Geçtiğimiz günlerde Çin’in uçak gemisi Shandong beş günlük bir ziyaret için Hong Kong’da demirledi. Uçak gemisi halkın ziyaretine açıldı. Çin’in son dönemde inşa ettiği uçak gemileri oldukça ilgi görüyor. Liaoning, Shandong ve Fujian Çin’in uçak gemileri. Ancak Fujian henüz denize indirilmedi. Bu üç uçak gemisi de dizel motorlarla çalışıyor. Çin’in henüz nükleer güç ile çalışan uçak gemisi yok. Söylentilere göre dördüncü uçak gemisinin nükleer güç ile çalışacağı söyleniyor.

Aslında çok uzun bir süre Çinli liderler uçak gemisi yapmanın ekonomik açıdan oldukça maliyetli olması nedeniyle bu sürece karşı çıktılar. Ancak 1990’ların ortalarında özellikle üçüncü Tayvan boğazı krizinde ABD’nin uçak gemisi filosuyla Tayvan Boğazı’nda Çin ordusunun savaşın eşiğinden dönmesinden sonra Çin de uçak gemisi yapım sürecini başlattı. 2017’de Liaoning ve 2019’da Shandong resmi olarak Çin donanmasında göreve başladı.

Uçak gemilerin dizel olması bu uçak gemilerinin uzun süre yakıt almadan dünya denizlerinde seyredemeyeceğini göstermektedir. Bu bağlamda da zaten Çin’in bu gemileri saldırı amaçlı değil aksine özellikle Tayvan ve Güney Çin denizi, Doğu Çin Denizi gibi yakın alanlarda Çin’in egemenliğini, güvenliğini ve çıkarlarını koruma amaçlı olduğu düşünülmektedir. Buna rağmen Çin bu gemilerle deniz ipek yolu hattının da rotasının korunmasını amaçlamaktadır. Özellikle, Shandong’un Hong Kong’a demirlemesi, Batı medyasında bilhassa Amerikan medyasında büyük ilgi uyandırmış, Çin’in uçak gemisi stratejisi Amerikan gazetelerinde neredeyse tam sayfa olarak işlenmiştir.

Özellikle, son dönemde Orta Doğu’da yaşananlar tüm dünyanın ilgisini ve dikkatini buraya çekmesi nedeniyle Çin’in de bölgedeki çıkarları, bölgedeki dostlukları açısından önemli hale gelmiştir. Orta Doğu bölgesi Çin için hem tarihi dostlukların olduğu bir bölgedir aynı zamanda da temel enerji ihtiyacını tedarik ettiği ana kaynaktır. Çin’in barışçıl kalkınması için enerjinin kesintisiz bir şekilde sağlanması gerekmektedir. Bu bağlamda, Orta Doğu'da özellikle Basra körfezi, Hürmüz Boğazı, Kızıldeniz, Süveyş Kanalı, Bab-el Mendeb Boğazı ve Aden körfezi gibi Çin’in hem ticaret hem de enerji nakliyatında kullanılan bölgelerin istikrarı hayati açıdan önemlidir.

Birçok yorumcu Çin’in uçak gemilerinin menzilleri içerisinde Orta Doğu, Japonya, Güney Kore hatta Hindistan’ın olduğunu söylemektedir. Son gelişmelerden yola çıkarak Orta Doğu'nun şu anda Çin’in öncelikli ilgi alanı olduğu söylenebilir. Çin'in uçak gemisi stratejisinin dayanak noktası Çin topraklarının, Çin egemenliğinin, Çin çıkarlarının ve yurtdışındaki Çin vatandaşlarının haklarının ve hayatlarının korunmasıdır. Özellikle, Ortadoğu ve Afrika bölgesinde Çin şirketlerinin birçok yatırım projesi bulunmaktadır. Bilhassa, müteahhitlik alanında Çinli şirketler öne çıkmaktadır. Yurtdışındaki Çinli firmaların çoğunluğu işçi olarak Çin vatandaşlarını istihdam etmektedir. Burada çalışan Çinli vatandaşların haklarının ve güvenliğinin korunmasını Çin ordusu birincil öncelikli bir vazife olarak görmektedir. Bu nedenle uçak gemileri, gerek Afrika açıklarında gerek Orta Doğu açıklarında hatta Pakistan’ın Gwadar limanında olası kriz anlarında müdahale etmeye hazır olacaklar.

Örneğin geçtiğimiz günlerde yaşanan Pakistan-Hindistan çatışmasında Hindistan donanmasının Pakistan-Çin ortak işlettiği ve Çin-Pakistan ekonomik koridorunun dünyaya açılan kapısı olan Gwadar limanını abluka altına alma girişiminden son anda vazgeçmişti. Çin'in geleneksel olarak ülkelerin birbirleriyle olan anlaşmazlıklarında müdahale etmeme politikası ve krizlerin uluslararası hukuk çerçevesinde Birleşmiş Milletler tarafından çözülmesini destekleyen politikaları Pakistan-Hindistan çatışmasında da kendisini göstermiştir. Lakin Hindistan’ın Gwadar limanına yönelik olası hamlelerine karşı Çin donanması da teyakkuza geçmiştir. Zira Çin- Pakistan ekonomik koridoruna yapılacak olası bir saldırı veya verilecek bir hasar doğrudan Çin’e savaş ilanı anlamına gelecektir. Daha önce de belirttiğimiz gibi Çin, ulusal çıkarlarına doğrudan bir saldırı olmadığı sürece dünyanın hiçbir yerindeki çatışmalara taraf olmama politikasını benimsemiş ve 1949’dan beri de bu politikayı uygulaya gelmiştir. Barış içerisinde bir arada yaşamanın beş ilkesi olarak formüle edilen bu politika bugün Çin dış politikasının hatta savunma politikasının belkemiğini oluşturmaktadır.

Barış içerisinde bir arada yaşamanın beş ilkesi olarak sayılan; egemenliğe ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygı, karşılıklı saldırmazlık, birbirinin içişlerine karışmama, eşitlik ve karşılıklı yarar, barış içinde bir arada yaşama ilkeleri bugün dünya barışı için de önemli bir zemin sunmaktadır. Xi Jinping’in Küresel Güvenlik Girişiminin de temelini oluştursan bu beş ilke dünya barışının anahtarıdır.

Sonuç olarak, Çin'in uçak gemisi stratejisinde eşik noktası bu gemilerde nükleer gücün kullanılması olacaktır. Amerikan donanmasında 11 uçak gemisinin nükleer güç ile çalıştığı düşünüldüğünde Çin’in de çok hızlı bir şekilde yeni nesil uçak gemilerini nükleer güç ile donatması olasıdır. Halihazırda sayısal büyüklük itibariyle Çin'in dünyanın en büyük donanmasına sahip olduğu söylenmektedir. Bundan dolayıdır ki Çin donanmasıyla ABD donanması arasında adı konmayan bir rekabet ve yarış bulunmaktadır. Dolayısıyla, Çin eğer nükleer uçak gemilerini denize indirebilirse dünya denizlerinde ABD ile rekabet edebilecektir. Son dönemde ABD’nin özellikle Trump yönetiminin Çin'e yönelik ekonomik hamlelerinin arkasında yatan nedenlerden bir tanesi de Çin’i nükleer uçak gemisi gibi ekonomik açıdan oldukça maliyetli projelere yönelemez hale getirmektir.

Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve CGTN TÜRK’ün editöryal politikasını yansıtmayabilir.