ABD’nin yıllardır sürdürdüğü baskı ve müdahaleler, Venezuela üzerindeki gerilimi daha da artırıyor. Ekonomik yaptırımlar, haksız suçlamalar ve Karayipler’e savaş gemileri göndermek gibi adımlarla Washington, bölgedeki tansiyonu yükseltiyor. Ancak bu politikalar artık ters etki yaratıyor. Latin Amerika halkları eskisi gibi sessiz kalmıyor, dayanışma her geçen gün güçleniyor. CGTN Türk’e konuşan Venezuela’nın Ankara Büyükelçisi Freddy Eduardo Molina Gutierrez, hem tarihsel arka planı hem de bugünkü gelişmeleri değerlendirerek ülkesinin duruşunu anlattı.
'Kaynaklarımız halkın eline geçince ABD’nin müdahalesi başladı'
Venezuela’nın Ankara Büyükelçisi Freddy Eduardo Molina Gutierrez, CGTN Türk’e yaptığı değerlendirmede ABD’nin ülkesine yönelik baskılarının tarihsel arka planına dikkat çekti. Büyükelçi, Hugo Chavez’in iktidara gelmesiyle birlikte doğal kaynakların kontrolünün yeniden halkın eline geçtiğini vurgulayarak, bu süreçten itibaren Washington’un Venezuela’ya karşı siyasi ve ekonomik müdahalelere başladığını belirtti ve şöyle konuştu:
'Öncelikle kısa bir tarihsel çerçeve çizmek gerek. Venezuela, yaklaşık 100 yıl boyunca yalnızca petrol üreten bir ülke oldu ve bu petrolün tek müşterisi Amerika Birleşik Devletleri idi. Bu nedenle ABD için kusursuz bir ticari ortak haline gelmiştik. Venezuela kıyılarından kalkan bir petrol gemisi yalnızca altı gün içinde ABD’deki rafinerilere ulaşabiliyordu. Ancak bu ticaretten elde edilen gelirlerin büyük bölümü Venezuelalı halkın değil, Amerikan şirketlerinin kasasına gidiyordu.
Devrimle birlikte, Hugo Chavez’in liderliğinde, doğal kaynaklarımızın kontrolü yeniden halkın eline geçti. Petrol gelirleri doğrudan halka yönlendirilmeye başlandı. Bu durum, ABD’deki büyük petrol şirketlerinin çıkarlarını tehdit etti. İşte o andan itibaren ABD’nin Venezuela’ya yönelik müdahaleleri başladı.
Başkan Obama döneminde Venezuela "olağanüstü tehdit" ilan edildi. Bu söylemin ardından tek taraflı ekonomik yaptırımlar uygulandı. Başlangıçta bu yaptırımlar etkiliydi. Ancak ülkemizde üretimin artması ve çeşitlenmesi sayesinde bu etkiler giderek azaldı. Fakat emperyalizm hiçbir zaman boş durmaz. Şimdi de askeri baskı devreye sokulmuş durumda.'
Venezuela uyuşturucu üretmiyor ama ABD savaş gemileri kıyılarımızda
Gutierrez, ABD’nin Karayipler’e 8 muharip savaş gemisi ve bir nükleer denizaltı gönderdiğini belirterek, yayın sırasında belgeleri göstererek Kolombiya’da üretilen kokainin yüzde 85’inden fazlasının Pasifik rotası üzerinden ABD’ye ulaştığını, Venezuela’nın ise bu trafiğin yalnızca yüzde 5’inin geçtiği varsayılan bir ülke olduğunu ifade etti:
Şu anda ABD, 8 muharip savaş gemisini ve bir nükleer denizaltısını Karayipler’e konuşlandırdı. Biz buna İspanyolca’da şöyle deriz: “Bir sivrisineği tankla öldürmeye çalışıyorlar.”

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin verilerine dayanan elimdeki belgeler açıkça gösteriyor ki, Kolombiya’da üretilen kokainin yüzde 85’inden fazlası Pasifik rotası üzerinden ABD’ye giriyor. Venezuela ise bu trafiğin yalnızca yüzde 5’inin geçtiği varsayılan bir ülke. Üstelik Venezuela uyuşturucu üreten bir ülke değil. Buna rağmen savaş gemileri kıyılarımıza diziliyor.'

ABD’nin hedefi uyuşturucu değil, Venezuela’nın doğal kaynakları
Gutierrez, ABD’nin Venezuela açıklarında iki tekneye operasyon düzenlediğini hatırlatarak, bu teknelerde uyuşturucu taşınıp taşınmadığı kesinleşmeden insanların öldürüldüğünü söyledi. Venezuela halkının bu tehditlerin farkında olduğunu vurgulayan Gutierrez, yaklaşık 8 milyon kişinin ülkede gönüllü savunma birimlerine yazıldığını ifade etti:
'Geçtiğimiz günlerde ABD iki tekneye operasyon düzenledi. İlk teknede 11, ikincisinde 3 kişi olduğu açıklandı. Bu kişilerin uyuşturucu taşıyıp taşımadığı kesinleşmeden, yargılanma hakları ellerinden alınarak öldürüldüler. Suçları sabit olsa bile bu, ölümle cezalandırılacak bir suç değil. Üstelik bölgede işleyen yargı sistemleri ve sahil güvenlik kurumları bulunuyor. Hukuku yok sayarak bu şekilde infaz yapmak uluslararası hukuk açısından kabul edilemez.
“Uyuşturucuyla mücadele” bahanesinin arkasındaki gerçek ise çok açık: Doğal kaynaklarımız. Altın, petrol, doğalgaz ve nadir metallerimiz ABD’nin asıl hedefi.
Bugün Venezuela halkının büyük kısmı bu tehdidin farkında. Yaklaşık 8 milyon kişi gönüllü savunma birimlerine yazıldı. ABD için bu gülünç görünebilir ancak bu halk 200 yıllık bir direniş geleneğine sahip. Bu nedenle karadan müdahale, hayal ettikleri kadar kolay olmayacak.'
Uyuşturucu parası ABD ve Avrupa’nın finans sistemlerinde aklanıyor
Gutierrez, Petro’nun “Eğer Venezuela işgal edilirse sıradaki hedef Kolombiya olabilir” sözlerini hatırlatarak, ABD’nin uyuşturucudan elde edilen kirli paranın ABD ve Avrupa’daki finans sistemleri aracılığıyla aklandığını söyledi ve şu ifadeleri kullandı:
'Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro açıkça söyledi: 'Eğer Venezuela işgal edilirse sıradaki hedef Kolombiya’dır.' Aynı durum Meksika için de geçerlidir. ABD’nin uyuşturucu ticaretine yalnızca sınırdan girerken değil, içeride nasıl dağıtıldığına da bakması gerekiyor. Bu kirli para, ABD ve Avrupa’daki finans sistemleri aracılığıyla aklanıyor. Gerçekle yüzleşmek yerine dışarıda düşman arıyorlar.
Latin Amerika artık 50 yıl önceki gibi değil. Ne halklar ne de liderler o dönemin pasifliğini sürdürüyor. ABD imparatorluğu da artık eski gücünde değil. Venezuela bugün yalnızca kendi halkıyla değil, bölgesel müttefikleriyle de daha güçlü.'
Venezuela, Çin, Rusya ve Türkiye ile ilişkilerini derinleştiriyor
Venezuela’nın artık çok kutuplu bir dünyada yer almak zorunda olduğunu söyleyen Gutierrez, ülkenin yüzlerce ülkeyle ticaret yaptığını, başta Çin, Rusya ve Türkiye olmak üzere birçok ülkeyle ilişkilerini derinleştirdiğini ifade etti:
'Venezuela artık çok kutuplu bir dünyada yer almak zorunda. Geçmişte Kuzey Amerika merkezli bir yapının parçasıydık ancak bu yapı artık sürdürülebilir değil. ABD’nin diğer ülkelerin bağımsızlığına saygı göstermemesi bu kopuşun temel nedenidir.
Bugün Venezuela onlarca farklı ürün üretiyor ve yüzlerce ülkeyle ticaret yapıyor. Yeni ekonomik ortaklıklar kuruldu. Bu süreçte Çin, Rusya, İran ve Türkiye gibi ülkelerle ilişkilerimiz derinleşti.
Venezuela’nın dış politika anlayışı “Bolivarcı Barış Diplomasisi” olarak adlandırılır. Bu diplomasi, eşitlik, karşılıklı saygı ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkelerine dayanır.'
Xi’nin 'Küresel Yönetişim İnisiyatifi' Venezuela ve dünya için kritik önemde
Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in Şanghay İşbirliği Örgütü’nde açıkladığı “Küresel Yönetişim İnisiyatifi”nden bahseden Gutierrez, inisiyatifin beş temel ilkesini sıralayarak bunun hem Venezuela hem de dünya ülkeleri açısından taşıdığı öneme dikkat çekti:
'Geçtiğimiz günlerde Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Tianjin’deki toplantısında “Küresel Yönetişim İnisiyatifi”nden bahsetti. Bu kavram, aslında dünyaya ilk kez burada duyuruldu.
Bu inisiyatifin beş temel ilkesi bulunuyor. Bunlardan ilki egemen eşitliktir. Diğerleri ise uluslararası hukuka saygı, insan odaklı yaklaşım, çok taraflılık ve somut adımlara odaklanmaktır. Özellikle çok taraflılık ve egemen eşitlik ilkeleri, hem Venezuela hem de dünyadaki diğer ülkeler açısından bugün ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu.'
Xi’nin inisiyatifi, ABD ve İsrail’in tehditlerine karşı küresel yanıt
Gutierrez, Xi’nin açıkladığı Küresel Yönetişim İnisiyatifi’nin ABD ve İsrail’in tehditleri ile saldırıları karşısında dünyaya verilen mesajlar açısından çok önemli olduğunu belirtti. Bu bağlamda Şanghay İşbirliği Örgütü ve benzeri uluslararası yapıların büyük bir rol üstlenebileceğinin altını çizdi ve şöyle devam etti:
'Bugün açıkça görüyoruz ki İsrail, Amerika Birleşik Devletleri’nin doğrudan ve dolaylı desteğiyle, egemen bir ülke olan Katar’da Filistin Barış Heyeti’ne suikast düzenledi. Aynı zamanda Venezuela’da da seçimle iş başına gelmiş Maduro hükümeti tehdit ediliyor. Dünya genelinde farklı coğrafyalarda benzer tablolar yaşanıyor. ABD’nin yeni dış politika anlayışı Trump’la başlayan ve sonrasında da devam eden bir çizgi. Adeta şöyle diyor: “Ya bizim istediğimiz gibi çalışırsınız ya da sizinle başka yollarla savaşırız.”
İşte bu bağlamda Xi Jinping’in açıkladığı “Küresel Yönetişim İnisiyatifi”nin önemi daha da iyi anlaşılıyor. Şanghay İşbirliği Örgütü ya da benzeri uluslararası yapılar bu süreçte büyük bir rol üstlenebilir. Venezuela’nın bu noktadaki tutumu da son derece nettir.
Çin’in ortaya koyduğu bu yeni fikirler aslında bir tercihten çok, bir zorunluluğun sonucudur. Artık bu fikirlerin filizlenmesi gerekiyordu. Çünkü saygı, birlikte yaşamanın en temel şartıdır.
Bu nedenle halkların kendi kaderini tayin hakkına inanan, bağımsızlığını koruyan tüm ülkelerin bu tür oluşumlarda yer alması ve bu ilkeleri desteklemesi son derece önemlidir.'
'Zor günlerimizde Türkiye yanımızda oldu'
Son olarak Türkiye’ye mesajını ileten Gutierrez, Türkiye’nin kardeş bir ülke olduğunu, zor zamanlarında en çok ihtiyaç duydukları anda yanlarında bulunduğunu belirterek duygularını şu şekilde dile getirdi.'
'Türkiye bizim için kardeş bir ülkedir. Bu sadece karşılıklı çıkar ilişkisine dayalı değil, gerçek bir dayanışmadır. Zor zamanlarımızda, en çok ihtiyaç duyduğumuz anda Türkiye yanımızda oldu. O dönemde petrolümüz vardı, paramız vardı ancak dünyadan gıda ve ilaç alamıyorduk. Türkiye bize elini uzattı. Bu nedenle Türk halkına ve Türkiye’ye minnettarız.'





