Aslı Ağırdil

İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü saldırıların ve ablukaların gölgesinde yaşam mücadelesi veren Filistin halkı, tüm zorluklara rağmen direnişten vazgeçmiyor. Bu direnişin en güçlü seslerinden biri de emek cephesinden yükseliyor.

Filistin Ulusal İşçi Sendikaları adına İstanbul’a gelen Suzan Abdel Salam, CGTN Türk’e verdiği özel röportajda, işçilerin yaşadığı yıkımı, kadınların ödediği bedeli ve uluslararası dayanışmanın önemini anlattı. “Bu topraklar bizim, gitmeyeceğiz” diyen Abdel Salam, Filistin halkının kararlılığını ve umudunu bir kez daha dünyaya haykırdı.

'İsrail, işçileri doğrudan hedef aldı'

Filistin Ulusal İşçi Sendikaları temsilcisi Suzan Abdel Salam, Gazze’de işçilerin karşı karşıya kaldığı insani ve ekonomik yıkımı çarpıcı ifadelerle anlattı. İsrail’in saldırılarının yalnızca altyapıyı değil, doğrudan emekçileri hedef aldığını vurgulayarak şunları söyledi:

‘7 Ekim’den bu yana İsrail’in uyguladığı askeri saldırılar, işçileri doğrudan hedef aldı. Binlerce işçi işsiz kaldı, geçim kaynaklarını kaybetti. Bugün Filistin genelinde işsizlik oranı ciddi şekilde artmış durumda; yoksulluk yaygınlaştı, temel ihtiyaçlara erişim zorlaştı. Birçok aile, çocuklarına yiyecek, ilaç ya da sağlık hizmeti sağlayamıyor. İsrail’in uyguladığı kuşatma, işgal ve saldırılar sadece topraklara değil, halkın varlığına yöneliktir. Amaç, Filistinlileri göçe zorlamaktır. Ancak biz bu toprakları terk etmeyeceğiz.

Şu anda 200 bin civarında Filistinli işçi, İsrail içinde çalışıyordu. 7 Ekim’den sonra tüm çalışma izinleri iptal edildi, bu işçiler işlerini kaybetti. Üstelik yıllarca çalıştıkları halde, herhangi bir tazminat veya sosyal güvence hakkı da tanınmadı.’

Zengezur’un kapısı Washington’a açıldı: Kim kazandı, kim kaybetti?
Zengezur’un kapısı Washington’a açıldı: Kim kazandı, kim kaybetti?
İçeriği Görüntüle

'Filistin'de en ağır bedeli kadınlar ve çocuklar ödüyor'

Filistin’de en ağır bedeli kadınlar ve çocuklar ödüyor. Suzan Abdel Salam, İsrail’in yalnızca toprakları değil, Filistin’in geleceğini de hedef aldığını vurgulayarak, "Kadınlar sadece hedefte değil, aynı zamanda direnişin ön safında yer alıyor," dedi.

Filistin'de yaşanan soykırımda en büyük bedeli kadınlar ve çocuklar ödüyor. Kadınlar sadece doğrudan hedef olmakla kalmıyor, aynı zamanda çocuklarını, eşlerini, aile bireylerini kaybederek ağır bir psikolojik yıkıma uğruyor. Bugün Gazze'de ve Batı Şeria'da en büyük kurbanlar arasında kadınlar ve çocuklar yer alıyor. Bu, İsrail’in gelecek Filistin nesillerini ortadan kaldırmaya dönük açık bir politikasıdır.

Kadınlar tüm bu acılara rağmen direnişin en ön safında yer alıyor. Onların gösterdiği sabır, metanet ve direniş, Filistin halkının kararlılığını ortaya koyuyor. Kadınlarımızı buradan saygıyla selamlıyorum.

'Bu toprakları terk etmeyeceğiz'

Salam, halkın yerinden edilmesine yönelik baskılara karşı kararlılık mesajı verdi. İsrail’in tüm zorlayıcı politikalarına rağmen Filistin halkının topraklarını terk etmeyeceğini vurgulayan Abdel Salam, şu ifadeleri kullandı:

Biz Filistinliler olarak, ne olursa olsun bu toprakları terk etmeyeceğiz. Bu bizim vatanımız, bu topraklar bize aittir. İsrail bir işgalcidir. Geldikleri günden beri şiddet, baskı ve faşist yöntemlerle halkımızı yok etmeye çalışıyorlar.

Ama biz geçmişten ders aldık. 1948’de yaşadığımız Nekbe’yi (Büyük Felaket) tekrar etmeyeceğiz. Topraklarımızda kalacağız, direneceğiz ve tüm meşru yollarla burada varlığımızı sürdüreceğiz.

'Bu savaş yalnızca Filistin'e değil, tüm emekçilere karşı'

Filistinli emek hareketinin temsilcilerinden Salam, İstanbul’daki konuşmasında yalnızca Gazze’deki yıkımı değil, bu savaşın küresel boyutunu da gündeme taşıdı. Uluslararası dayanışmanın siyasi etkisine dikkat çeken Abdel Salam, emperyalist sistemin tüm dünya halklarını hedef aldığına işaret etti:

‘Uluslararası dayanışma bizim için çok önemli. Özellikle Türkiye’deki sendikalar ve halk ile kurulan ilişkiler, bize yalnız olmadığımızı gösteriyor. Dayanışma sadece moral değil, aynı zamanda siyasi bir etki gücüne de sahiptir. Bu tür etkinliklerle kamuoyu oluşturmak ve hükümetler üzerinde baskı kurmak mümkündür. Türkiye halkının Filistin halkının yanında olduğunu görmek bizim için çok değerlidir.

Son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Bu savaş yalnızca Filistin’e karşı değil; aynı zamanda emperyalist sistemin tüm halklara ve emekçilere karşı yürüttüğü küresel bir savaşın parçasıdır. Kapitalist-emperyalist sistem, Filistin’i yok etmeye çalışırken aynı politikaları dünyanın başka bölgelerinde de uygulamaktadır. Türkiye de bu sistemin hedefi hâline gelebilir. Bu nedenle işçi sınıflarının uluslararası dayanışması çok önemlidir. Halklar birlikte hareket ederse, bu sömürü düzenine karşı güçlü bir duruş sergilenebilir.’