Haber: CGTN Türk Dış Haberler Servisi

ABD Başkanı Donald Trump’ın 15 Ağustos’ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile düzenlediği Alaska Zirvesi sonrasında Avrupa’da endişeler artmaya başladı. Ukrayna krizinde denklemin dışına itileceğini düşünen Avrupa basını yaşanan siyasi krizi ve çözüm yollarını tartışmaya başladı.

İspanya’nın önde gelen gazetelerinden El Pais konuya dair yayınladığı açıklamada Avrupa Birliği’nin kumdan kaleye dönüştüğünü öne sürdü. “Asıl trajedi, bugünkü aşağılanmada değil bu durumun gözler önüne serdiği çıplak gerçekte yatıyor. Bizim liderlerimiz jeopolitiği gözetmeyen, iç politika odaklı siyasetçiler.” denilen açıklamada şu analize yer verildi:

“Avrupa'nın kurumsal yapıları da küresel siyasete değil, esasen ekonomi yönetimine göre kurgulanmış haldeler. Oybirliği ilkesi, Orbán gibi aktörlerin stratejik kararları bloke etmesine imkân tanıyor. Dahası, gerçek bir liderliğin olmaması nedeniyle her kriz anında 27 ülkenin müzakerelere girişmesi kaçınılmaz hale geliyor. Dış politikada nitelikli çoğunluğa dayalı karar mekanizmaları sağlayacak reformlar yapılmazsa, jeopolitik açıdan ekonominin kumdan kalesi olarak kalmaya mahkûmuz.”

ABD'nin "nadir element" hayali: 9 yıl sonra bir ihtimal
ABD'nin "nadir element" hayali: 9 yıl sonra bir ihtimal
İçeriği Görüntüle

Çözüm stratejik özerlik

İspanya’nın bir diğer önemli yayını La Vanguardia da yayınladığı analizde “Bugün dünyanın karşı karşıya olduğu üç büyük kriz, ortak bir noktayı gözler önüne seriyor: Avrupa’nın etkisizliği. Yaşlı Kıta, ne Ukrayna ve Gazze Şeridi'ndeki savaşlarda ne de gümrük vergileri anlaşmazlığında ikna edici ve birlik içinde bir duruş sergileyebildi. Avrupa, pragmatizmin arkasına sığınarak bağımlılık ile itaatkâr hayranlığın dar sınırlarında sıkışmış durumda. “ diye yazdı.

Damijan bloguna göre ise ABD, Donald Trump döneminde hamilikten sömürücülüğe sert bir geçiş yaptı. Makaledeki şu değerlendirmeler dikkat çekti:

“Avrupalı devletler askeri, teknolojik ve mali bakımdan tamamen ABD’ye bağımlı olduklarından, kaybeden konumuna düştüler. Çin bugün hâlâ görece ‘iyi niyetli bir hami’ gibi görünse de ülkeler ekonomik ve teknolojik bakımdan ona tam bağımlı hâle gelince bu değişecek. Dolayısıyla tek mantıklı strateji, askeri, teknolojik ve mali konular ile gıda ve enerji gibi kilit alanlarda mümkün olan en yüksek düzeyde stratejik özerkliği sağlamak. Daha pahalıya mal olabilir, ancak uzun vadede güvenliği güvenceye almanın tek yolu bu.”