ABD, Venezuela üzerindeki baskıyı her geçen gün sertleştiriyor. Trump yönetimi, Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro’yu uyuşturucu karteli lideri olmakla suçladı ve hakkında konulan ödülü 25 milyon dolardan 50 milyon dolara çıkardı. Bununla da yetinmeyen Washington, Karayipler’e savaş gemileri göndererek bölgede tansiyonu yükseltti.
Gelişmeleri CGTN Türk’e değerlendiren Venezuela eski İletişim ve Enformasyon Bakanı Mauricio Rodríguez Gelfenstein, bu hamlelerin emperyalizmin halklara karşı sürdürdüğü baskı zincirinin parçası olduğunu söyledi.
“ABD’nin hamleleri planlı bir baskı zincirinin parçası”
Venezuela’nın eski İletişim ve Enformasyon Bakanı Mauricio Rodríguez Gelfenstein, ABD’nin son dönemdeki adımlarının tesadüfi olmadığını vurgulayarak şu değerlendirmelerde bulundu:
“Son 2-3 haftada bazı gelişmeler yaşandı, ancak bunun yalnızca Başkan Maduro için konulan ödülün 25 milyon dolardan 50 milyona çıkarılmasıyla başladığını düşünmek doğru değil. Asıl görülmesi gereken, bunun ABD’nin emperyalizmin mevcut aşamasında halklara karşı yürüttüğü sürekli baskı ve saldırı politikasının bir parçası olduğudur.
Bugün doğrudan ‘savaş’ ifadesini kullanmasalar da, gemiler göndererek ve ‘uyuşturucuyla mücadele’ söylemi üzerinden tehditler savuruyorlar. Tıpkı başka halklara karşı yaptıkları gibi, ihtiyaç duydukları düşmanı kendileri ürettiler: uyuşturucu, terörizm ve bunların Venezuela hükümetiyle ilişkilendirilmesi. Bu tür etiketler üretmek, kamuoyunu kendi istedikleri şekilde yönlendirmelerini kolaylaştırdı.”
“Emperyalistlerin rahatsızlığı bağımsızlıktır”
Gelfenstein, ABD’nin Venezuela’ya yönelik rahatsızlığının temelinde ülkenin bağımsız dış politikasının yattığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Emperyalistlerin rahatsız olduğu şey, halkların bağımsızlığı ve izledikleri politik duruştur. Geçmişte Venezuela’nın dış politikası çoğunlukla ABD’nin diktesiyle uyumluydu. Ancak son 25 yılda Venezuela yalnızca kendi çıkarlarını değil, insanlığın ortak çıkarlarını gözeten bir çizgi benimsedi.
Uluslararası alanda Venezuela’nın temel yaklaşımı halkların kendi kaderini tayin hakkını savunmaktır. Bu bağlamda çok taraflılık, BM Şartı ve sorunların barışçıl yollarla çözümünü öngören mekanizmalar her zaman desteklendi. Venezuela bu tutumuyla yalnızca kendi egemenliğini değil, tüm halkların bağımsızlığını savunmaktadır.
Venezuela dünyanın en büyük petrol rezervine sahip. Tüm yaptırımlara rağmen ekonomi yeniden toparlanıyor, petrol üretimi günlük 800-900 bin varile yükseldi. İşte bu direnme kapasitesi ve emperyalist baskılara karşı koyma iradesi yalnızca Latin Amerika için değil, dünya halkları için de bir örnek teşkil ediyor.”
“Halk 25 yıldır baskıya karşı direniyor”
Gelfenstein, ülkesinin yalnızca bireysel değil, toplumsal ve kurumsal bir direniş sergilediğini belirterek şunları söyledi:
“Venezuela halkı 25 yıldır kesintisiz bir baskıya karşı direniyor. Gıda temininde zorluklar yaşansa da CLAP sistemi sayesinde kimse açlıktan ölmüyor. İlaç üretimi başlatıldı, dost ülkelerin desteğiyle hammaddeler ülkeye ulaştırılıyor. Bu süreç, Venezuela’nın daha güçlü ve yetkin bir devlet yapısı oluşturduğunu gösteriyor.”
Gelfenstein ayrıca Maduro’nun çağrısıyla milyonlarca kişinin ülkeyi savunmak için hazır olduğunu vurgulayarak, “Halk, psikolojik ve siyasi baskının üstesinden geleceğine güveniyor. Bugün yaşananlar yeni değil; 25 yıldır süregelen direnişin devamıdır” ifadelerini kullandı.
“Venezuela çok kutuplu dünyaya katkı sunuyor”
Ülkesinin küresel sistemdeki rolünü değerlendiren Mauricio Rodríguez Gelfenstein, Venezuela’nın tarihsel olarak BRICS’in temsil ettiği değerlere sahip olduğunu vurguladı ve şunları söyledi:
“Venezuela BRICS’in resmi üyesi olmasa da tarihsel olarak temsil ettiği değerlere sahiptir. Bolivarcı proje ve Simón Bolívar’ın Latin Amerika’yı birleştirme hayali bunun en somut örneğidir. Çok kutupluluk fikri zaten tarihimizde ve mirasımızda vardı.”
Gelfenstein, çok kutuplu dünyanın bugün insanlık için tek çıkış yolu olduğunu vurgulayarak, “Tek kutuplu düzen çökerken, çok kutupluluk daha adil bir sistemin yolunu açıyor. Venezuela da bu sürece uyum sağlayarak, katkı vererek ve destek sunarak yerini almaktadır” dedi.
“Dünya halklarına çağrı”
Son olarak dünya kamuoyuna seslenen Venezuela’nın eski İletişim ve Enformasyon Bakanı Mauricio Rodríguez Gelfenstein, küresel halklara yönelik çarpıcı bir çağrıda bulundu:
“Bugün medya ve sosyal ağlar aracılığıyla fikirlerin kontrol edildiği bir dönemden geçiyoruz. Birçok insan ABD’nin Karayipler’de savaş gemileri ve nükleer kapasiteye sahip bir denizaltıyla Venezuela’yı tehdit ettiğinin farkında bile değil. Bu yüzden dünya gündemini yakından takip edenlere çağrım şudur: ABD’nin yarattığı bu vahim tabloyu analiz edin, en azından şüpheyi koruyun.”
Gelfenstein, adaletin tek bir ülkenin gücüyle dayatılamayacağını vurgulayarak, “Her halkın kendi geleceğini tayin etme hakkı vardır. Eğer kendi ülkenize başka devletlerin müdahale etmesini istemiyorsanız, aynı hakkı Venezuela için de savunmalısınız. Biz direneceğiz ve bu yeni aşamadan da zaferle çıkacağız” dedi.




