Japonya Başbakanı Takaichi Sanae’nin, son G20 Zirvesi’nde Batılı lider karşısında fazlasıyla eğilip, aşırı gülümseyerek yaptığı abartılı “nezaket” gösterisi dikkatlerden kaçmadı. Canlı yayın yapan kameralar bu anları hemen yakaladı. Öyle ki, Sanae’nin adeta bir hizmetkâr ya da bir uşak derecesinde sergilediği aşırı nazik davranışları karşısında rahatsız olan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, şaşkın bir ifadeyle Sanae’ye bakakaldı.
Kısa süre önce ABD Başkanı Donald Trump’un Japonya ziyareti sırasında Sanae’nin Trump karşısında sergilediği aşırı nazik tavırlar Japon medyasının gözünden kaçmamıştı. Sert eleştirilerine maruz kalan Sanae’nin bu davranışları, “Trump’a nezaket göstermek için ülkenin saygısını yitirdi" şeklinde yorumlandı.
Japon sağcı politikacıların Batıya aşırı nezaket, Doğu Asya ülkelerine karşı saldırganlık şeklindeki ikili karakteri, Sanae döneminde daha belirgin bir hal aldı. Takaichi Sanae, bu "iki yüzlü stratejiyi" daha önce görülmemiş bir seviyeye taşıdı. "Taiwan olayı, Japonya olayıdır" diyen ilk Japonya Başbakanı olarak tarihe geçen Sanae, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Çin'e karşı askeri tehditte bulunan ilk Japon lider oldu. Bu durum, doğal olarak Çin hükümeti ve toplumunda öfke ile karşılandı. Sadece Çin'in iç işi olan Taiwan konusuna müdahale etmesi nedeniyle değil, Sanae’nin sözleri aynı zamanda Japon ordusunun Çin’i işgal ettiği tarihi dönemi de hatırlattı.
Ekonomik ve Siyasi Bedel
Çin'in tepkisi hızlı ve kararlı oldu. Turizm, eğitim, ticaret gibi birçok alanda uygulanan ekonomik yaptırımlar, Japonya üzerinde soğuk duş etkisi yarattı. Nomura Araştırma Enstitüsü’nün (NRI) raporuna göre, Çinli turist sayısında yaşanacak azalma Japonya ekonomisinde 2,2 trilyon yenlik bir kayba, gayri safi yurt içi hasılada (GSYİH) ise 0,36 puanlık bir düşüşe neden olacak. Sony, Shiseido ve Sanrio gibi birçok Japon şirketinin hisselerinde keskin düşüşler yaşanırken, Nikkei borsasında Çin ile ilgili sektörler de bir çöküş gösterdi. Tüm bu veriler net bir şekilde ortaya koydu: 2025'in üçüncü çeyreğinde Japonya ekonomisi yüzde 0,1 oranında küçüldü ve bir buçuk yıl aradan sonra ilk kez resesyona girdi.
Şu an, Japonya yönetimi ekonomik sıkıntıların yanı sıra, siyasi yalnızlıkla da boğuşuyor. Sanae'nin radikal çıkışları, yurt içinde siyasi bir tsunami yarattı. Shigeru Ishiba, Fumio Kishida ve Yoshihiko Noda dahil Japonya’nın eski başbakanları, milletvekilleri ve muhalefet liderleri, Sanae’nin “Taiwan açıklamalarını” kesin bir dille reddetti ve eleştirdi. Diğer yandan, Güney Kore, Myanmar, Rusya ve Kuzey Kore gibi komşu ülkeler de Japonya’yı protesto ederek Çin'e destek verdi. Sanae yönetimi bir anda Doğu Asya'da yapayalnız kaldı.
Takaichi Sanae, iç ve dış zorluklarla başa çıkabilmek için Batı'nın desteğini arıyor. Bu da onun, G20 zirvesinde Batı liderleri karşısında neden bu kadar eğilip, büküldüğünü anlamamızı sağlıyor. Ancak geçen G7 zirvesinde, sözde "müttefikleri" Sanae’nin beklentilerini karşılamadı. ABD'nin tavrı belirsizdi ve Trump, Japonya’ya net bir askeri taahhütte bulunmadı. Diğer Batı ülkeleri de bu hassas konudan mümkün olduğunca kaçınıyor. Sanae, kendisinin Batı'nın jeopolitik oyunlarında feda edilebilecek bir taş olduğunu fark etti.
Zehirli toprakta zehirli “fidan” yetişir
Peki, ne oldu da Takaichi Sanae, Çin Halkının Japon Saldırganlığına Karşı Direniş Savaşı ve Dünyanın Faşizme Karşı Savaşı’nda elde edilen zaferin 80. yıldönümü gibi hassas bir zamanda, Çin'e karşı bu tür kışkırtıcı bir tavır sergilemeye cesaret etti?
II. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya, derin bir pişmanlık göstererek Nazi suçlarını tamamıyla temizleme stratejisini uyguladı. Ancak Japonya, işlediği savaş suçlarına karşı belirsiz bir tutum sergiledi ve hatta, bu suçların tarihini değiştirmeye çalıştı.
Japon sağcılar, yıllardır tarih ders kitaplarını değiştirerek işgal dönemine ait savaş suçlarını gizlemeye çalışıyor. Nanjing Katliamı gibi kritik olaylar, kasıtlı olarak kitaplardan siliniyor veya muğlak ifadeler ile geçiştiriliyor. Japon sağcı siyasetçiler, bir yandan savaş suçlularını "şehit" olarak adlandırıp, savaş suçlularının mezarları olan Yasukuni Tapınağı'nı ziyaret ediyor, diğer yandan kendilerini savaş "mağduru" olarak tanıtıp işledikleri suçları reddediyor.
Günümüzde bazı Japon okullarında, çocuklar yine Meiji İmparatoru'nun "İmparatorluk Eğitim Sözleri"ni ezberliyor. İşte, böyle bir eğitim ortamında yetişen Takaichi Sanae de militarizm ile dolu "İmparatorluk Eğitim Sözleri”ni kutsal bir metin olarak kabul etti.
Dünya bu “dönüşe” dikkat etmeli
ABD’li kültür ve antropoloji uzmanı Ruth Benedict, "Krizantem ve Kılıç" isimli kitabında Japon kültürünün çift yönünü net bir şekilde tasvir eder: Dışta güzel ve nazik bir "krizantem" görünür, içinde ise saldırgan ve soğukkanlı bir "kılıç" saklıdır. Batı ülkeleri, II. Dünya Savaşı’ndaki Bataan Ölüm Yürüyüşü ve Pasifik savaşlarından kanlı dersler çıkardı.
Şu an, dış görünüşte nazik ve saygılı olan Takaichi Sanae’nin, Liberal Demokrat Parti liderliği seçimlerinde kullanıdığı slogan "Japonya döndü" idi. Peki, Japonya nasıl dönecek? Bu dönüş Japonya'yı nereye götürecek? Barışı seven tüm ülkeler bu konuda yüksek bir uyarıda bulunmalıdır.





