Haber-analiz: Gökhun Göçmen

ABD Başkanı Donald Trump, Ağustos ayı içinde Ukrayna konulu iki önemli zirveye ev sahipliği yaptı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 15 Ağustos’ta Alaska’da buluşan Trump, 18 Ağustos’ta Ukrayna lideri Voledimir Zelenski ile beraberindeki Batılı liderleri Washington’da ağırladı.

Ukrayna lideri Zelenski şubat ayında Beyaz Saray’da yaşadığı aşağılanmanın tekrarlanmaması için bu kez askeri üniforma yerine siyah bir takım elbise giydi ve beş dakikada tam 11 kez Trump’a teşekkür etti. Avrupalı liderler de Trump’ın kritik konularda en son görüştüğü kişi ya da kişilerin etkisinde kaldığı düşüncesinden hareketle ABD başkanın karşısında yarım hilal şeklinde ip gibi dizildi.

Washington’da yeşeren Avrupa’nın iki talebi

Trump’ın heyette bulunan Finlandiya Cumhurbaşkanı Stubb’ı tanıyamadığı garip anları bir kenara bırakırsak Avrupalı liderler Washington’dan umutlu ayrıldı. Amerikalı yetkililer görüşmeler neticesinde Rusların Avrupa’nın iki temel talebine olumlu yaklaştığı duyurdular. Bunlardan ilki Ukrayna’ya verilecek güvenlik garantisi, ikincisi ise muhtemel Putin-Zelenski zirvesiydi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff’a göre Ruslar güvenlik garantilerinin NATO’nun 5. maddesine benzer bir formatta olabileceğine dahi ikna olmuşlardı. Macron hızını alamayıp bu güvenlik garantilerini somutlaştırmak istedi. NATO’nun dört üyesi Türkiye, İngiltere, Fransa ve Almanya sahaya asker göndermeliydi.

Rüya kısa sürdü

Washington’daki rüya kısa sürdü. Ruslar NATO benzeri bir güvenlik garantisine razı gelmeyeceklerini vurguladılar. Savaşın asıl nedenin Rusların NATO’nun genişlemesinden duyduğu endişe olduğu düşünülünce bu türden bir teklifin kabul edilmesi zaten sürpriz olurdu. Washington’a üzerinde SSCB kazağı ile giden Lavrov eve dönüşte kırmızı çizgiyi çekti: Ukrayna bağımsızlığını ilan ederken söz verdiği şekilde askeri ittifaklardan uzak kalmalıydı.

Çin’in 15. Beş Yıllık Planı İstanbul’daki etkinlikte anlatıldı
Çin’in 15. Beş Yıllık Planı İstanbul’daki etkinlikte anlatıldı
İçeriği Görüntüle

Moskova yönetimi ayrıca Putin-Zelenski zirvesi için şartların oluşması gerektiğini söyleyerek Avrupa’nın ikinci talebi için de erken olduğu mesajını verdiler. Oysa ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio bu görüşme için çalıştıklarını belirterek bunun “bir dönüm noktası” olduğunu öne sürmüştü.

“Çok fazla hareket biraz mide bulantısı”

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi )CSIS) Avrupa, Rusya ve Avrasya Programı Direktörü Max Bergmann, Ukrayna krizinde süslü cümleler ve büyük beklentilerle bezenmiş zirvelerin ardından başlangıç noktasına dönüldüğünü düşünüyor. ABD’nin önde gelen gazetelerinden Washington Post’a demeç veren Bergmann süreci dönme dolaba benzetti:

“Bu bana biraz çocuklarımla oyun parkına gittiğimde onları dönme dolaba bindirip çevirdiğim anları hatırlatıyor. Çok fazla hareket oluyor. Biraz miden bulanıyor. Baş döndürücü bir hal alıyor. Sonunda tam olarak başladığınız yere geri dönüyorsunuz.”

Batı başladığı noktanın gerisine mü düştü?

ABD’deki uzmanların “dönüp dolaşıp aynı yere geldik” türünden serzenişleri Ukrayna krizinin temel üç nedeninin çözülememesi bakımından isabetli. Ruslar günün sonunda kontrol ettikleri topraklardan vazgeçmeye niyetli olmadıkları gibi Kiev yönetimine üzerinde denetim sahibi olmadıkları bir güvenlik garantisi sunmayacaklar. Ayrıca Ukrayna’da seçimler yenilenmediği sürece Rusya lideri Putin Zelenski’yi meşru bir lider olarak karşısına oturtmak istemeyecektir. ABD’nin baskısı ile bir zirve tesis edilse bile verilecek pozun “dostlar alışverişte görsün” türünden olacağına şüphe yok.

Ukrayna krizindeki temel başlıklar aşağı yukarı 2022 İstanbul müzakereleri ile aynı olsa da “dönme dolap” tanımının eksi kısmı Rusların elde ettiği kazanımlar.

Birincisi Beyaz Saray’da Avrupalı liderlere Rusların elde ettiği toprakları gösteren dev harita sahadaki durumun normalleştirilmesi açısından mühim. İkincisi Alaska zirvesi zaten Batı başkentleri dışında pek alıcısı bulunmayan Putin’in izole edilme girişiminin de sonunu temsil etti. Üçüncüsü Trump’ın zirve sonrasında yaptığı “Ateşkes değil kalıcı anlaşma” vurgusu da Rusların tezleri ile uyumlu. Nihayetinde Ruslar uzun süredir Ukrayna’nın toparlanmasına hizmet edecek bir ateşkes değil sahadaki gerçekliğe uygun bir anlaşma talep ediyordu.

“Ama”dan sonrası önemli değil mi?

Alaska ve Washington zirvelerindeki başarısızlığın pek çok nedeni bulunsa da en önemlisi Trump ve ekibinin kolay zafere ülkelerinin kudreti ile ulaşabileceklerini düşünmesi ve köklü sorunlarına günlük çözümler bulma telaşı.

Ruslar krizin başından bu yana “Ukrayna’ya güvenlik garantisi verilebilir ama içinde bizim de bulunduğumuz bir dizi ülkenin oybirliği karar vermesi gerekir” tutumunu benimsedi. Alaska’da da tekrarlanan bu ifadeler “amadan sonrası” dikkate alınmayarak Washington zirvesine ulaştı. Tıpkı Putin’in Zelenski ile görüşmeye kategorik olarak karşı olmadığını belirtmesi gibi. Oysa Moskova defalarca kez Ukrayna’daki seçimlerin ertelenmesi nedeniyle Zelenski’nin kendileri için meşru lider vasfını taşımadığını duyurmuştu.

Trump’ın kişisel cazibesi, vaatleri ya da yaptırım sopasının sorunları çözmeye yetmediği ortaya çıktı. Üstelik bu durum Rusları pek rahatsız etmiş de gözükmüyor çünkü yanlış anlaşılmalarla ya da Amerikan pragmatizminin miyopluğu ile geçen her dakikada Ruslar hem sahada hem diplomasisi masasında kazanmaya devam ediyor.