Japonya’nın Çin toprağı Taiwan’a yönelik provokatif açıklamaları sürerken ve dünya kamuoyunda Japonya’nın “ABD adına” konuştuğu kanısı yaygınlaşırken, bugünkü gelişmeleri anlayabilmek için tarihe bakmakta da yarar var. Japonya’nın Taiwan adasına dönük ilgisi yalnızca ABD’nin Çin’i kuşatma stratejisinden kaynaklanmıyor kuşkusuz. Bunun ötesinde, Japonların Taiwan’da çok kanlı bir sömürgecilik geçmişi, kültürel, ekonomik, kimliksel müdahaleleri ve güncel beklentileri söz konusu.
Süreç, 1895’teki Birinci Çin-Japon savaşı sonunda imzalanan Shimonski Antlaşmasıyla Qing Hanedanı’nın Taiwan’ı Japonya’ya bırakmasıyla başlatılabilir. Bu antlaşmayla 1945’e kadar sürecek sömürge dönemine adım atılıyor ve yerel halka yönelik sert asimilasyon politikaları uygulanıyor. Adada Japon dili ve kültürü zorunlu kılınıyor, siyasi ve toplumsal baskılar yoğunlaşıyor. Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisiyle yeniden Çin yönetimine devredilmesine kadar Taiwan’da tipik bir sömürgecilik anlayışı hüküm sürüyor.
Japonya’ya eğilimli “Taiwanlı” kimliği
50 yıl boyunca Taiwan’da sömürge yönetimi kuran Japonya, bazı modernizasyon projeleri uygulamakla birlikte asıl olarak adanın yerli halkını kurumsal ve toplumsal olarak Çin anakarasından ayırmayı hedefliyor. Bugün de geniş etkileri görülen “Biz Çinli değiliz, biz ayrıyız” anlayışı ada halkına enjekte edilmeye çalışılıyor. Taiwan seçkin sınıfı Japonca konuşur hale geliyor, Japonca eğitim, Şinto ritüelleri, Japon isimlerini benimsetme kampanyaları, Japon yaşam tarzını teşvik artıyor. Bugün de Taiwan’da Japon kültürüne yakınlık ve Japonya’ya karşı sempatik tutum göstermenin kökleri bundan kaynaklanır. Japon yönetimi sürekli olarak Taiwan halkının Çinli geçmişinden farkını vurgulayan eğitimsel, tarihi ve kültürel politikalar uyguluyor, Japonya’ya eğilimli bir “Taiwanlı kimliğine” vurgu yapıyor.
Tapani Olayı (1915)
Bu sürece itirazlar ve isyanlar da sert baskılar ve bastırma uygulamalarıyla karşılaşıyor, tarihe geçen iki büyük katliam yaşanıyor: Japon sömürge yönetiminin ilk büyük katliamı sayılan Tapani Olayı (1915) ve Taiwan tarihindeki en büyük trajedi sayılan Wushe Katliamı (1930).
1915’te Japon yönetimine karşı milliyetçi ve dini söylemlerle de ayaklanan silahlı direnişçiler çok kanlı biçimde bastırılıyor, köyler yakılıyor, yüzlerce kişi işkenceden geçirildikten sonra idam ediliyor, yaklaşık 2500 Taiwanlı öldürülüyor. Ayaklanmanın başlıca nedenlerinden biri olarak Japonların orman arazilerine yönelik sömürgeci araştırmaları ve mülkiyet uygulamaları gösteriliyor. 1910’dan itibaren orman ve dağ arazilerinin tespiti ve tapulandırılması yoluyla geleneksel dağlık kullanım hakkını ortadan kaldıran Japonlar kırsal halkın ekonomik kaynaklarına ciddi darbe vuruyor ve bu da büyük bir gerilim yaratıyor. Zorunlu modernizasyon, yerel mahkemenin ve polisin baskısı, artan vergi yükü, Japon idaresinin yeni düzenlemeleri, nüfus kayıt uygulamaları, hak ihlalleri sonucu halkta hoşnutsuzluk büyüyor, yerel inanç gruplarının da katılımıyla isyan büyüyor. Öldürülenlerin yanı sıra çok sayıda isyancı da ömür boyu hapse mahkum ediliyor. Bugün Taiwan’da Tapani Olayı’nı yansıtan anıtlar, belgeseller ve akademik çalışmalar mevcuttur.
Wushe Katliamı (1930)
1930’da ise adanın yerli halkı Seediq kabilesi yıllardır süren Japon baskısı ve zorunlu asimilasyon nedeniyle ayaklanıyor, Japon ordusu isyanı bastırmak için uçaklarla bombardımanlar ve kimyasal gaz dahil ağır silahlar kullanıyor, sistematik bir yok etme operasyonu yürütüyor. Japon sömürge yönetiminin dağlık bölgelerde yaşayan yerli gruplara karşı silahsızlandırma politikaları, zorla yer değiştirme uygulamaları, avlanma ve toprak kullanımına kısıtlama getirilmesi, kültürel asimilasyon ve yaygın polis karakolları kurması nedeniyle başlayan isyanda yaklaşık 1000 Seediq öldürülüyor, hayatta kalanlar zorla başka bölgelere taşınıyor.
Araştırmacılar ayaklanmada bardağı taşıran son damlanın ise bir grup Seediq gencinin bir Japon memuru tarafından aşağılanması ve şiddete uğraması olduğunu söylemektedir. Bu katliamın 2011’de Taiwanlı yönetmen Te-Sheng Wei tarafından “Warriors of the Rainbow: Seediq Bale” adıyla sinemaya aktarıldığını da belirteyim.