CGTN Türk Dış Haberler Servisi
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) arasında varılan yeni ticaret anlaşması, Atlantik’in her iki yakasında da yoğun tartışmalara neden oldu. ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı düzenlemeye göre, Avrupa’dan ithal edilen birçok ürüne ortalama %15 oranında yeni gümrük tarifeleri getirilecek. Buna karşılık AB, önümüzdeki üç yıl boyunca toplam 750 milyar dolarlık Amerikan enerji ürünü satın almayı ve 600 milyar dolarlık doğrudan yatırım yapmayı taahhüt etti.
Müzakereleri aylar süren anlaşma, potansiyel bir ticaret savaşını önlemeyi hedefliyor. Buna karşın AB içerisinde yapılan yorumlar, mutabakatın ekonomik maliyetinin yüksek olduğu ve stratejik bağımsızlık hedeflerine zarar verdiği yönünde.
“Trump kumar oynadı ve kazandı”
Fransa Başbakanı François Bayrou, anlaşmayı “Avrupa sanayisi için kara bir gün” olarak nitelendirerek, bunun Brüksel’in Washington’a siyasi teslimiyeti anlamına geldiğini söyledi. Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ise, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i eleştirerek, “Trump, pazarlık masasında von der Leyen’i kahvaltıda yemiş gibi davrandı” ifadelerini kullandı.
Belçika’nın önde gelen gazetelerinden De Standaard konuya ilişkin analizinde şu ifadelere yer verdi:
“Trump bir kumar oynadı ve kazandı, zira onlarca yıldır çok taraflı müzakerelerle oluşturulmuş oyunun kurallarını tek başına yeniden yazdı. Kurallar değiştiğinde, bu yeni gümrük vergilerinin ABD ve AB ekonomileri üzerindeki etkileri öngörülemez hale gelir. Eski düzende bu bedeli genellikle Amerikalı tüketiciler öderdi: Ticaret vergileri yaşam maliyetini artırır, yeniliği köreltir ve refahı düşürürdü. Ancak Trump’ın dünyasında, ABD artık bu maliyeti ticaret ortaklarının sırtına yükleyerek zenginleşiyor.”
Enerjiden savunmaya bağımlılık artıyor
Anlaşmaya göre, çelik ve alüminyum gibi bazı sanayi ürünlerine uygulanan yüksek tarifeler kısmen korunurken, otomotiv ürünlerinde daha düşük vergi oranları uygulanacak. Özellikle Alman otomobilleri için daha önce uygulanan %27,5'lik tarife, %15 seviyesine çekildi. Uçak parçaları, bazı ilaçlar ve elektronik ekipmanlar ise sıfır tarifeye tabi olacak.
Avrupa tarafı ayrıca ABD’den sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG), petrol ve nükleer yakıt dâhil olmak üzere yılda 250 milyar dolarlık enerji ürünü ithal edecek. Anlaşma ayrıca, AB ülkelerinin ABD’deki enerji, teknoloji ve savunma sanayi projelerine yönelik yatırımlarını da içeriyor. Bu kapsamda Avrupa'nın yeşil enerji ve altyapı projeleri için 600 milyar dolara kadar kaynak aktarması bekleniyor.
AB, ABD’nin vagonu mu oldu?
Anlaşma, AB’nin uzun süredir gündeminde olan stratejik özerklik hedefiyle de çelişiyor. Ukrayna savaşının ardından Rusya’dan doğalgaz ithalatını büyük ölçüde azaltan AB, alternatif tedarikçi olarak ABD’ye yönelmişti. Ancak ABD’den ithal edilen LNG, altyapı kısıtları ve daha yüksek maliyeti nedeniyle Avrupa sanayisinde baskı yaratıyor. Buna karşın ABD, iç kaynaklara dayalı enerji üretimi sayesinde sanayi maliyetlerini büyük oranda sabit tutmayı başardı.
Eleştiriler sadece enerji politikasıyla sınırlı değil. Pek çok gözlemci, AB’nin Çin ile ilişkilerini stratejik rekabet anlayışı çerçevesinde yeniden tanımlamasının da Avrupa’yı seçeneklerden mahrum bıraktığını savunuyor. 2023’te Çin’i “stratejik rakip” ilan eden AB, Kuşak ve Yol Girişimi ile olan iş birliklerini sınırlamış, Brüksel ile Pekin arasındaki Yatırım Anlaşması’nı askıya almıştı. Bu durum, AB’yi hem doğuda Çin’le hem kuzeydoğuda Rusya’yla mesafeli, Atlantik’in diğer yakasında ise ABD’ye daha bağımlı hale getirdi.
Anlaşmanın kısa vadede transatlantik ilişkilerde istikrar sağladığı belirtilse de, Avrupa içinde egemenlik, enerji güvenliği ve ekonomik özerklik tartışmalarının daha da derinleşmesi bekleniyor.




