CGTN Türk Dış Haberler Servisi
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada İsrail ve İran arasında ateşkes sağlandığını duyurdu. Çatışmaların 12. gününde taraflar birbirini ateşkesi ihlal etmekle suçlamasına ve yeni saldırı dalgası başlatmakla tehdit etmesine karşın uluslararası toplumun genel beklentisi silahların belirli bir süre de olsa susacağı şeklinde.
İsrail’in saldırısı ve İran’ın misillemeleriyle başlayan hesaplaşmanın muhasebesi 5 önemli başlıkta önemli dersler sunuyor:
1. İran'ın Nükleer Kabiliyeti: Sona Ermedi, Sarsıldı
İsrail’in 13 Haziran’da başlattığı hava saldırıları, özellikle İran’ın Natanz ve Fordow gibi nükleer tesislerini hedef aldı. ABD basınında yer alan sızıntılara göre, Natanz’daki yeraltı santrifüj kompleksinde “önemli ama tamir edilebilir” düzeyde hasar oluştu. Fordow ise kısmen faaliyetlerine devam edebilecek durumda. Ancak tüm bu saldırılar, İran’ın nükleer programını tamamen çökertmeye yetmedi.
İran Atom Enerjisi Kurumu, 17 Haziran’da yaptığı açıklamada “bazı tesislerde kapasite kaybı yaşandığını” kabul etti ancak zenginleştirme kabiliyetlerinin “geri döndürülebilir” olduğunu vurguladı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’ndan (UAEA) yapılan teknik değerlendirmeler de bu ifadeleri destekliyor.
İsrail ve ABD’nin beklentisi olan “nükleer sıfırlama” hedefi gerçekleşmedi. Tam tersine, İran’ın saldırı sonrası 60% oranında zenginleştirilmiş uranyum üretimine devam etmesi ve nükleer altyapısını dağınık bir şekilde yeniden yapılandırma kararı alması, programın daha dirençli hale geleceğine işaret ediyor.
2. İran’da Rejim Değişikliği: Eskisinden Uzak Bir İhtimal
Savaşın başlamasıyla birlikte Batılı bazı liderlerin ve medya organlarının dikkat çektiği olası “rejim değişikliği” senaryosu, çatışma sürecinde gerçeklikten daha da uzaklaştı. İran’daki muhafazakâr, reformist ve milliyetçi kesimler, dış saldırı karşısında alışıldık şekilde birleşti. Ülke genelinde düzenlenen gösterilerde hükümete yönelik eleştiriler geçici olarak rafa kalktı, “ülkenin bütünlüğü” söylemi öne çıktı.
Rejim değişikliği senaryosunun önündeki bir diğer engel de alternatif eksikliği oldu. Washington Post’un 18 Haziran tarihli analizine göre, “ABD’nin destekleyebileceği net bir muhalefet yapısı ya da lider figür yok.” Bu durum, dış müdahale temelli bir rejim değişikliğinin yalnızca kaosa yol açabileceğini gösteriyor.
3. İsrail’in Dokunulmazlığı: Bir Efsane Çöktü
İsrail’in onlarca yıldır sürdürdüğü “dokunulmazlık” miti, bu savaşta önemli ölçüde sarsıldı. İran’ın 15 ve 16 Haziran’da gerçekleştirdiği balistik ve hipersonik füze saldırıları, Tel Aviv ve Hayfa gibi şehirlerde alarm sistemlerini devreye soktu. Bazı füzeler Demir Kubbe (Iron Dome) tarafından engellense de, sistemin doygunluk kapasitesi aşıldı.
İsrail’in resmi açıklamalarına göre, saldırıların %80’i önlendi. Ancak İran’a yakın kaynaklar, toplamda 100’ü aşkın füzenin isabetli şekilde hedeflerine ulaştığını ve özellikle Hayfa liman bölgesinde ciddi hasar oluştuğunu iddia etti. Yerel medyada yayınlanan uydu görüntüleri, bir askeri tesisin ve bir petrol terminalinin ağır hasar aldığını ortaya koydu.
Bu gelişmeler, İsrail’in hava savunma sistemine mutlak güvenin sorgulanmasına neden oldu. Washington Institute'tan savunma analisti Michael Eisenstadt, 19 Haziran’da yaptığı değerlendirmede “Demir Kubbe artık tek başına caydırıcılık sağlayamaz, özellikle İran gibi devlet aktörlerine karşı” ifadelerini kullandı.
4. İran’ın Devlet Aygıtı: Hırsız İçeriden Olunca Kapı Kilit Tutmaz
Çatışmanın İran açısından en acı verici yönü, iç güvenlik zaaflarının yeniden gün yüzüne çıkmasıydı. İsrail istihbaratının gerçekleştirdiği nokta operasyonlar ve sabotaj eylemleri, İran içindeki güvenlik açıklarını bir kez daha gözler önüne serdi.
16 Haziran’da Kirman’daki bir askeri konvoyun hedef alınması ve Devrim Muhafızları’na ait bir tesisin patlatılması gibi olaylar, dış saldırılardan ziyade içerideki iş birlikçilerin etkisiyle mümkün oldu. İran İstihbarat Bakanlığı’ndan bir yetkili, Mehr Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada “bazı personelin sorgulandığını ve bilgi sızdırdığının tespit edildiğini” ifade etti.
5. Trump’ın İmtihanı: Çelişkilerle Dolu Bir Liderlik
ABD’nin Başkanı Donald Trump, İran-İsrail savaşında sergilediği tutarsız tavırlarla dikkat çekti. 14 Haziran’da Truth Social’da “ABD’nin İran işine karışmaması gerektiğini” belirten Trump, sadece üç gün sonra, 17 Haziran’da yaptığı bir konuşmada “İran’daki rejim değişmeli, halk bunu istiyor” dedi.
Trump, başkan adaylığı sürecinde “daha az savaş, daha çok içe dönük politika” vurgusu yapmasına rağmen, bu krizde tam tersine dış müdahaleyi savunur bir pozisyon aldı. Ayrıca CIA ve NSA gibi istihbarat kurumlarının İran konusunda “sürekli yanıldığını” dile getirerek, bu kurumlara güvenmediğini ima etti.
ABD merkezli The Atlantic dergisi, Trump’ın söylemleriyle ilgili 20 Haziran tarihli yorumunda “Trump, İran konusunda söylem bazında müdahale yanlısı, ancak karar anında sorumluluğu üstlenmekten kaçınıyor” değerlendirmesinde bulundu.