2024 yılı üzerine özellikle barış temalı çok şeyler yazıldı ve çizildi. Ancak yılbaşından bu tarafa Orta Doğu’da yaşanan gelişmelere bakıldığında 2024 yılı İran yılı olacak gibi görünmektedir. Geçtiğimiz pazar günü ABD’nin Suriye Ürdün sınırında Ürdün topraklarında bulunan Kule 22 askeri üssü İran destekli direniş eksenine mensup Suriye’den ve Iraktan gelen militanlar tarafından drone saldırısına uğradı. 3 Amerikan askeri öldü, 34 asker de yaralandı.  Saldırıyı Irak’taki İran destekli Şii silahlı grupların çatı örgütü olan Irak İslami Direnişi üstlendi. Saldırı seçim sürecinde olan ABD’de büyük bir şaşkınlık ve öfkeyle karşılandı. Kongre üyelerinin kimisi özellikle Cumhuriyetçiler derhal İran’daki stratejik hedeflerin  vurulmasını söylerken kimileri ise daha büyük ölçekli bir misillemeden bahsetti.

Yeni bir savaş istemiyoruz, olayı büyütmeye çalışmıyoruz

Biden yönetimi ise daha temkinli bir dil kullanmayı tercih ederek ABD’nin kendisinin seçtiği bir zamanda ve yerde karşılık verileceğini söyledi. Biden; "Yeni bir savaş istemiyoruz. Olayı büyütmeye çalışmıyoruz.” Politico’nun haberine göre ise, Biden danışmanlarına gelecek diğer saldırıları güçlü bir şekilde caydıracak ve aynı zamanda için için yanan bir bölgeyi daha da alevlendirmeyecek bir dizi misilleme seçeneği sunmaları talimatını verdi. Yetkililere göre Pentagon için masadaki seçenekler arasında Suriye veya Irak'taki İranlı görevlilere veya Basra Körfezi'ndeki İran donanma varlıklarına saldırmak yer alıyor. Yetkililer, Biden izin verdiğinde misillemenin muhtemelen önümüzdeki birkaç gün içinde başlayacağını ve çeşitli hedeflere karşı dalgalar halinde geleceğini öne sürdü.(Şu ana kadar üç İran İHA’sının düşürülmesinden başka bir Amerikan saldırısı olmadı.) İran, ise vakit kaybetmeden saldırılarla ilgisi olmadığını açıkladı. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nasser Kanaani, "Daha önce açıkça belirttiğimiz gibi, bölgedeki direniş grupları çocuk öldüren Siyonist rejimin savaş suçlarına ve soykırımına yanıt veriyor ve... İran İslam Cumhuriyeti'nden emir almıyorlarBu gruplar, kendi ilke ve önceliklerinin yanı sıra ülkelerinin ve halklarının çıkarlarına göre karar verir ve hareket eder.”dedi. İran’ın BM daimi temsilciliği de yaptığı açıklamada İran’a ve halkına yönelik herhangi bir saldırganlık eyleminin ezici bir tepkiyle karşılanacağı konusunda uyardı. Hatırlanacağı üzere Gazze savaşı nedeniyle Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın  yaptığı konuşmalarda sıkça vurgulanan bir nokta da Direniş Ekseni’nin İran'a bağlı olmadığı ve İran’dan talimat almadığı şeklindeydi.

ABD’nin yeni uzun savaşı mı başlıyor?

Trump'ın geçtiğimiz günlerde ABD’nin Orta Doğu’ya 9 trilyon dolar para harcadığını milyonlarca insanın hayatını kaybettiğini ama Orta Doğu’da bir arpa boyu yol gidilemediğini söylemesi bu yönde bir öz eleştiri vermesi Biden yönetimin önündeki Orta Doğu meselesinin ciddiyetini anlaması açısından önemlidir. Aslında örnekler çok: 11 Eylül saldırılarından sonra başlayan Afganistan’ın işgaliyle birlikte ABD Afganistan’a trilyonlarca dolar harcadı. Fakat günün sonunda 20 yıl boyunca savaştığı Taliban'a Afganistan’ı devretti ve tüm harcadığı para da çöpe gitti. O gün, Biden yönetimi ABD’nin en uzun savaşına son veriyoruz naralarıyla Afganistan’dan Amerikan askerlerini çekti. Ancak bugün gelinen noktada Orta Doğu’da böyle giderse ABD’nin yeni bir uzun savaşı daha olacak. Orta Doğu'daki şu anki durum Yemen’deki Husilerin veya Lübnan’daki Hizbullah’ın veya Suriye ve Irak’taki direniş ekseni mensubu militanların önlenmesi veya imha edilmesiyle  değişmeyecek. Tüm bunların önüne geçilmesinin tek yolu bir an önce bu süreci tetikleyen bu grupları ayağa kaldıran temel neden olan İsrail’in Gazze vahşetinin durdurulması gerekmektedir ve özellikle İsrail’in işlediği suçlara ABD’nin sessiz kalarak verdiği destek kesilmediği sürece de Orta Doğu'da suların durmayacağı anlaşılıyor.

ABD’nin amacı üzüm yemek değil, aksine bağcıyı dövmek

Geçtiğimiz günlerde  Bangkok’ta bir araya gelen ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jack Sullivan ile Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi  arasında geçen görüşmede Amerikan tarafı Çin’den İran üzerindeki nüfusunu kullanarak İran'ı Amerikan üslerine yönelik saldırılara destek vermekten vazgeçirmesini istemiştir. Şüphesiz, bu talep ABD’nin ne kadar umutsuz bir durumda olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Zira Çin dış politikasının en temel ilkelerinden bir tanesi ülkelerin içişlerine karışmama ilkesidir. Dolayısıyla, Çin-İran ilişkilerinin iyi olması Çin’in İran'ı kontrol ettiği anlamına gelmediği gibi Çin’in kuruluşundan bu tarafa savunduğu devletlerin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne saygı ve iç işlerine karışmama ilkelerine de aykırıdır. Bu nedenle, Çin,  ancak uluslararası hukuk kuralları, küresel ve bölgesel barış ve istikrar adına diplomasinin evrensel çerçevesi içerisinde taraflara itidal çağrısında bulunabilir. Zaten bu çağrıyı da yaptı. Kuşkusuz, ABD’nin amacı üzüm yemek değil, aksine bağcıyı dövmek. Yani Çin’in kendisiyle İran arasında bir arabuluculuk yapması değil aksine bir şekilde İran üzerinde “Çin tesiri var” argümanını bu olay özelinde ispat ederek yeni bir “şer ekseni” yaratma  arayışı peşinde olmasıdır. Bir başka deyişle yine her zamanki gibi bir taşla birden fazla kuş vurmayı hedeflemektedir. Çin, bu oyuna gelir mi? Tabii ki gelmez.

ABD-İran ilişkilerinde yumuşama dönemi mi yaşanıyor?

Amerikan basını günlerden beri Kule 22 olayını ve İran’a yapılacak misillemeyi tartışıyor. Örneğin Wall Street Journal gazetesinde geçtiğimiz Salı günü yayınlanan bir yorumda Kule 22 saldırısının nedenini ABD ile İran arasında yaşanan sözde yumuşama ile Amerikan ulusu  için büyük bir utanç kaynağı olan 2021’deki Afganistan’dan çekilme olarak bahsedilmiştir. 7 Ekim saldırılarından bugüne İran, Gazze savaşının bir bölgesel savaşa dönüşmemesi için oldukça çaba sarf etti ve bu noktada da meseleye müdahil olmayacağını her fırsatta söyledi. Hatta Tahran yönetimi,  Biden döneminde nükleer anlaşmaya geri dönebileceği konusunda büyük beklentiler içerisindeydi. Gerçekten de Biden yönetimiyle neredeyse imza aşamasına gelmişlerdi. Bu nedenle, İran, Biden gitmeden ve Trump gelmeden bu anlaşmayı bir şekilde imzalamak istiyordu. Ancak İran'ın bu hamleleri gerek İran içinde gerekse İran dışındaki kimi çıkar grupları tarafından olumlu karşılanmamıştır. Varlıklarını ABD ve İsrail düşmanlığına borçlu olan ve bu düşmanlıkla hayatını sürdüren bu çıkar grupları statükonun değişmesine izin vermeyeceklerini hemen her fırsatta göstermektedir. Bu bağlamda, İran’ın resmi açıklamalarına rağmen sahada İran destekli görünen Şii grupların bu tip saldırılar düzenlemesi İran’daki kimi görüş ayrılıklarıyla bağlantılı olabilir.

İran hükümeti sahada bu grupları ne kadar kontrol edebiliyor?

İran hükümeti sahada bu grupları ne kadar kontrol edebiliyor belli değil. Bu nedenle Kudüs Güçleri komutanı Kasım Süleymani önemli bir rol üstlenmişti Suriye ve Irak’taki Şii grupların kontrol edilmesinde doğrudan sorumluydu ve sahada karizmatik bir etki gücü vardı. Sahadaki Şii gruplar, İran hükümetinden çok Kasım Süleymaniye karşı sorumluydular ve talimatları da o’ndan alıyorlardı. ABD’nin Kasım Süleymaniyi öldürmesinin arkasında yatan ana neden de buydu. Aslında, ABD, bu politikasında kısmen de  başarılı oldu. Zira İran, Kasım Süleymani'nin yerine o’nun kadar güçlü ve etkili bir isim getiremedi.

Irak Hizbullah’ı ABD’ye karşı saldırılarını askıya aldı

Tüm bu gelişmelere rağmen Kule 22 saldırısında aktif rol oynayan Irak’taki  Ketaib Hizbullah örgütü ABD’ye karşı saldırılarını askıya aldığını belirterek pasif savunma durumuna geçtiğini duyurdu. Kuşkusuz ırak Hizbullah’ının bu kararı almasında İran’ın etkisi önemli rol oynamıştır. Ketaib Hizbullah’ın bu kararını daha kaç Şii grup izler belli değil ama yeni bir süreç başlamış gibi görünüyor. Sonuç olarak, ABD’nin beklenen misillemesi bir bölgesel savaşa neden olabilir tartışmaları sürerken Biden, 7 Ekim’den beri Amerikan üslerine karşı İran destekli grupların gerçekleştirdiği 160'tan fazla saldırıya karşı tepkisini dikkatle ayarladı. Bu saldırıların yalnızca yüzde 10'una karşılık verdi ve çoğunlukla Kızıldeniz'deki nakliye gemilerini hedef alan Husilere yönelik sınırlı hava saldırılarında bulundu. Bu durum ne kadar devam eder bilinmiyor; ancak bilinen gerçek şu ki hem İsrail hükümeti hem de ABD deki İsrail ve Yahudi lobisi yoğun bir şekilde Biden yönetimi üzerinde İran’a bir saldırı düzenlemesi konusunda baskı kurmuş durumdadır. Biden, bu baskıya ne kadar direnecek şu seçim atmosferinde bunu tahmin etmek zor ama Trump'ın dediği gibi üçüncü Dünya Savaşı’nın eşiğinde olduğumuz kesin. Son bir not: Kanaatimce, ABD, İran’a karşı misillemesini İslam Devriminin 45. yıldönümü olan 11 Şubat’ta gerçekleştirecek. YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN