Gazze’de yaşanan insani felaket, İsrail’in saldırıları ve ağır ablukası nedeniyle her geçen gün daha da derinleşiyor. Çocuklara şeker ve oyuncak, halka insani yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan Küresel Sumud Filosu da İsrail donanmasının hedefi oldu; gemiler alıkonuldu, aktivistler gözaltına alındı.
İsrail’in Gazze ablukasını ve son gelişmeleri değerlendiren Filistin Halk Partisi Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Dr. Aqel Taqaz, Gazze’deki soykırımın arkasında İsrail ile Amerika Birleşik Devletleri’nin ortak hedeflerinin bulunduğunu vurguladı. Taqaz ayrıca, “Trump’ın planı, İsrail’in ‘Büyük Ortadoğu’ projesinin bir parçasıdır” diyerek dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.
‘Gazze’deki soykırımın arkasında İsrail ve ABD’nin ortak hedefleri var’
Filistin Halk Partisi Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Dr. Aqel Taqaz, İsrail’in filo üzerindeki baskıcı tutumunun genel politikasının bir parçası olduğunu vurgulayarak, bugün Gazze’de yaşanan soykırımın arkasında İsrail ile ABD’nin ortak hedeflerinin bulunduğunu söyledi. Taqaz, İsrail’in bu saldırgan politikasının ancak ABD’nin desteğini çekmesi ve Orta Doğu’daki hâkimiyet planlarından vazgeçmesiyle sona erebileceğini belirtti:
'İsrail daha önce de Gazze’ye insani yardım ulaştırmak ve ablukayı sona erdirmek amacıyla yola çıkan filolara saldırmıştı. İsrail’in bu tutumu, genel politikasının bir parçasıdır. Amaç, önce Gazze’de Filistinlilere yönelik soykırımı sürdürmek, ardından da açıkladıkları gibi Filistinlileri Gazze’den çıkarmaktır.
Donald Trump’ın ortaya koyduğu ilk plan da buydu. İsrail’in Gazze’yi işgal etmesi ve “Filistinsiz bir Gazze” yaratılması öngörülüyordu. Bugün Gazze’de yaşanan soykırımın, yıkımın ve insani felaketlerin ardında İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ortak hedefleri bulunmaktadır.
Son iki yılda İsrail’in Gazze’de her şeyi yok ettiğini gördünüz. Hastanelere saldırdı, Birleşmiş Milletler tesislerini hedef aldı, okulları vurdu. Kısacası her şeyi yıktı ve bu yıkımı sürdürmeye devam ediyor. Gazze’deki Filistinlilerin gidecek hiçbir yeri yok. İsrail onları sözde “güvenli bölgelere” yönlendiriyor, ancak bu bölgeleri de her gün bombalıyor.
Geçtiğimiz hafta Amerika Birleşik Devletleri, savaşı ve soykırımı durdurmaya yönelik kararı veto ederek bu tutumunu bir kez daha ortaya koydu. Bu nedenle yaşanan bu savaş, İsrail’in eliyle sürdürülen bir Amerikan savaşı olarak değerlendiriliyor.
İsrail, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer Batılı ülkelerin tam desteği olmadan Lübnan’a, Suriye’ye, Filistin’e, İran’a ve Yemen’e karşı bu savaşı devam ettiremez. Bu nedenle İsrail’in bu savaşı durdurmayacağı açıktır. Savaş ancak Amerika Birleşik Devletleri’nin desteğini çekmesi ve Orta Doğu’daki hâkimiyet planlarından vazgeçmesiyle sona erebilir.'
‘Trump’ın planı ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nin parçası’
Trump’ın Gazze için sunduğu 20 maddelik planı değerlendiren Dr. Aqel Taqaz, bunun aslında ABD’nin “Büyük Ortadoğu” planının bir parçası olduğunu söyledi. Taqaz, ABD’nin bu planı 2006’da başlattığını hatırlatarak, “Şimdi ise İsrail’le birlikte yeniden hayata geçirip bölgedeki tüm ülkelere saldırmayı hedefliyorlar” diyerek şu değerlendirmeyi yaptı:
'İsrail Başbakanı, son iki yıl içerisinde dört kez Washington’u ziyaret etti ve her seferinde Amerikan Kongresi tarafından alkışlarla karşılandı. Bu durum, Amerikan yönetiminin Netanyahu’nun politikalarına verdiği desteğin açık bir göstergesi oldu. Netanyahu ayrıca Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda “Büyük İsrail” planını ortaya koydu. Söz konusu plan; Lübnan, Suriye, Irak, Ürdün’ün bir kısmı, Suudi Arabistan’ın bir bölümü, Mısır’ın bir kesimi ve Filistin’i kapsamaktadır.
Bu nedenle bunun “Büyük Ortadoğu” ya da “Yeni Ortadoğu” planı olduğuna inanıyoruz. Amerika Birleşik Devletleri bu planı 2006 yılında başlattı. O dönemde Eski Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, bunun “Yeni Ortadoğu” olduğunu söylemişti. Bu düzeni, 2006 yılında Hizbullah’ı yok ederek kurmayı amaçladılar. Ancak bunu başaramadılar ve planı uygulamaya koyamadılar. Şimdi ise bu planı İsrail ile birlikte yeniden hayata geçirmek ve tüm bu ülkelere saldırmak için girişimlerde bulunuyorlar.'
‘Uluslararası toplum ABD ve İsrail’e baskı yapmalı’
Uluslararası toplumun, ABD ve İsrail üzerinde baskı uygulaması gerektiğini vurgulayan Taqaz, yıkıcı politikalara son verilmesi, kalıcı barışın sağlanması ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının tanınması gerektiğini belirtti:
'Genel olarak haritaya baktığımızda, dünyada Ukrayna’da bir savaşın sürdüğünü, Amerika Birleşik Devletleri’nin Venezuela’ya karşı bir savaş yürüttüğünü, ayrıca İran’a, Filistin’e, Yemen’e, Suriye’ye ve Lübnan’a karşı da savaşların devam ettiğini görüyoruz.
Bu tablo, bugün küçük ölçekli bir dünya savaşı niteliği taşıyor ve giderek geniş çaplı bir dünya savaşına dönüşme tehlikesi barındırıyor.
Bu nedenle uluslararası toplumun ağır bir sorumluluğu vardır. Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail üzerinde etkili baskılar uygulanmalı, bu yıkıcı politika ve girişimlere son verilmeli, savaş ve Gazze’deki soykırım acilen durdurulmalıdır. Kalıcı barışın sağlanabilmesi için tarafların müzakere masasına oturması, 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması, mülteci sorununun Birleşmiş Milletler’in 194 sayılı kararı doğrultusunda çözülmesi ve Filistin halkına kendi kaderini tayin hakkının tanınması gerekmektedir.'
‘Trump’ın Gazze planı, bölgeyi ABD’nin hegemonyasına açıyor’
Dr. Aqel Taqaz, Trump’ın ortaya koyduğu planın bir barış planı olmadığını, Gazze ve ardından Filistin toprakları için yeni bir sömürge düzeni anlamına geldiğini belirtti. Taqaz, bu planın bölgeyi Amerika Birleşik Devletleri’nin hegemonyasına açmayı hedeflediğini ifade ederek şu değerlendirmelerde bulundu:
'Bu plan bir barış planı değil, Gazze için ve ardından Filistin toprakları için yeni bir sömürge planıdır. Ayrıca bölgeyi de Amerika Birleşik Devletleri’nin hegemonyasına açmayı hedeflemektedir.
Bu planın, 1918’de İngiltere’ye verilen ve 1948’e kadar Filistin’i kontrol altında tutan manda yönetimine benzediğini düşünüyoruz. O dönem bu süreç, İsrail devletinin kurulmasıyla sonuçlanmıştı. Bugün ise Trump, Tony Blair ve Orta Doğu’da barıştan yana olmayan, Filistin halkının haklarını desteklemeyen diğer aktörler aracılığıyla benzer bir manda düzeni gündeme getirilmektedir. Bu nedenle bunun bir barış planı değil, barışı engelleyen bir girişim olduğunu düşünüyoruz.'
Batı Şeria’da her gün saldırı: Filistin köyleri kuşatma altında
Batı Şeria’daki son durumu değerlendiren Dr. Aqel Taqaz, İsrailli yerleşimcilerin her gün Filistin köylerine saldırarak sivilleri öldürdüğünü, araçları ve mal varlıklarını yok ettiğini belirtti. Taqaz, “ABD üzerinde baskı kurulmadıkça ve İsrail’in bu politikaları durdurulmadıkça Orta Doğu geniş çaplı bir savaş riskiyle karşı karşıya kalmaya devam edecek” dedi:
'İsrail, çıkardığı bir yasa ile Filistin topraklarında bir Filistin devleti kurulmasına izin vermeyeceğini açıkça ilan etti. Bu karar özellikle Batı Şeria’daki yaşamı daha da zorlaştırıyor. Bugün Filistin şehirleri ve köylerinin etrafında 1.200’den fazla demir kapı bulunuyor. Bu da her köyün ve her şehrin Filistinliler için adeta bir hapishaneye dönüşmesi anlamına geliyor. İnsanlar kendi topraklarında özgürce hareket edemiyor.
Batı Şeria’da yerleşimcilerin uyguladığı şiddet de devam ediyor. Yerleşimciler her gün Filistin köylerine saldırıyor, Filistinlileri öldürüyor, evleri, araçları ve tüm mal varlıklarını yakıp yıkıyor. Bu nedenle bunun, İsrail ordusu, İsrail hükümeti ve Amerika Birleşik Devletleri hükümeti tarafından Filistin halkına karşı yürütülen kapsamlı bir savaş olduğunu düşünüyoruz.'
‘Batı’nın tanıması yetmez, Filistin’in gerçek sınırları ve hakları belirlenmeli’
Batılı ülkelerin Filistin devletini tanımasının olumlu olduğunu belirten Dr. Aqel Taqaz, bunun tek başına yeterli olmadığını söyledi. Taqaz, ABD’ye baskı yapılmadıkça ve İsrail’in bu politikaları durmadıkça Orta Doğu’nun daha geniş bir savaş riskiyle karşı karşıya kalacağını ifade etti.
'Batılı ülkelerin Filistin devletini tanıması olumlu bir adımdır ancak tek başına yeterli değildir. Filistin’i gerçekten tanımak için öncelikle bu devletin sınırlarının, başkentinin ve mültecilerin statüsünün net biçimde ortaya konması gerekir. Bunun yanında Gazze’de ve Batı Şeria’da süren savaşa karşı somut adımlar atılmalıdır.
Nitekim Batı Şeria’nın kuzeyinde, İsrail’in Cenin ve Tulkarim’deki Filistin mülteci kamplarına yönelik yıkıcı saldırılar düzenlediğini gördük. Bu saldırılar sonucunda 50 binden fazla Filistinli defalarca yeniden mülteci haline gelmiştir. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri’ne ciddi baskı uygulanmadıkça ve İsrail’in bu politikaları durdurulmadıkça Orta Doğu, daha geniş çaplı bir savaş ve çatışma riskiyle karşı karşıya kalacaktır.'
‘İsrail, Suriye’de Türkiye’ye karşı adımlar atıyor’
Sözlerini Türkiye halkına teşekkür ederek sonlandıran Dr. Aqel Taqaz, İsrail’in Türkiye ile ilişkilerini bilinçli olarak gerginleştirdiğini, Suriye’de ise Türkiye’ye karşı adımlar attığını vurgulayarak şunları söyledi:
‘Filistin’e destek veren ve soykırıma karşı gösteriler düzenleyen tüm dünya halklarına ve özellikle Türk halkına teşekkür etmek istiyoruz. Türkiye’nin, İsrail ile mevcut ilişkilerine rağmen bölgede gerçek barışın tesis edilmesine katkı sağlayacak olumlu bir rol üstlenmesini temenni ediyoruz.
Görüldüğü üzere İsrail, Türkiye ile ilişkileri gerginleştiriyor, Suriye’deki bazı alanlarda Türkiye’ye karşı adımlar atıyor ve Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte bölgede hâkimiyet kurmaya çalışıyor. Bu şartlar altında barış mümkün değildir. Filistin halkı kendi haklarını elde etmedikçe ve bağımsız devletini kurmadıkça bölgede kalıcı bir barış sağlanamayacaktır.’





