Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Ekonomi İşleri Başkanlığı Eğitim Programı'nda önemli açıklamalar yaptı.
Mısır'da dün imzalanan Dörtlü Deklarasyon hakkında da açıklamalar yapan Erdoğan, bölgeye kalıcı barış gelmesi gerektiğini vurguladı.
"Güçlü bir irade ortaya koyduk"
Dün, bölgemizin son iki yıldır kanayan en büyük yarası olan Gazze soykırımını durdurma noktasında önemli bir adım attık. Liderler olarak Şarm El-Şeyh’te güçlü bir irade ortaya koyduk. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Sisi ve Katar Emiri Şeyh Temim’le birlikte imzaladığımız Dörtlü Deklarasyon’un, bölgemizde kalıcı barışa giden yolda yeni bir kilometre taşı olmasını ümit ediyorum.
Hamdolsun, bugün Gazze’de buruk da olsa çocukların yüzleri gülüyor. Yardım görevlileri hamdolsun şükür secdesi yapıyor. Anneler, iki yıl sonra ilk defa çocuklarını sokağa, yukarıdan bomba yağar korkusu olmadan, gönderebiliyor. Sadece bunları görmek bile bizim için büyük bir bahtiyarlıktır.
Şimdi hep beraber Filistin’in yaralarını sarmamız, Gazze’yi yeniden ayağa kaldırmamız ve Gazzeli kardeşlerimize can suyu olmamız gerekiyor.
Türkiye olarak bunun için çalışacak, bu anlayışla sürecin her aşamasını yakından takip edeceğiz. Filistinli kardeşlerimizin istikbali için bu süreci sabırla, basiretle, dirayetle ve suhuletle yönetmeye gayret edeceğiz.
Arzumuz, dün atılan anlamlı adımın kalıcı ve adil bir barışla taçlanmasıdır. Hiç şüphesiz bunun tek yolu da 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin Devleti’nin kurulmasıdır. İnşallah o güzel günleri de göreceğimize tüm kalbimle inanıyorum.
Kiralık konut uygulaması
Aziz kardeşlerim, çok değerli yol arkadaşlarım; 2023 seçimleri sonrasında uyguladığımız ekonomi programının etkilerini görmeye başladık. Enflasyon başta olmak üzere birçok alanda kayda değer sonuçlar aldık.
Şüphesiz önümüzde kat etmemiz gereken daha çok mesafe var. Hep söylediğim gibi, bizim birinci önceliğimiz hayat pahalılığı sorununu kökten çözmektir. Kuraklık, zirai don ve bölgesel krizler gibi kontrolümüz dışındaki engellere rağmen hedeflerimize ulaşmakta kararlıyız. Depremin yaralarını hızla sarmaya devam ediyoruz. Bugüne kadar kamu olarak cari fiyatlarla 3,6 trilyon liralık, yani yaklaşık 90 milyar dolarlık harcama yaptık.
Geçen ay Malatya’da, 304 bininci afet konutumuzun anahtarını hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. 2025 yılı sonunda da toplamda 453 bin bağımsız bölümü teslim ederek deprem bölgemizi inşallah ayağa kaldırmış olacağız.
Bu harcamaları önceliklendirirken mali disiplinden ödün vermiyoruz. Hâlen yüksek seyreden kiralar ve konut fiyatlarıyla ilgili de çok önemli bir projeyi hayata geçiriyoruz. Bundan böyle kira konusunda işin planlamasını devlet yapacak. Yani vatandaş gelsin, kendisi kiraya versin ve yüksek kiralarla orada vatandaşı sömürsün, buna artık fırsat vermeyeceğiz.
TOKİ aracılığıyla hayata geçecek
Devlet, bu sosyal konutları kendisi kiraya vererek inşallah samimi bir şekilde uygun fiyatlı kiralama sürecini başlatacak. “Yüzyılın Konut Projesi” adını verdiğimiz bu çalışmayla, 81 ilimizde toplam 500 bin sosyal konut inşa edeceğiz.
Projemizde; şehit yakını ve gazilerimize, emeklilerimize, üç çocuğu olan ailelerimize, engelli vatandaşlarımıza özel kontenjanlar ayıracağız. Yine bu projemizle, Türkiye’de ilk kez kiralık konut uygulamasını TOKİ’miz vasıtasıyla hayata geçireceğiz.
Sosyal konutların bir kısmını vatandaşlarımıza uygun şartlarla kiralayacak, bilhassa dar gelirli ailelerimize rahat bir nefes aldıracağız. Konut projemiz sadece sosyal politikalarda değil, enflasyonla mücadelede de elimizi güçlendirecek; tek haneli enflasyon hedefine ulaşmamıza katkı sunacaktır.
Ekim ayı sonunda inşallah buraya doğru projemizin detaylarını milletimizle paylaşacağız.
Muhalefete "Boykot" eleştirisi
Aziz kardeşlerim, İktidar olarak karşımızda sadece küresel ve bölgesel sınamalar yok. Bunlarla birlikte Türk ekonomisine çelme takmaya adeta ahdetmiş bir ana muhalefet partisi de var.
Yolsuzluk operasyonları başlayınca, Beytülmale çöreklenmiş yankesicileri yargıdan kurtarmak için “boykot” diye bir şey uydurdular. Kendilerine destek vermeyen hangi marka, kurum, şirket, basın-yayın kuruluşu varsa hepsini bu boykot torbasının içine doldurdular. Mitinglerinde bu markaları yuhalatmaktan, hedef göstermeye kadar akıl ve vicdanla bağdaşmayan her şeyi yaptılar. Fakat ne yaptılarsa muvaffak olamadılar. Ülkemiz genelindeki boykot çağrıları, diğer bütün işleri gibi, yine ellerinde patladı.
Milletimiz, bunların önünü arkasını düşünmeden yaptıkları “ekonomiyi durdurma” çağrılarına prim vermedi. Şimdi anlaşılıyor ki boykottan amaçları, millî markaları tehdit edip haraca bağlamakmış. Suç örgütleriyle haşır neşir ola ola iyice onlara benzemeye başladılar.
"Temennimiz, CHP’nin yaşadığı bu kimlik bunalımını bir an önce aşmasıdır"
Milletimiz artık bunların siyasi parti mi, mafya mı olduğunu karıştırır oldu. Öyle ya, önüne geleni tehdit eden bir siyasi parti olur mu? Kendisine destek vermeyen herkesi tetikçilerine linç ettiren bir siyasi parti olur mu?
Sayın Özel’in yönetiminde CHP, siyasi parti kimliğini giderek kaybediyor. Daha önce de söyledim: CHP yönetilmiyor. Dümeni kilitlenmiş gemi misali oraya buraya savruluyor.
Kaptanın ise ne gemi umurunda, ne yolcular. O, boş işlerle, boş gündemlerle günü kurtarmanın derdinde. Rakibimiz de olsa biz, kimsenin böyle bir duruma düşmesini istemeyiz. Tam tersine biz, rakiplerimizin kalite ve kalibremize uygun olmasını isteriz. Temennimiz, CHP’nin yaşadığı bu kimlik bunalımını bir an önce aşmasıdır.
Değerli kardeşlerim, kimlik bunalımının yansımalarını sadece ekonomi politikalarında değil, dış politikalarında da görüyoruz. Yurt dışına gidince, yabancılara kendi ülkelerini şikâyet etme alışkanlığını bir türlü bırakamadılar.




