Haber Merkezi

Çin ile Japonya arasındaki diplomatik gerilim Tokyo’nun Taiwan’a yönelik skandal açıklamaları ile birlikte yeni bir boyut kazandı. Japonya Başbakanı Sanae Takaichi'nin "Taiwan Boğazı’nda yaşanabilecek bir “acil durumun” Japonya için “varoluşsal bir tehdit” oluşturabileceği yönündeki açıklamalarına Çin'den sert tepki geldi.

Pekin’den art arda gelen açıklamalarla gelişmeler gün gün ilerleme kaydetse de bölgede tırmanan gerilimin tarihsel arka planı hatırlanmadan yapılacak değerlendirmeler eksik kalacaktır. Çünkü tarihsel süreç, Asya-Pasifik’in bugünkü güvenlik dinamiklerini anlamak için kritik bir rol oynuyor. CGTN Türk, Japonya’nın yayılmacı ve faşizan politikalarını dünü/bugünüyle sizler için ele aldı.

Tarihsel arka plan

20.yüzyılın ilk yarısı, Asya-Pasifik coğrafyasında derin izler bırakan, bölgesel dengeleri kökten değiştiren bir döneme sahne oldu. Bu sürecin merkezindeki aktörlerden biri ise, hızla modernleşen ancak aynı hızla militarist ve yayılmacı bir çizgiye savrulan Japonya’ydı. Çin’den Kore Yarımadası’na, Güneydoğu Asya’dan Pasifik Adalarına kadar geniş bir coğrafya, Japon İmparatorluğu’nun faşizan ideolojisi ve saldırgan politikalarının etkisini doğrudan yaşadı.

Meiji Restorasyonu’nun ardından: Japonya’nın Asya’daki karanlık yürüyüşü

1868’deki Meiji Restorasyonu, Japonya’nın sanayileşme ve merkezileşme sürecini başlattı. Ancak bu modernleşme yalnızca ekonomik ve teknolojik ilerleme getirmedi. Aynı zamanda, devlet-korporasyon-ordu ekseninde şekillenen radikal milliyetçilik ve askeri romantizm, toplumsal dokunun temel taşı haline geldi.

Eğitimde militarist sadakat öne çıkarıldı, imparatorun kutsallığı merkezî bir ideolojik motif olarak işlendi. 1920’lere gelindiğinde Japonya, ekonomik krizler ve iç siyasal çalkantıların etkisiyle giderek otoriter bir yapıya, ardından ise dışa dönük agresif bir stratejiye yöneldi.

Kore’nin zorla ilhakı ve baskı politikaları

1910’da Kore’nin ilhakı, Japon yayılmacılığının bölgedeki dönüm noktası oldu. Kore halkı, yoğun asimilasyon politikaları, siyasi baskı ve kaynak istismarı gibi uygulamalarla karşı karşıya kaldı. Bugün Japonya tarafından Taiwan üzerinde yürütülen yayılmacı politikanın en erken örneği, bölgesel hâkimiyet kurma stratejisi bağlamında Kore’de yaşananlar oldu.

Türkiye ve Çin İletişim Forumu’nun altıncısı İstanbul’da gerçekleştirildi
Türkiye ve Çin İletişim Forumu’nun altıncısı İstanbul’da gerçekleştirildi
İçeriği Görüntüle

Bugün Taiwan, dün Mançurya…

1931’deki Mançurya işgali, Japon militarizminin Çin’e yönelik sistematik saldırısının başlangıcıydı. Ardından 1937-1945 yılları arasında genişleyen işgal, sivil halka yönelik şiddet, zorla çalıştırma, tıbbi deneyler ve kaynak yağması gibi uygulamalarla tarihin en yıkıcı dönemlerinden birini oluşturdu. 1937'deki İkinci Çin-Japon Savaşı ile başlayan işgal, Çin'in doğu ve güneydoğu kıyı bölgeleri ile başlıca şehirlerini (Nanjing, Pekin, Şanghay, Guangzhou gibi) kapsadı. Bu bölgeler ya doğrudan işgal edildi ya da başına “kukla yönetimler” getiridi. Bu süreç, Çin tarihinde Japonya'nın "bölgesel faşizminin" en ağır biçimde hissedildiği dönem olarak kayda geçti.

Büyük Doğu Asya Ortak Refah Alanı: Sömürge koltuk değiştirdi

Tokyo yönetimi, 1940’ların başında “Büyük Doğu Asya Ortak Refah Alanı” adını verdiği bir vizyon ortaya koydu. Bu vizyon, propaganda düzeyinde Asyalı halkların Batılı sömürgecilerden “kurtuluşu” olarak sunulsa da pratikte; ekonomik sömürü, zorunlu işçi ve asker temini, yerel yönetimlerin baskı altında kontrolü gibi uygulamalarla geniş ölçekli bir işgal sistemine dönüştü.

Filipinler, Endonezya, Malezya, Burma ve birçok Pasifik adası bu politikanın etkisiyle ağır insani ve ekonomik bedeller ödedi.

Japon ordusunun ideolojik arka planı

Japon ordusu, faşist rejimlerle benzerlik gösteren bir ideolojik karışım geliştirmişti. Bunlar; mutlak itaat, ulusun “ırksal üstünlüğü” fikri, imparatora kutsal bağlılık ve militarist toplum örgütlenmesi olarak özetlenebilir. İşte tam da bu yapı, sivil yönetimin giderek işlevsizleştiği, ordunun siyasi kararları belirlediği bir rejimin temellerini oluşturdu.

İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Japonya’nın yenilgisiyle birlikte militarist yapı çöktü. Ancak bölgedeki birçok toplum için, işgal döneminin travmaları hafızalarda derin izler bıraktı. Bugün Asya-Pasifik ülkelerinde bu dönemin gölgesi hâlâ hissediliyor. Japonya ise gücünü yıllar önce kaybetmiş olsa da yayılmacı iddia ve politikalarını son olarak Taiwan örneğinde olduğu gibi sürdürmeye devam ediyor.