Kongre’deki törende yemin ederek resmen ABD Başkanı olan Donald Trump, ilk konuşmasında “Amerika’yı yeniden büyük yapmak için Tanrı hayatımı kurtardı” dedi.
Böylece ABD’nin daha önceki başkanlar döneminde küresel saldırganlığa gerekçe yaptığı “Tanrı tarafından seçilmiş halk” söylemi, Trump tarafından doğrudan “Tanrı tarafından seçilen başkan” olarak güncellendi!
Trump, Tanrı tarafından seçildiğini ilan etti ama yemin ederken İncil’e el basmadı!
Trump önce “güney sınırı”na odaklanacak
Ve “Tanrının seçtiği ABD Başkanı Trump”, törendeki ilk konuşmasında ilk odaklanacağı coğrafyanın, ABD’nin güneyindeki Orta Amerika bölgesi olduğuna işaret etti. Trump bu amaçla;
1) Göçmenlere karşı ABD’nin güney sınırına asker göndereceğini,
2) Meksika Körfezi’nin adını Amerika Körfezi olarak değiştireceğini,
3) Panama Kanalı’nı geri alacağını, açıkladı.
Trump’ın ajandasında her konu Çin’e bağlanıyor
Trump Panama Kanalı da dahil, konuşmasının sonraki bölümünde değindiği ekonomi alanındaki icraatları konusunda da hedefe Çin’i oturttu.
Trump’a göre Panama Kanalı’nı Çin işletiyor ve ABD, kanalı Çin’e vermemişti.
Trump Amerikan halkını zenginleştirmek için Çin başta yabancı ülkelere tarife uygulayacağını açıkladı.
Trump, Çin’in ağırlık kazandığı otomotiv endüstrisini kurtaracak önlemler alacağını belirtti.
Washington’un önündeki ikilem
Trump başkanlığının ilk döneminde de Çin’i hedef almış ve ticaret savaşı başlatmıştı. Ancak o savaş her iki ekonomiye de olumsuz yansımıştı.
Trump’ın şimdi de “Çin’e zarar veren ama ABD’nin etkilenmediği bir ticaret savaşı” formülü yok.
Emperyalist ABD’nin önündeki bu gerçek, geniş planda Washington’u şu ikileme sokuyor: Çin’le kazanamayacağı savaşa girmek mi, ABD’nin kendi bölgesinde hegemonyasını sürdürmesi mi?
Önümüzdeki süreçte daha da belirginleşecek olan bu ikilem ABD’nin Ortadoğu ve Doğu Avrupa siyasetlerine de yansıyacak. Dolayısıyla Trump’ın seçim öncesinde vaat ettiği Ukrayna savaşını bitirme adımı atıp atmayacağı da, Suriye’nin kuzeyindeki ABD askerlerini çekip çekmeyeceği de, bu ikilemden hangisinin ağırlık kazanacağına bağlı.
Zira ABD’nin hem Pasifik’te Çin’le daha sert mücadele edip, hem Ortadoğu’da sınır ve rejim değiştirme operasyonlarını sürdürmeye ve Rusya’ya karşı Avrupa’da “uzun savaş” stratejisini uygulamaya gücü yok.
Biden’dan Trump’ın hedef alacağı isimlere koruma
Trump’ın yemin töreninden daha ilginci Joe Biden’ın ABD başkanlığını bırakmadan önceki son icraatıydı.
Biden Trump’ın görevi almasına saatler kala Trump’ın hedef alabileceği bazı isimler için af çıkardı. Böylece Biden ilk kez, haklarında bir soruşturma olmayan kişileri affederek af yetkisini kullanmış oldu.
Eski Genelkurmay Başkanı Mark Milley, Biden’ın korumaya aldığı isimler arasında en dikkat çekeni. Trump, Milley’in Çinli mevkidaşıyla görüşmesini “arkasından iş çevrilmesi” olarak yorumlamış, Milley’i “Çin’i ABD Başkanı’nın düşünceleri hakkında bilgilendirmekle” suçlamış ve “bu o kadar korkunç bir eylem ki geçmişte cezası ölüm olurdu” demişti.
Biden’in Trump’a karşı korumaya aldığı bir diğer isim ise ABD Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsünü yöneten Dr. Anthony Fauci’ydi. Trump yönetimi ve Cumhuriyetçi Parti, Dr. Fauci’yi “Covid virüsünün kökenlerinin örtbas edilmesini organize etmekle” suçluyor. Zira Dr. Fauci, Beyaz Saray’ın tüm baskısına rağmen Çin’i sorumlu tutan bir açıklama yapmamıştı. Dr. Fauci, “virüsün laboratuvarda üretildiğine dair bir kanıt olmadığını, doğada evrimleşerek canlılara bulaştığını“ açıklamıştı.
Trump’ın ana gündemi Çin
Özetle Panama Kanalı’ndan Genelkurmay Başkanı Milley’e, otomotiv endüstrisinden Dr. Fauci’ye hemen her konu doğrudan Çin’le ilgili…
ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin gündemi, önündeki dört yılın en önemli ana başlığı olacak. Mesele bu başlıktaki konuları rekabet sınırları içerisinde ele almayı tercih edip etmeyeceği…