BM İnsan Hakları Konseyi 59. Toplantısı kapsamında dün teknolojik yardım konulu bir seminer düzenlendi. Çin'in Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Ofisi ve İsviçre'deki diğer uluslararası kuruluşlar nezdindeki daimi temsilcisi Chen Xu, 70 ülke adına “Yapay zekânın engelsiz yaşam ortamının inşasını hızlandırması” başlıklı ortak açıklamayı okudu.

Açıklamada, yaşlı ve engellilere yaşam güvencesi sağlayan engelsiz yaşam ortamı inşa etmenin insanlığın ilerlemesinin bir sembolü olduğuna işaret edilerek, bunun herkesin insan haklarından faydalanmasını teşvik eden önemli bir garanti olduğu vurgulandı.

Yapay zekâ teknolojisinin, fiziksel ve kültürel engeller ile bilgiye erişim engellerinin kaldırılmasında önemli rol oynayabileceğine işaret edilen açıklamada, bu sayede toplumsal kapsayıcılığı güçlendiren yenilikçi çözümler geliştirilebileceğinin altı çizildi.

Açıklamada, yapay zekânın gelişiminde insan merkezli yaklaşım, kapsayıcılık ve eşitlik, işbirliği ve kazan-kazan ilkelerine sadık kalınması gerektiği ifade edildi.

Yapay zekâ, yeni bir bilimsel ve teknolojik devrim ile endüstriyel dönüşüme öncülük eden önemli bir teknolojidir. İnsanların üretim ve yaşam biçimlerini benzeri görülmemiş bir hız ve kapsamda yeniden şekillendirmekte, küresel ekonomik yapıyı ve yönetişim sistemlerini derinden etkilemektedir.

Stanford Üniversitesi'nin "2025 Yapay Zekâ İndeksi Raporu"na göre, birçok ülke yüz milyarlarca dolar değerinde yapay zekâ yatırım planları başlatarak bu teknoloji yarışında avantaj sağlamaya ve öne çıkmaya çalışmaktadır. Ancak, gelişmiş ülkeler, teknoloji araştırma-geliştirme, veri birikimi, yetenek havuzu gibi alanlardaki avantajlarını kullanarak küresel yapay zekâ endüstrisindeki lider konumlarını sürekli güçlendirirken; gelişmekte olan ülkeler, teknoloji uçurumunun genişlemesi, veri egemenliğinin kısıtlanması, endüstriyel dönüşüm ve yükseltme zorlukları gibi çoklu zorluklarla karşı karşıyadır. Örneğin Afrika'da, zayıf elektrik ve internet altyapısı nedeniyle, yüz milyonlarca insan yapay zekâ hizmetlerine erişememektedir. Bu da "akıllı uçurumun" giderek büyümesine yol açmakta ve kapitalizmin uzun süredir devam eden sömürücü birikim modelini yansıtmaktadır.

Ayrıca, bu teknoloji mücadelesi mantığı, küresel eşitsizlik riskini şiddetlendirmekte, mahremiyet ihlalleri, algoritmik önyargılar ve istihdam üzerindeki olumsuz etkiler gibi sorunları daha da belirgin hale getirmekte, sıradan insanlar teknolojik ilerlemenin getirdiği gizli maliyetleri üstlenmeye zorlanmaktadır.

Bu bağlamda, geçmişte birkaç teknoloji gücü tarafından tek taraflı olarak yönetilen model, günümüzün gerçekliklerine uyum sağlamakta zorlanmaktadır. ‌Küresel ortak yönetişim, yapay zekâ yönetişimi için kaçınılmaz bir seçim haline gelmiştir.‌ Eğitim verilerinin sınır ötesi akışından algoritma modellerinin küresel konuşlandırılmasına, açık kaynak topluluklarının işbirliğine dayalı geliştirmesinden teknolojik risklerin zincirleme yayılımına kadar, her biri uluslararası toplumun el ele verip birlikte çaba göstermesini gerektirmektedir. Küresel ortak yönetişim, ülkelerden karşılıklı egemenliğe saygı temelinde ortak değer arayışına ve çıkar uyum noktalarına ulaşmalarını, teknoloji rekabetinin baskısını ortak yönetişimin itici gücüne dönüştürmek için yeni pratik bilgelikle yenilikçi sistem tasarımları geliştirmelerini talep etmektedir.

1 Temmuz 2024 tarihinde, BM Genel Kurulu'nun 78. Oturumu'nda, ‌Çin'in önerdiği "Yapay Zekâ Kapasitesi İnşası Uluslararası İşbirliğinin Güçlendirilmesi" kararı, görüş birliğiyle kabul edilerek‌, uluslararası toplumun yapay zekâ alanında işbirliği ve kalkınmayı ilerletmede önemli bir adım oldu. Bu karar, 140'tan fazla ülkenin desteğini aldı ve küresel ölçekte yapay zekâ kapasitesi inşasının güçlendirilmesi ve teknolojinin kapsayıcılığının teşvik edilmesi konusunda geniş bir mutabakat olduğunu gösterdi.

Çin'in uygulaması birçok etnik grubun yaşadıkları bölgelerde adli hizmetlere erişilebilirliği ve verimliliği artırmak için iyi bir örnek teşkil etmektedir. Çin'in Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi Yüksek Halk Mahkemesi, "akıllı adliye" inşasına odaklanarak, "Çok Dilli Akıllı Çeviri Ses Bulut Platformu"nu uygulamaya koydu ve dil eşitliği ile verimli yargılamanın organik bütünleşmesini teşvik etti. Ekim 2021'de hizmete girmesinden bu yana, bu platform bölge genelindeki 298 teknoloji destekli mahkemeyi kapsadı, 6 bin 675 kez kullanıldı, toplam duruşma süresi 3 bin 765 saati aştı ve 30 milyon 570 binden fazla karakter metin dökümü yaptı. Bu, Uygurca, Kazakça gibi azınlık dillerini içeren davaların görülme süresini ortalama yüzde 50 kısalttı. Bu başarı, yalnızca adli işlem verimliliğini önemli ölçüde artırmakla kalmamış, aynı zamanda dil çeşitliliği ve azınlık haklarının kurumsal güvencesini derinden yansıtmıştır. Aynı zamanda Çin, son yıllarda ASEAN ve Afrika gibi bölgelerde yapay zekâ ortak laboratuvarları kurarak, ekipman ve eğitim gibi sistematik destekler sağlamakta ve böylece "teknolojik eşitlik" kavramının güçlü bir şekilde hayata geçirmektedir.

Şu anda, yapay zekâ yönetişimi küresel sistemlerinin yeniden yapılandırılmasının kritik bir döneminde bulunmaktadır ve temeli, insanın özgür ve kapsamlı gelişimini teşvik etmeye dayanmalıdır. Dünyanın en büyük gelişmekte olan ülkesi olarak Çin, istişare, ortak inşa ve paylaşım ilkelerine dayalı bir küresel yönetişim vizyonunu savunmaya devam etmekte ve yapay zekâ konusunda uluslararası işbirliğinde açık, kapsayıcı ve pragmatik bir tutum sergilemektedir. Yalnızca el ele vererek, koordineli yönetişimle, küresel zorluklara küresel ortak yönetişimle yanıt vererek, yapay zekânın gerçekten insan refahını artıran bir kamu malı haline gelmesi ve insanlığın ortak geleceğine sahip bir topluluk inşasına daha güçlü bir ivme kazandırması sağlanabilir.