Japon başbakanının Tayvan’a yönelik kışkırtıcı açıklamalarının üzerinden yaklaşık bir ay geçti. Bu geçen süre içerisinde Çin ve Japonya arasında ortaya çıkan yüksek tansiyon düşmedi. Japonya Başbakanı geri adım atmayı reddediyor. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Trump Çin devlet başkanı Xi Jinping ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Bu görüşmede Çin-ABD ilişkilerindeki yeni dönem ele alındı. Ayrıca Trump, Nisan ayında Pekin’e davet edildi. Bu telefon görüşmesinden sonra aynı günün ilerleyen saatlerinde Trump, Takaichi ile bir telefon görüşmesi yaptı ve ona Tayvan'ın ­egemenliği konusunda Pekin'i kışkırtmaması tavsiyesinde bulundu. ­Görüşmeye katılanlar, Trump'ın tavsiyesinin incelikli olduğunu ama Takaichi'ye yorumlarını geri çekmesi için de baskı yapmadığını söyledi.

Japon Başbakanın bu açıklaması aslında Japon tarihinde yeni değil daha önce de Şinzo Abe ve Taro Aso gibi başbakanlar Tayvan konusunda kışkırtıcı açıklamalar yapmıştı. Aslında Japonya’nın Tayvan’a bakışı İkinci Dünya Savaşı'nda Japon İmparatorluğu’nda da farklı değildi. İkinci Dünya Savaşı'nda Japonya Tayvan’ın kaybını Japonya’nın nefes borusunun kesilmesi olarak yorumluyordu. Tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de Tayvan Japonya için hayati derecede önemli bir jeostratejik konumda bulunuyor. Zira Çin ana karası ile Tayvan adası arasındaki Tayvan boğazı olarak adlandırılan su yolu Uzakdoğu’ya batıdan gelen her türlü hammadde ve petrolü taşımaktadır. Bugün Tayvan boğazı kapatılır ise Japonya ve Güney Kore gibi ülkelere tedarik hattı kapanmış olur. Bu sadece ticaret anlamında değil her türlü mal, hizmet, gıda ve enerji dahildir.

Japonya, 100 yıl önce de Tayvan adasını varoluşsal bir sorun olarak görüyordu. Bugün de benzer şekilde varoluşsal bir sorun olarak görmektedir. Japonya'nın Tayvan’a yönelik ilgisi Tayvan Adası’nın Jeostratejik konumuyla ilgilidir.

Bir zamanlar, Çin’i işgal etmiş olan ve Pasifik bölgesini neredeyse büyük bir bölümünü sömürge yönetimi altına almış olan Japonya’nın bugün gelinen noktada bir kez daha Tayvan konusunda Çin’i tehdit etmeye cesaret etmesi tarihin hiçbir döneminde kendisine ait olmamış, kendi bir parçası olmamış bir ada üzerinde dolaylı olarak hak iddia etmesi, adaya müdahale etmeyi kendine bir yetki olarak görmesi, kendisinin adanın geleceği konusunda bir belirleyici aktör olarak ortaya koyması aslında Japonya’nın geçmişine duyduğu bir özlem, geçmişinin ortaya koyduğu bir mirasa da sahip çıkma olarak görülmelidir.

Bu nedenle, Çin Dışişleri Bakanlığı Japon faşizminin geçmişte Çin’e verdiği zararları başlı başlık listeledi:

- Japonya'nın Çin'i işgal ettiği 14 yıl boyunca 35 milyon Çinli öldürüldü veya yaralandı; bunların 3,8 milyonu asker kaybıydı. Ortalama olarak, her 13 Çinliden biri Japon ordusunun elinde can verdi. Japon ordusunun yaklaşık 1,3 milyon kayıp verdiği düşünüldüğünde, bu, ölen her Japon askerine karşılık 27 Çinli’nin hayatını kaybettiği anlamına geliyordu.

-Japon ordusu Çin'den 700 milyon metreküp kereste,

-500 milyon ton bakır cevheri,

-200 milyon ton nadir toprak elementi,

-1 milyar ton kömür,

-21 bin ton altın,

-250 milyon gümüş parçası,

-800 milyon ton tahıl,

-1 milyar iğ pamuk ipliği,

-480 milyon baş hayvan,

-3,6 milyon kültürel eser ve 741 tarihi mekan yağmaladı.

Ayrıca Nanjing Katliamı, Lushun Katliamı, toplu mezarlar, 731. Birim tarafından işlenen vahşetler vb. vardı.

Görüldüğü üzere Japon faşizminin Çin’e bedeli ağır olmuştu. Bunun için bugün Çin’de dün yaşanalar hala hafızalarda tazeliğini koruyor

Çin, Tayvan nedeniyle ilk defa bir yabancı güç tarafından tehdit edilmiyor. Daha önce de benzer tehditleri doğrudan ve dolaylı olarak ABD’den ve Avrupa Birliği'nden almıştı. Ancak bu sefer tehdidin Japonya’dan gelmesi Japonya’yla geçmişte çok da iyi anıları olmayan Çin’in Japonya’nın bu hamlesini geçmişte karşılaştığı Japon faşizminin yeniden tekerrür etmesi olarak görüyor. Geçmişte zayıf olan Çin, Japon işgalini ve faşizmini yaşamış olsa da bugün Çin, buna izin vermeyecek kadar bölgede güçlü. Fakat ABD’de müesses nizam aslında Japonya’nın bu adımını yeni bir fırsat olarak görme eğilimindedir. Aslında uluslararası gözlemcilere göre özellikle Japonya’da genç nüfusun Takaichi’nin açıklamasından memnun olduğunu belirtmektedir.

Japon gençler arasında milliyetçilik son dönemde yükselişe geçmiş durumdadır. Takaichi’nin kazanması gereken bir seçimi var ve biraz da tribünlere oynamayı tercih ediyor. Takaichi , Japonya’da muhafazakar ve milliyetçi oylara talip. Lakin ülkenin geleceğiyle de önemli bir kumar oynuyor. Açıkça ülkenin güvenliğini ipotek altına alıyor. Muhtemelen istediği kamuoyu desteğini sağladığı anda ülkeyi erken seçime götürecek. Çünkü şu anda seçilmiş bir başbakan değil atanmış bir başbakan.

Eğer tüm bunlar üç beş oy için kurgulanmış yapay bir gerginlik ise Takaichi ülkesi adına büyük bir kumar oynamış demektir. Bir ülke için her halde en az gereken şey masaya ülkesini koyan kumarbaz bir başbakandır!