2025 yazında dünyanın gözü kulağı, alışılmış diplomasi merkezlerinden çok uzakta, Alaska’nın Anchorage şehrinde düzenlenecek Trump-Putin zirvesine çevrilmiş durumda. Zirvenin amacı, Rusya- Ukrayna savaşının sonlandırılması için müzakere zemini aramak olarak açıklansa da, mekanın kendisi ayrı bir mesaj veriyor. Putin, yaklaşık on yıl aradan sonra ilk kez Amerikan topraklarına ayak basacak ve üstelik Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hakkında çıkardığı tutuklama kararına rağmen bunu yapacak.

Trump cephesi ise bu görüşmeyi “dinleme egzersizi” olarak tanımlayarak beklentileri düşük tutmaya çalışıyor. Fakat zirvenin asıl gündemi kadar nerede gerçekleşeceği de dikkatleri çekiyor: Alaska, yani Rusya’ya komşu olan tek Amerikan eyaleti.

Peki, Alaska’da, Rusya’ya komşu tek Amerikan eyaletinde gerçekleşecek bu zirve, iki büyük gücün stratejik satranç tahtasında yeni bir hamle mi? Alaska’nın seçilmesi bir tesadüf mü, yoksa Washington’dan Moskova’ya verilen jeopolitik bir mesaj mı? Yeraltı zenginlikleri, Arktik’e komşuluğu ve askeri altyapısı bu kritik buluşmaya nasıl anlamlar katıyor?

İsrail'den Lübnan'a saldırı!
İsrail'den Lübnan'a saldırı!
İçeriği Görüntüle

Alaska’nın jeopolitik konumu

Alaska, ABD ile Rusya’nın en yakın kara temas noktasında yer alıyor. Bering Boğazı’nda iki ülkeyi ayıran mesafe yalnızca birkaç kilometre. Tarihte “Buz Perdesi” olarak anılan bu hat, Soğuk Savaş yıllarında olduğu kadar bugün de stratejik önemini koruyor. Alaska’daki radar sistemleri, askeri üsler ve coğrafi konumu, bölgeyi doğal bir görüşme noktası haline getiriyor. Bu yakınlık, iki ülke liderinin buluşmasına hem sembolik hem de pratik bir anlam katıyor.

Yer altı zenginlikleri ve Arktik

Alaska, sahip olduğu dev petrol ve doğal gaz rezervleriyle ABD’nin enerji güvenliğinde kritik bir rol oynuyor. Prudhoe Bay ve North Slope sahaları ülkenin üretiminde önemli paya sahipken, Arktik’e açılan kapısı bölgeye stratejik bir boyut katıyor. Küresel ısınmayla birlikte Bering Boğazı ve Kuzey Deniz Yolu her geçen yıl daha fazla ticarete açılıyor. Bu rotalar, Asya ile Avrupa arasındaki mesafeyi kısaltarak küresel taşımacılıkta yeni fırsatlar sunuyor. Arktik’te güçlü varlık gösteren Rusya, enerji yatırımları ve buz kıran filosuyla dikkat çekerken, Alaska’daki zirve iki ülkenin bu alandaki olası iş birliği fırsatlarını masaya yatırması açısından önem taşıyor. Trump-Putin görüşmesinin Anchorage’da yapılması, hem enerji hem de Arktik stratejilerinde ortak çıkarların buluştuğu bir adres olarak öne çıkıyor.

1867’den bugüne Alaska: “Seward’ın Çılgınlığı”

19. yüzyılın ortalarında Rus İmparatorluğu, Sibirya’nın doğusunda yer alan Alaska topraklarını ekonomik olarak değerlendirmekte zorlanıyordu. Bölgenin uzaklığı, sert iklimi ve artan lojistik maliyetler, buradaki varlığın sürdürülebilirliğini tartışmalı hale getirmişti. Ayrıca Kırım Savaşı’nda İngiltere karşısında yaşanan askeri kayıplar, Rusya’yı olası bir çatışmada Alaska’nın korunamayacağı gerçeğiyle yüz yüze bırakmıştı. Bu koşullar altında, St. Petersburg yönetimi bölgeyi dostane ilişkiler içinde olduğu Amerika Birleşik Devletleri’ne satma fikrine yöneldi.


1867’de dönemin ABD Dışişleri Bakanı William H. Seward, Rusya ile masaya oturdu. 7,2 milyon dolar karşılığında imzalanan anlaşma, Amerikan kamuoyunda büyük tartışmalara yol açtı. Basın, bu alışverişi “Seward’ın Çılgınlığı” olarak nitelendirdi. Birçok Amerikalı, buzlar ve ayılardan ibaret gördükleri bir toprak parçasına bu kadar para ödenmesini anlamsız buldu.

Ancak zaman Seward’ı haklı çıkardı. 1890’larda altın keşifleri bölgeye akın başlattı. 20. yüzyılda ise devasa petrol ve doğal gaz rezervleri bulundu. Alaska, stratejik konumu, enerji kaynakları ve Arktik’e açılan kapısıyla ABD’nin jeopolitik denkleminde önemli bir yer edindi.

Rusya’da ise Alaska’nın satışı, tarihî hafızada duygusal bir iz bıraktı. Bazı çevreler bu satışı “kaybedilmiş bir miras” olarak gördü. Hatta zaman zaman “Alaska kiralanmıştı” ya da “kontrat haksızca feshedildi” gibi iddialar dile getirildi. Yine de bu söylemler, daha çok nostaljik bir geçmişe bağlılık ve kültürel hafızanın bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Bugün Alaska’da hala Rus döneminden kalma Ortodoks kiliseleri, ahşap mimari örnekleri ve yer adları görülebilir. Bu miras, bölgenin çok katmanlı tarihinin bir hatırlatıcısıdır. Dolayısıyla Trump-Putin görüşmesinin burada yapılacak olması, yalnızca güncel politik konular açısından değil, iki ülkenin tarihî bağlarını hatırlatan sembolik değeriyle de dikkat çekmektedir.

Trump’ın Alaska gafı: Kremlin'e davetiye çıkaran sürçme

Zirve öncesinde Trump’ın “Rusya’ya gidiyorum” gafı, Washington’da utangaç bir düzeltmeyle geçiştirildi ama Moskova’da adeta bayram havası yarattı. Kremlin yanlısı medya, bu ifadeyi “hakikat ağızdan kaçtı” diyerek manşetlere taşıdı. Rus sosyal medyasında “Trump bile Alaska’nın bize ait olduğunu söylüyor” yorumları dolaşırken, aşırı milliyetçi yayın organları sahte “Alaska Halk Cumhuriyeti” bayrağı tasarlayıp “yeni bayrağımız hayırlı olsun” diye paylaştı.

Beyaz Saray, “Başkan Alaska demek istedi” açıklamasıyla krizi yumuşatmaya çalışsa da, söz çoktan dünya kamuoyuna mal olmuştu. ABD’de muhalifler, “Bunu Biden yapsaydı kıyamet kopardı” diyerek çifte standardı gündeme getirdi.

Moskova’dan soğukkanlı mesaj

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, gafa ilişkin sorulara doğrudan yanıt vermedi ancak zirvenin Alaska’da yapılmasını “coğrafi yakınlığın doğal sonucu” olarak değerlendirdi. “Bering Boğazı, iki ülkeyi ayırmaktan çok birleştiren bir sınırdır. Görüşmelerin burada yapılması, pratik ve mantıklı bir tercihtir” ifadeleri, Moskova’nın hem diplomatik sakinliğini hem de sembolik üstünlük hissini yansıttı. Kremlin’e yakın isimler ise, “Tarihin tekeri bazen kendi kendine döner” diyerek Alaska’nın Rus geçmişine gönderme yapmayı ihmal etmedi.

Alaska zirvesi, barışın mı yoksa propagandanın mı sahnesi?

Alaska, tarihsel hafızada Rusya için kaybedilmiş miras, ABD için ise stratejik bir hazine. Trump-Putin zirvesinin burada yapılması, iki taraf açısından da güçlü semboller taşıyor: Putin için “komşu toprakta ağırlanmak” rahatlatıcı bir jest, ABD için ise “kendi toprağımızda oyunu biz kuruyoruz” mesajı.

Avrupa başkentlerinde ise temkinli bir sessizlik var. Ukrayna’nın masada olmadığı bir formülün meşruiyet sorunu yaratacağı konuşuluyor. Ancak hangi sonuç çıkarsa çıksın, Alaska 2025 Zirvesi şimdiden bir diplomasi sahnesine dönüşmüş durumda. Eğer somut bir barış adımı atılırsa, buzullar diyarı yeni bir “Anchorage Dönüm Noktası”na sahne olabilir. Aksi halde, sadece Trump’ın gafıyla hatırlanan bir propaganda şöleni olarak tarihe geçecek.