26 aralık günü Netanyahu, Somaliland’i tanıdıklarını açıkladılar. Somaliland kendisini bağımsız bir devlet olarak ilan ettiği günden bugüne hiçbir devlet tanımamıştı. İsrail’in attığı bu adım başta Türkiye ve Katar gibi Müslüman ülkeler olmak üzere birçok ülke tarafından kınandı. Gelen tepkiler üzerine Müslüman bir ülke olan Somaliland, İsrail’in tanıma girişimini geri çevirdikleri yönünde haberler çıksa da ne İsrail ne de Somaliland bunu doğrulamadı.
Özellikle, Katar’ın kınanması İsrail’de tepki çekti ve Katar'ın İsrail'in Somaliland'ı tanımasını "reddetmesinin" ardından İsrailli Bakan Amichai Chikli dedi ki; "Katar'ın devlet olarak tanınmasını kesinlikle reddediyorum." Katar bir devlet değildir. Bu bir aile şirketi. Sözde her başarısının alçakça rüşvet ve yolsuzluğun sonucu olduğu bir mafya devleti terörizmi ve kan dökülmesini finanse ediyor ve Batıya İslami ideolojik tekinleri ihraç ediyor”. Benzer şekilde yine İsrailli bir bakan , Suudi Arabistan’dan bekledikleri tavizleri göremeyince “gidin çölde deve sürün” demişti.
İsrail neden böyle bir adım attı?
Somaliland’in tanınmasına yönelik adım, yalnızca bir “diplomatik ilişki” hamlesi değil. İsrail’in Somaliland’ı tanıması, Kızıldeniz’den Aden Körfezi’ne uzanan jeopolitik satranç tahtasında yeni bir taşın oynatılması anlamına geliyor. İsrail tarafı bu tanımayı açık biçimde İbrahim Anlaşmalarının “ruhu” ile ilişkilendiriyor. Bu, Somaliland’a için “uluslararası kulübe giriş bileti” olarak sunuluyor; İsrail açısından ise Arap dünyasında siyasi normalleşme mimarisine Afrika boyutu ekliyor. Gerçek ise Aden Körfezini, Bab-el Mendeb Boğazını, Kızıl Deniz’i ve Yemen’deki Husileri kontrol altında tutmak, Hemen yanı başında Cibuti’de hem Türkiye’nin hem de Çin’in üsleri var. Daha önemlisi Barbera limanıyla birlikte İsrail, Hint Okyanusuna inmiş olacak. Böylece, Hürmüz Boğazını daha net gözlemleyebilecek.
Uluslararası toplum tarafından Somali’nin bir parçası olarak kabul edilen Somaliland’ın İsrail tarafından tanıması, Somaliland için bir “hak edilmiş ödül” gibi sunulabilir. Fakat uluslararası hukuk ve Afrika Birliği’nin sınır dokunulmazlığı yaklaşımı içinde bu ödülün bedeli, bölgeyi daha keskin bir ayrışmaya itmek olabilir.
Somaliland nüfusunun ezici çoğunluğu Müslümandır ve pratikte toplum Sünni İslam ağırlıklıdır. Ayrıca Somaliland kendisini bir İslam Devleti olarak görüyor ama Gazze’de soykırım suçu işleyen, Müslümanların ilk kıblesi Mescid’i Aksa’yı tehdit eden İsrail’i tanıyor. Bu tanıma İslam dünyası ve Arap dünyası tarafından kınandı. Avrupa da Somali’yi destekliyor. Geriye bir İsrail ile ABD kaldı.
Tüm bu tanıma işi ABD’den habersiz yapılması mümkün değil. Muhtemelen ABD, Somaliland’ı tanımaya hazırlanıyor ve bu konuda uluslararası toplumun nabzını İsrail üzerinden yokladı. Somaliland jeostratejik açıdan oldukça önemli bir bölge. Tam da Aden Körfezine hakim ve Baba-el Mendeb Boğazına hakim bir noktada yer alıyor. Somaliland’ı kontrol eden Aden Körfezini ve Kızıldeniz’e giriş kapısı olan Bab-el Mendeb’i ve Kızıldeniz’i kontrol eder.
Şarm el Şeyh’de imzalanan Trump’ın Gazze planı ikinci aşamaya henüz geçemedi. Sebebi gayet basit Netanyahu’nun bitmeyen hırsları. Gazze’de insanlar öldürülmeye devam ediyor. Siyonist faşizm Batı Şeria’ya, Lübnan’a, Suriye’ye ve Somaliland’e kadar yayılmış durumda. Büyük ihtimalle İsrail, İran’a ikinci bir saldırı hazırlığı içinde. Somaliland, bu saldırı için kullanılabilir . Benzer şekilde sınırlı olsa da İsrail Irak’ı hedefine koymuş durumda. Tüm bunlar için Yemen’deki Husiler devre dışı bırakılmalı. ABD için ise Çin’in Doğu Afrika’dan tasfiye edilmesi ve buraya yaklaştırılmaması öncelikli hedef.
Uzun lafın kısası, ABD, İsrail’i de yanına almış Orta Doğu’yu sessiz sedasız yeniden dizayn etmeye çalışıyor!
İşin aslı bugün Miami’de gerçekleşecek olan Trump-Netanyahu görüşmesinde ortaya çıkacak, bekleyip göreceğiz…