ABD Başkanı Trump, Rusya'ya Ukrayna savaşını durdurması için önce 50 günlük bir süre verdi daha sonra bu süreyi 10 güne indirdi. Ardından Rusya'ya iki nükleer denizaltı yönlendirdi. Buna karşılık olarak Kremlin de 1987'de ABD ile imzalanan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşmasından Rusya’nın çekildiğini duyurdu. ABD de bu antlaşmadan 2019'da tek taraflı çekilmişti.
Çarşamba günü yani 10 günlük sürenin bitmesine 48 saat kala Trump'ın özel temsilcisi Steve Witkoff Moskova'da Putin ile görüştü. Rus medyasına göre görüşme oldukça iyi geçti. Aynı gün Trump Putin'le gelecek hafta yüz yüze görüşebileceğini duyurdu.
Neredeyse iki ülkenin nükleer savaşın eşiğine geldiğinin konuşulduğu şu günlerde Trump bir kez daha geri adım atarak Putin'le diyalog yolunu seçti. Bir başka değişle Trump'ın blöfü bir işe yaramadı.
Putin, Tecrübeli ve bilgili bir devlet adamı ve aynı zamanda kurt bir siyasetçi. Trump, iş dünyasından gelmesi nedeniyle blöf kartını sık sık kullanıyor ancak sürekli geri adım atmak zorunda kalıyor. Buna karşılık Putin, blöf kartını pek kullanmıyor bir başka deyişle Putin'in şakası yok. Bunu son üç yılda Ukrayna Savaşı sürecinde dünya yakından gördü. Putin nükleer silah kartını sürekli masada tuttu.
Trump'ın başkanlık görevinde ilk altı ay ile ilgili anketler gelmeye başladı sonuçlar çok da iç açıcı değil Trump'a destek düşmüş durumda. Cumhuriyetçi Parti'de büyük bir endişe hakim. Zira 2026'da ara seçimlerde Kongre'nin kaybedilme ihtimali oldukça yüksek. Trump'ın maceracı politikaları içeride Cumhuriyetçi Partiyi zor durumda bıraktı. Ekonomi çok iyi gitmiyor. Bunun yanında hem müttefiklerine hem de diğer ülkelere karşı koyduğu gümrük tarifeleri ABD'nin dış politikasını, ikili ilişkilerini, ticari ilişkilerini de zora sokmuş durumda. Ülkelerin kerhen ABD ile imzalamış olduğu tarife anlaşmaları muhtemelen bir sonraki yeni yönetimle yeniden müzakere edilecek.
Trump, savaşları bitirmeye geldiğini söylemesine rağmen İran'daki nükleer tesisleri vurmaktan geri durmadı. Gazze'de soykırım devam ediyor. Ukrayna'da savaş tüm şiddetiyle sürüyor. Her iki çatışmada da ABD, İsrail ve Ukrayna'ya silah sağlıyor.
Blöfçü Başkan
Trump'ın göreve gelmesinden bu tarafa ortaya attığı her konu, verdiği her söz, yaptığı her tehdit saman alevi gibi parlayıp yok oldu . Önce Çin'e kafa tuttu, Çin'i tehdit etti; ancak yine her zamanki gibi geri adım atarak Çin'le anlaşmak zorunda kaldı ardından AB'ye yöneldi AB ile de bir sürtüşme yaşadı onunla da anlaşmak zorunda kaldı. En sonunda Rusya'yla neredeyse bir nükleer savaşın eşiğine geldi ama orada da geri adım atmak zorunda kaldı. Trump'ın belki de en tutarlı olduğu alan İsrail ile olan ilişkileri. İsrail'e ve Netanyahu'ya verdiği destekte hiçbir sapma olmadığı gibi bu desteği de giderek artırmaya devam etmektedir. Bu süreç içerisinde İsrail'in İran'la süren 12 günlük savaşı da Trump'ın bilgisi dahilinde hatta onayı dahilinde yapıldı ve ABD, İran'ın. nükleer tesislerini vurarak savaşa da iştirak etti.
Trump'ın seçim kampanyasında Netanyahu'ya verdiği İran'a saldırı sözü yerine getirildi. Gazze'de insanlar, çocuklar açlıktan ölürken İsrail açlığı bir silah olarak kullanırken Trump, insanların aklıyla alay edercesine açıklamalar yapmaktan başka hiçbir şey yapmadı. Aksine Trump, İsrail'in Batı Şeria ilhak etmesi halinde Batı Şeria üzerinde İsrail egemenliğini tanıyacağını söyledi. İsrail'in Gazze'yi top yekun işgal edeceğini duyurmasına tepkisiz kaldı.
Sonuç olarak bugün acil çözülmesi gereken iki önemli konu var: Bunlardan birincisi Gazze meselesi: büyük bir insanlık dramı yaşanıyor bir ulus göz göre göre yok ediliyor . Maalesef, Trump da bu trajediye çanak tutuyor.
İkincisi ise Ukrayna'da yaşanan savaş. Bu savaşta da her iki taraftan da insanlar hayatını kaybetti. Dolayısıyla daha fazla can ve mal kaybının önüne geçmek adına bir an önce barış masasının kurulması ve burada kalıcı ve adil bir barışın desteklenmesi gerekiyor. Lakin, Trump, bir taraftan barış çağrısı yaparken öbür taraftan da Zelensky'nin sırtını sıvazlamaya devam ediyor. Dün istenmeyen adam olan Zelensky, bugün Trump için ulusal bir kahraman haline geldi.
Trump-Putin görüşmesi İstanbul'da mı olacak?
Trump, Çarşamba günü Putin ile gelecek hafta yüz yüze görüşebileceğini açıkladı. Bu olumlu bir gelişme. Peki bu görüşme nerede gerçekleşebilir? En kuvvetli aday İstanbul. Zira İstanbul'da halihazırda Ukrayna ve Rusya görüşmeleri devam ediyor ve aynı zamanda ABD-Rusya ilişkilerinin normalleştirilmesi üzerine görüşmeler de İstanbul'da yapıldı. Her iki liderin de İstanbul'da görüşmelere olumlu baktığı önceki açıklamalarından biliniyor. Ancak alternatif ülkeler de yok değil. Katar ve Suudi Arabistan da görüşmenin yapılacağı olası ülkeler olarak öne çıkıyor.
Trump'ın Putin'le görüşmek istemesinin ardında Ukrayna'da bir barış arzusu mu yatıyor yoksa hâlâ Çin'e karşı bir destek, ittifak, cephe arayışı mı var ? Bu soruların cevabı önümüzdeki günlerde netleşecek!