Trump’ın iktidara gelecek olması, tarafların onun hükümetinin diplomasi politikalarına, özellikle Çin’e karşı politikalarına odaklanmasına yol açtı. Uluslararası gelişmelerin karmaşık ve değişken olduğu, dünyamızın yeni çalkantılı döneme girdiği bir süreçte, Çin-ABD ilişkileri yeni bir tarihi başlangıçta bulunuyor. Peki nereye kadar gelişecek?

Çin tarafı, öteden beri Çin-ABD ilişkileri üzerinde derin ve net anlayışa sahip. Çin hep şu düşüncede ısrar ediyor: Çin ile ABD eğer ortak ve dost olursa, ortak noktalarını koruyup farklarının bulunmasına müsaade ederse, birbirinin başarıya ulaşmasına yardım ederse, ikili ilişkiler uzun vadeli gelişmeye kavuşabilir. Eğer karşı taraf düşmanca tavır alırsa, kötü niyetli rekabet ve karşılıklı sabote yaparsa, Çin-ABD ilişkileri dalgalanacak hatta gerileyecektir. Mutlaka Çin ve ABD’nin ortak çabalarının istikameti olması lazım.

Çin-ABD iş birliği büyük işleri başarır, aynı zamanda Çin-ABD çatışmaları büyük felaketlere yol açar. Dünyanın en büyük 2 ekonomisi, BMGK daimi üyeleri ve büyük nükleer ülkeleri olarak, Çin ve ABD’nin iletişim ve temaslarda bulunmaması mümkün değil, karşı tarafı değiştirme düşüncesi gerçekçi değil, çatışma hareketlerinin bedellerine kimse dayanamaz.

Çin tarafı, hiçbir zaman ABD’yi “sen kazanırsan, ben kaybederim” şeklindeki rekabetçi veya zero-sum muhalifleri olarak görmez. Çin hep şunu vurguluyor: Çin-ABD işbirliği hiçbir zaman zero-sum oyunu değil. İki ülkenin çıkarları hep derinlemesine iç içe oldu. Verilere göre, Çin-ABD ticaret hacmi 660 milyar doları aştı, 70 binden fazla ABD’li şirket Çin’de 50 milyar dolarlık yıllık kar elde ediyor, ABD’nin Çin’e ihracatı 930 bin istihdam sağlıyor, ikili ticaret ABD’nin ekonomik ve sosyal gelişmesine son derece büyük çıkarlar getiriyor. Çin menşeli ürünlerin ABD pazarına girmesi, ABD’li tüketicilerin seçeneklerini zenginleştirirken, insanların yaşam maliyetini düşürdü. Çinli şirketlerin ABD’ye yatırımı, hem yeni istihdamı yaratıyor, hem de yerel ekonomik gelişmeye katkılarda bulunuyor.

Sistematik farklar, Çin ve ABD’nin zıtlaşmasının hatta çatışmasının sebebi olmamalıdır. Dünyamız olabildiğine geniş. Çin ve ABD’nin kendi gelişimine ve ortak refaha kavuşmasına yeterinde imkanlar var. Özgüvenli, açık, gelişen ve müreffeh bir ABD’yi görmekten mutlu olan Çin, ABD’nin barışçıl, istikrarlı ve müreffeh bir Çin’i desteklemesini bekliyor. Çin, ABD’ye karşı politikasının istikrarını ve devamlılığını koruyor. İkili ilişkilerin istikrarlı, sağlıklı ve sürdürülebilir kalkınmasını sağlama hedefini hiç değiştirmedi. Çin’in karşılıklı saygı, barış içinde bir arada bulunma, iş birliği ve ortak kazanç ilkesine dayalı olarak Çin-ABD ilişkilerini sürdürme prensipleri değişmedi. Çin’in kendi egemenliğini, güvenliğini ve kalkınma çıkarlarını savunma tutumu değişmedi, Çin-ABD halklarının geleneksel dostluğunu geliştirme çabaları değişmedi.

Çin tüm samimiyetiyle şunu ümit ediyor: ABD’nin yeni hükümeti Çin tarafıyla yakınlaşarak, diyalog ve iletişimi sıkılaştıracak, mikrofon diplomasisinde bulunmayacak, ihtilafları iyice kontrol altına alacak, çatışmada bulunmayacak, karşılıklı yararlı iş birliğini genişletecek, birbirinden koparılmaya çalışmayacak, yararlı interaksiyonda bulunacak, zero-sum rekabetinden vazgeçecek, Çin-ABD ilişkilerinin istikrarlı geçişinin gerçekleştirilmesini sağlayacaktır.