yaşında şiir yazmaya başlayan, dokuz yaşında ilk kitabı yayımlanan bir sanatçı. 1990’da Beijing Üniversitesi’ne bağlı bir liseyi bitiren ve aynı yıl Fransız hükümetinin bursuyla bu ülkeye giden Shan, halen Fransa’da yaşıyor. Yazarın “İmparatoriçe” adlı romanı da dilimize çevrilmişti.

“Go Oyuncusu”, 1931’den itibaren Japon ordusunun işgalinde olan Mançurya’da, Çin İmparatorunun tamamen devreden çıktığı, soylu ve zengin sınıfın savaşı unutmak için kendini eğlenceye verdiği bir dönemde geçiyor. Usta bir go oyuncusu olan 16 yaşındaki Çinli bir kız ile bir Japon subayının yolu, kentteki Bin Rüzgâr Meydanı’ndaki bir go masasında mücadele etmek üzere kesişiyor. Çin, öldüren, yağmalayan, işkence eden işgalcinin ayakları altında ezilirken, bu iki kişi arasında, siyah-beyaz taşların hareketiyle, aşk ve ölümün kucak kucağa olduğu bir yolculuk başlıyor. Direnişi de kapsayan bir yolculuk bu…

Kişisel ve toplumsal mücadele

Çinli kızın ve Japon subayın bakış açılarından işgal altındaki bir ülkeyi anlatan roman, tıpkı geniş yer verdiği go oyunu gibi strateji ve önseziyle birlikte ilerliyor. İki karakterin ve işgalin yarattığı politik-kültürel çatışmalar üzerinde gelişen “Go Oyuncusu”, oyunu, kişisel ve toplumsal mücadeleleri, stratejik kararları simgeleyen güçlü bir metafor olarak kullanıyor. Kuşkusuz yazarından kaynaklanan baskın bir kadın bakış açısı da söz konusu. Shan Sa’nın Doğu kültürü ve tarihine duyduğu derin saygının güçlü biçimde hissedildiği metin, hızlı sayılabilecek bir tempoya sahip ama tarihsel arka plan da derinlikli biçimde işleniyor.

“Onurla yönetilen bir dünyada büyüdüm. Ne suçu, ne yoksulluğu, ne de ihaneti tanıdım ve şimdi burada ilk kez nefreti tadıyorum; bu duygu yüce bir şey, adalet ve intikam arzusu gibi” satırlarıyla Çinli genç kız karakterinin içsel dönüşümünü ve Japon işgali altında yaşadığı gerçek nefret ve direniş duygularını etkili biçimde ifade eden Shan Sa, basit bir öfkeden değil, tarihsel bir bilincin ve bireysel uyanışın başlangıcından bahsediyor.

Romandaki şu satırlar da sömürgeci-işgalci güce duyulan ahlaki tepkinin ifadesi:

“Japon askerleri kavşağı geçiyorlar, süngülerinin ucuna bayrak takılı. Miğferlerinin altından genç ve zalim yüzleri seçebiliyorum. Bu adalı ırkı simgeliyorlar. Bende tiksinti uyandırıyorlar.”

“Go Oyuncusu”, Çin’deki Japon işgali yıllarını merak edenler, go oyununun psikolojik ve sembolik anlamını hissetmek isteyenler için akla gelecek ilk romanlardan.

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve CGTN TÜRK’ün editöryal politikasını yansıtmayabilir.

CGTN TÜRK