KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimi, ABD’nin Kıbrıs konusunu Avrupa ile yeniden ısıtmak istediği bir sürece denk geldi. Zira Kıbrıs adası, ABD’nin İsrail hegemonyasında yeni bir Ortadoğu düzeni kurma hedefi açısından kritik önemde.

ABD için Kıbrıs adası “Büyük Ortadoğu” açısından güvenlik, “küresel güç mücadelesi” açısından ekonomi ve Doğu Akdeniz açısından enerji meselesidir.

Washington bu üç temel nedenle Kıbrıs üzerinde yeni bir planlama yürütmeye çalışmaktadır.

1. Kıbrıs’ın güvenlik boyutu

İsrail’in Gazze soykırımı sürecinde Kıbrıs, ABD-İsrail güvenlik politikaları bakımından kritik öneme sahip oldu.

ABD ve İngiltere, Kıbrıs üslerinden kalkan uçaklarla İsrail’in “bölgesel” savaşına destek verdiler. Kıbrıs hem İsrail’e lojistik destek merkezi oldu, hem ABD’nin silah sevkiyatında rol aldı, hem de İsrail’in hava saldırılarına istihbarattan yakıt ikmaline kadar katkı verdi.

Öte yandan Kıbrıs’taki üsler hem İran’ın yanıtı hakkında İsrail’in savunmasına destek vermiş oldu hem de İsrail uçakları için “güvenli geri çekilme” adresi oldu. Bu durum Kıbrıs limanları için de geçerli elbette.

2. Kıbrıs’ın ekonomi boyutu

ABD, Çin’le yürüttüğü küresel güç mücadelesinde, Çin’in liderlik ettiği Kuşak ve Yol’u kesebilmeyi kritik önemde görüyor. Bu amaçla Hindistan - Ortadoğu - Avrupa Koridoru (IMEC) tasarlamıştı.

Bu koridoru Hindistan ve Güney Asya ile Avrupa arasındaki temel ticaret koridoru yapmak isteyen ABD, aynı zamanda bu koridor ile Ortadoğu’da “siyasi bir inşa” hedefliyor. Koridorun Ortadoğu bölümünü oluşturan Körfez - İsrail/Gazze - Kıbrıs hattı, İsrail’in Körfez’le ve Arap dünyasının önemli bir kısmıyla normalleşmesi ve Kıbrıs yolu üzerinden ticaret merkezi haline gelmesi demek.

IMEC, 7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı ile rafa kalkmıştı. ABD Başkanı Donald Trump şimdi bunu ”Gazze ’barış’ planı” ile raftan indirmeye ve hayata geçirmeye çalışıyor. Trump’ın Gazze’yi Riviera yapma amacından biri de bu.

3. Kıbrıs’ın enerji boyutu

Kıbrıs adası, Doğu Akdeniz’deki enerji-politik mücadelenin merkezinde yer alıyor.

ABD’nin Türkiye’yi dışlayarak yürüttüğü bu mücadele ve Doğu Akdeniz gazının Kıbrıs ve Girit adaları üzerinden Avrupa’ya boru hatlarıyla ulaştırılması projesi, maliyeti ve gazın kapasitesi nedeniyle ekonomik olmadığı için hayata geçemedi.

Hatta bu durum, Aksa Tufanı’ndan hemen önce, İsrail’in Türkiye ile ilişkilerini normalleştirmek istemesinin nedenlerinin başında geliyordu. Zira Doğu Akdeniz gazını Avrupa’ya en ucuz şekilde ulaştırmanın adresi Türkiye’ydi.

Bu durum haliyle KKTC ve Kıbrıs sorununun nasıl çözüleceğini de etkileyecekti.

Ankara’nın Atina’ya mesajı

Washington’un bu siyasal planlamaları, Kıbrıs için yeniden harekete geçileceğine işaret ediyor. Diğer yandan Türkiye’nin Avrupa güvenlik sisteminde yer almak istemesi ama Yunanistan’ın bunu engellemesi, Ankara’nın Atina’ya bu konunun çözümü için görüşme teklif etmesi, Kıbrıs sorununu ısıtacaktır.

İşte KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimi bu nedenlerle önemliydi. Biraz da bunun etkisiyle, AKP-MHP destekli Cumhurbaşkanı Ersin Tatar seçimi “ya iki devletli çözüm ya federasyon” referandumuna çevirmek istemişti ama bu ters tepti. Nitekim Cumhurbaşkanlığı seçilen Tufan Erhürman, ilk açıklamasında Ankara’yla eşgüdüm halinde olacağını önemle belirtti.

Ankara ise yeni dönemin işaretini geçen hafta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın şu mesajıyla verdi: “Cumhurbaşkanı’mız her seçilen Yunanistan başbakanına şans veriyor. Vermediği hiçbir insan yok. Bakın Türkiye-Yunanistan, Türkiye-Kıbrıs sorunlarını çözecek siyasi meşruiyeti olan tek insan Cumhurbaşkanı’mızdır. Siyasi gerçekçi analizle söylüyorum. Bunu Yunanlılar da biliyor, Kıbrıslılar da biliyor, herkes biliyor.”