Guy Delisle, 1966 doğumlu Kanadalı bir çizer ve animasyon sineması yapımcısı. Özellikle günlük yaşam, kültürel gözlemler ve kişisel deneyimlerini anlattığı çizgi / grafik romanlarıyla bilinen Delisle, 2004’te yayımlanan ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Pyongyang’da geçirdiği günleri anlatan, ülkemizde de yayımlanan “Pyongyang: Kuzey Kore’ye Bir Yolculuk” albümüyle tüm dünyada ün kazanmıştı. Türkçeye çevrilen, “Burma Günlükleri” ve “Kudüs” dahil toplam beş kitabı bulunan (Kara Karga Yayınları) Kanadalı sanatçının “Shenzhen: Çin’den Bir Gezi Hikâyesi” adlı çalışması da okurlarımızdan hatırı sayılır bir ilgi görmüş, bildiğim kadarıyla üç baskı yapmıştı.
Çin mucizesinin kalbi
Shenzhen, Çin’in güneyinde yer alan, Hong Kong’a komşu bir kent. 1997’de uluslararası çalışmalar yapan bir animasyon stüdyosunu denetlemek için üç aylık bir görevle buraya giden Delisle, küçücük bir kasabayken Çin’in reform ve dışa açılma döneminde hızla modernleşen ve ülkenin en kalabalık bölgelerinden biri haline gelen bu kentteki gözlemlerini aktarıyor çizgi romanında. 1997, bugünkü Shenzhen’i kavramak açısından oldukça erken bir tarih sayılır; Delisle de zaten Hong Kong’a nazire yaparcasına giderek büyümesine ve Çin’in yeni yıldız kenti, Çin mucizesinin sembol kenti olmasına rağmen halen dış dünyaya mesafeli bir nitelik atfediyor Shenzhen’e ve daha çok kişisel bakış açısından değerlendirmelerde bulunuyor. Bu kozmopolit ve karmaşık kenti kendine özgü mizahı ve ironik bakış açısıyla yorumlayan sanatçı, daha çok dil engelinden kaynaklanan zorluklar, yerel kültüre uyum sağlayamama sorunu ve yalnızlık duygusu üzerinden bir anlatımda bulunuyor. 150 sayfalık kitap boyunca Delisle’in siyah-beyaz sade çizimleri, kentin gündelik yaşamını, bir Batılı için tuhaflıklarını konu ediniyor. Çizer, yalnız bir yabancı olarak bu ortamda hem Çin kültürünü anlamaya çalışıyor hem de modern yaşamın tekdüzeliğine dair evrensel bir sorgulama yapmaya çalışıyor. Bu niteliğiyle “Shenzhen”, yalnızca çizgi roman değil, kültürler arası farklılıkları ortaya koyan bir rehberin güncesi ve bireyin kendini keşfetme yolculuğunun görsel karşılığını oluşturuyor.
Araştırma eksikliği dikkat çekiyor
O dönemde Batı dünyasınca pek bilinmeyen ama Çin için lavlar püskürtmeye hazırlanan bir yanardağ gibi olan Shenzhen’i kasvetli, kendi açısından iletişim eksikliğinin tavan yaptığı bir atmosferde resmediyor Guy Delisle. Oteldeki yalnız akşam yemeklerini, İngilizce antremanları nedeniyle giderek sinirlerini bozmaya başlayan asansör görevlisini, iki arada bir derede kalan mihmandar-tercümanını, ofis çalışanlarını, yerel halkla çoğu kez başarısızlığa uğrayan yakınlaşma çabalarını yer yer ironik bir dil tuttursa ve zaman zaman küçümseyici bir tona kapılsa da gayet ciddi bir tarzda çizi-yoruma tabi tutuyor.
Kitabın temel zaafı, Delisle’in sadece kendi gözlemlerinden hareket etmesinden, Shenzhen’ın Çin yakın tarihindeki önemini yeterince araştırmamasından kaynaklanıyor. Yazarın Çin tarihi, sosyalizm, sosyalist piyasa ekonomisi vb. hakkında hiçbir bilgisi ve merakı yok örneğin. Shenzhen’in özellikleriyle, Çin’in siyasi ve ekonomik hamlelerindeki özel konumuyla, örneğin Deng Xiaoping’in yaşamındaki vazgeçilmez yeriyle (Çin’deki tek Deng Xiaoping heykeli bu kenttedir) falan hiç ilgilenmemiş, herhangi bir Çin kentinden farklılıklarının neden-sonuç ilişkisine hiç kafa yormamış. Üstelik öğreniyoruz ki Çin’e daha önce de gitmiş ama buna rağmen 1990’larda ülkede esen değişim rüzgârından hiç etkilenmemiş. O Çin’den çok kendisiyle, kendisini keşfetmekle meşgul!
Yine de “Shenzhen”ın, yalnızca çizgi roman tutkunlarının değil, Çin’i, Shenzhen’i merak edenler, kendisini bu dünyaya ayrıcalıklı olarak gelmiş kabul eden bir Batılının Çinliler hakkındaki düşüncelerini öğrenmek isteyenler için iyi ve ilginç bir seçenek olduğunu söyleyebilirim.
Tunca Arslan