Filistin cephesindeki asıl savaş
Mehmet Ali Güller
Gerçi ABD, BM Güvenlik Konseyi’ni vetosuyla kilitlemiş durumda ama bu, BM Genel Kurulu’ndaki genel tabloyu değiştirmiyor: Acil ve kalıcı ateşkes çağrısı yapan son tasarı için 120 evet, 14 hayır, 45 çekimser oy çıktı (AA, 28.10.2023).
Bu tablo, üç temel sonuca işaret ediyor:
ABD YALNIZLAŞIYOR, AB BÖLÜNÜYOR
1) Dünyanın büyük çoğunluğu, Gazze’de ateşkes konusunda ABD ve İsrail’in karşısında konumlanmış durumda. Hayır diyen 14’lü şunlar: İsrail, ABD, Fiji, Guatemala, Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru, Papua Yeni Gine, Paraguay, Tonga, Avusturya, Macaristan, Çekya ve Hırvatistan.
ABD’nin ne ölçüde yalnızlaştığının bir diğer önemli göstergesi de, “İsrail’i ve İsrail’in kendini savunma hakkını destekleyen bir ortak bildiriyi” ancak şu beş ülkeyle birlikte imzalayabilmesiydi: İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve Kanada (AA, 23.10.2023).
2) ABD’nin tüm çabalarına rağmen, AB Washington’a uygun hizalanmamış, bölünmüştür. ABD ve İsrail’le birlikte hayır diyen AB ülkesi sayısı sadece 4.
Oysa Belçika, İrlanda, Fransa, Lüksemburg, Malta, Portekiz, Slovenya ve İspanya olmak üzere 8 AB üyesi tasarı için evet dedi. 15 AB üyesi ise çekimser kaldı.
Yani 27 AB ülkesinden sadece 4’ü ABD ve İsrail’le aynı oyu kullanmış oldu.
AB’nin bu meselede bölündüğü, çeşitli iç tartışmalara da yansımış durumda. O tartışmaları değerlendiren Le Monde, “Avrupa’nın, Gazze savaşı nedeniyle iç kaos riskiyle karşı karşıya olduğunu” yazdı (Harici, 30.10.2023).
KÜRESEL GÜNEY 242 NOLU KARARI SAVUNUYOR
3) Bu tablo, aynı zamanda “iki devletli çözüm” taraftarlarının da çoğunluk olduğuna işaret ediyor.
Özellikle Çin ve Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’nin 242 nolu kararına atıf yapan pozisyonu, yani 1967 sınırlarını esas esas alan “iki devlet” formülünü sorunun “tek çözümü” olarak savunması, dünyanın büyük çoğunluğunu da bu çözüme yöneltmiş durumda.
Hatta Moskova, 242’nin kabul edilmemesinin alternatifinin BM Genel Kurulu’nun 181 nolu kararı olduğunu belirterek, İsrail’i 242’yi kabule zorlamaya çalışmaktadır. Zira 181 nolu karar, BM’nin 1947 tarihli taksim planıdır ki bu İsrail’in topraklarının büyüklüğünün 1967’nin de altında olması demektir.
TEK KUTUPLU / ÇOK KUTUPLU DÜNYA MÜCADELESİ
Aslında bu konu, İsrail-Filistin sorununun çözümünün tartışıldığı zemin olmanın ötesindedir. Şöyle ki İsrail’i bu çözümü kabul etmemeye, daha doğrusu BM kararlarını reddetme şımarıklığına götüren, şüphesiz ABD emperyalizminin varlığıdır. Dolayısıyla 242 nolu karar konusu, aynı zamanda Küresel Güney’in ABD’yle mücadele konusudur.
Yani Küresel Güney 1967 sınırlarını esas alan 242 nolu BM kararını zorlayarak sadece İsrail-Filistin meselesine çözüm getirmiş olmayacak, aynı zamanda “çok kutuplu/merkezli dünya”da ABD’yi en önemli konulardan birinde kendi çözümüne mecbur etmiş olacak.
Veto kartı elbette ABD’nin hâlâ kozu ama Küresel Güney de o kozu “insanlığa karşı suç” işleyen İsrail’i savunma kartı olarak kullanan ABD’yi daha da yalnızlaştırmanın bir yolu yapabilir.
Dahası, ABD’nin “kurallı dünya düzeni” adı altında hangi suçları koruduğunun bir belgesi olarak “çok kutuplu/merkezli dünya” inşasında bir ahlaki sütun olarak değerlendirebilir.
Kısacası, Filistin, aynı zamanda “tek kutuplu/çok kutuplu dünya” mücadelesinin de cephesidir. Çin ve Rusya’nın liderlik ettiği Küresel Güney, 242 nolu BM kararını “tek çözüm” olarak savunuyor ve o kararı reddeden ABD-İsrail’i yalnızlaştırıyor.
PUTİN: TEK HEGEMONLU DÜNYA YIKILIYOR
Akdeniz’e gelen ABD uçak gemilerinin esas anlamı işte budur. ABD, yukarıda özetlediğim tabloda “statükoyu koruyabilmek” için güç gösteriyor; yoksa öyle iddia edildiği gibi Ortadoğu haritalarını yeniden çizebilmek için değil…
16 Ekim’de Cumhuriyet’te “ABD için İsrail’in anlamı” başlıklı yazımda, ABD uçak gemisi filosunun anlamı şöyle yorumlamıştım: “ABD’nin iki uçak gemisi filosu gönderiyor olması, Ortadoğu’da yeni düzen kurmak için değil, tersine kurulmakta olan kendi çıkarlarına aykırı yeni düzene karşı eski düzeni ve ‘ileri karakolunu’ (İsrail’i) koruyabilmek içindir.”
Dün Rusya Devlet Başkanı Putin de işaret etti: “Dünyanın süper gücü olan ABD zayıflıyor ve konumunu kaybediyor. Küresel ekonomideki eğilimlere bakan herkes bunu görüyor ve anlıyor. Tek hegemonlu Amerikan tarzı dünya yıkılıyor, yavaş yavaş yok oluyor, giderek geçmişte kalıyor” (Sputnik, 30.10.2023).
Putin, ABD’nin yönetici elitlerinin ise çıkarlarını koruyabilmek için dünyanın çeşitli bölgelerinde kaos çıkarmaya çalıştığına dikkat çekiyor.
KÜRESEL GÜNEY’İN STRATEJİSİ
İşte Çin ve Rusya’nın liderlik ettiği Küresel Güney cephesi ise, ABD’nin zayıflayan gücü ile o gücü korumak üzere kaos çıkarmak isteyen ABD egemen sınıfı arasındaki bu ilişkiyi, “büyük savaşsız çözüm” çerçevesi içinde yönetmeye çalışıyor.
“Tek kutuplu dünyası” yıkılan ABD’nin “büyük yangın” çıkarmasını engelleyecek bir strateji ile “çok kutuplu dünya” inşasını tamamlamaya ve bu süreçte de “Soğuk Savaş” bakiyesi sorunları çözmeye çalışıyor.