Tayland ile Kamboçya arasında 24 Temmuz sabahı başlayan çatışma, yalnızca sınır anlaşmazlıklarını değil, bölgedeki tarihsel mirasın ve jeopolitik hesapların da yeniden alevlenmesine yol açtı. CGTN Türk’e konuşan Dumlupınar Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Barış Adıbelli, gerilimin arka planında Fransız sömürge döneminden kalan sorunlara ve dış aktörlerin bölgedeki etkisine dikkat çekti.
Sömürge döneminden kalan sınır çizgisi
Tayland ve Kamboçya arasında çıkan çatışmanın arka planına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dr. Barış Adıbelli, krizin temelinde yatan tarihsel süreci şöyle özetledi:
'Bu çatışma, esasen Tayland ile Kamboçya arasındaki uzun süredir devam eden sınır sorunlarından kaynaklanmaktadır. Söz konusu sınır anlaşmazlığının temelinde ise iki ülke için de kutsal kabul edilen bir tapınağın ve ona bitişik bölgelerin egemenliği yer almaktadır.
20. yüzyılın başlarında, Fransız yönetimi altında bulunan Kamboçya'nın sınırları belirlenirken, Fransa düz bir çizgiyle Tayland-Kamboçya sınırını çizmiş; bu çizgi, Tayland topraklarında yer alan söz konusu tapınağı Kamboçya sınırları içinde göstermiştir. Tapınağı çevreleyen araziye doğru kıvrılan bu sınır çizgisi, ardından yeniden düz bir hatla devam etmiştir. Tayland ise bu sınır çizimini hiçbir zaman kabul etmemiştir. Çünkü kendi topraklarında bulunan bir tapınağın, çizilen sınırla Kamboçya’ya verilmiş olması ciddi bir egemenlik sorunu yaratmıştır.'
Uluslararası Adalet Divanı ve hukuki boşluk
Adıbelli, Tayland ile Kamboçya arasındaKİ söz konusu krizin yalnızca iki ülke arasındaki bir tapınak tartışması olmadığını, aynı zamanda tarihi bir adaletsizlik ve hukuki boşluk üzerinden büyüyen bir egemenlik sorunu olduğunu vurguladı:
'Tayland ile Kamboçya arasındaki tartışma, 1907’ye kadar uzanmakta olup modern dönemde de iki ülke arasında devam etmiştir. Son olarak taraflar, 1962 yılında konuyu Uluslararası Adalet Divanı’na taşımıştır.
Tayland, hem tapınağın hem de ona bitişik toprakların kendisine ait olduğunu savunmuştur. Ancak Uluslararası Adalet Divanı, yalnızca tapınağın mülkiyeti konusunda karar vermiş ve söz konusu tapınağın Kamboçya’ya ait olduğuna hükmetmiştir. Tapınağa bitişik araziler hakkında ise herhangi bir mülkiyet kararı verilmemiştir.
Bu durum Tayland açısından bir hukuki boşluk olarak görülmektedir. Tayland, Uluslararası Adalet Divanı kararının yalnızca tapınağı kapsadığını, çevresindeki toprakları kapsamadığını savunmakta ve bu bölgelerin kendi egemenliğinde olduğunu ileri sürmektedir.
Eğer Tayland bu toprakları kontrol altına alırsa, tapınak Kamboçya açısından çevresi kuşatılmış bir ada gibi kalacak ve bu da Kamboçya'nın bölgedeki egemenliğini tartışmalı hale getirecektir.
Sorunun temelinde yatan mesele budur.'
‘Çin, krizin çözümünde arabulucu rol üstlenebilir’
Bölgedeki son gelişmeleri yorumlayan Dr. Barış Adıbelli, Çin’in krizin çözümünde kilit bir aktör olabileceğini vurguladı. Çin’in her iki ülkeyle de yakın ilişkilerine dikkat çeken Adıbelli, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Çin, Tayland ve Kamboçya ile hem dost hem de komşu ülke olarak yakın ilişkilere sahiptir. Bu sabah yaşanan çatışmaların ardından ilk resmi açıklama yapan üçüncü ülke Çin olmuştur. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, taraflara itidal çağrısında bulunmuş ve sorunun diplomasi yoluyla çözülmesini istemiştir.
Sözcü, Tayland ve Kamboçya’nın Çin’in komşuları ve dostları olduğunu vurgulayarak, tarafların müzakere ve diyalog yoluyla en kısa sürede bir çözüm bulmaları gerektiğini ifade etmiştir.
Bu açıklamalar ışığında, eğer taraflar arasında bir müzakere zemini oluşursa, görüşmelerin Pekin’de gerçekleşmesi ve Çin’in arabulucu ya da kolaylaştırıcı bir rol üstlenmesi olası görünmektedir. Zira Çin’in her iki ülkeyle de güçlü diplomatik ilişkileri bulunmaktadır.'
'Tayland, ABD’nin NATO dışı en yakın müttefiklerinden biri'
Bölgedeki güç dengelerini yorumlayan Dr. Barış Adıbelli, Tayland’ın ABD ile olan yakın ilişkilerine dikkat çekti. ABD-Tayland ittifakının tarihi arka planını hatırlatan Adıbelli, şunları söyledi:
'Tayland, Amerika Birleşik Devletleri ile oldukça yakın ilişkilere sahip bir ülkedir. İsrail ve Güney Afrika ile de iyi ilişkiler yürütmektedir. Nitekim çatışmaların ardından Amerikan basınında Tayland ordusunun Kamboçya ordusunun yaklaşık üç katı büyüklüğünde olduğuna dair analizler yayınlanmaya başlamıştır.
Tayland, ABD’nin NATO dışındaki en büyük stratejik ortaklarından biri olarak kabul edilmektedir. Soğuk Savaş döneminde de Amerika’nın bölgedeki en güçlü müttefiklerinden biri olmuş ve "Hint-Çin’deki batmayan uçak gemisi" olarak tanımlanmıştır. Tayland, tarihsel olarak ABD’nin sıkı bir müttefiki olmuştur.
İlginç bir örnek olarak, 2006 yılında dönemin Tayland Başbakanı Thaksin Shinawatra, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısına katılmak üzere Amerika’ya gitmiş, tam da bu sırada Tayland’da askeri darbe gerçekleşmiş ve kendisi görevden alınmıştır. Bu darbeye gerekçe olarak, Thaksin’in Çin ile geliştirdiği derin stratejik ilişkiler gösterilmiş; ABD ise bu sürece açık destek vermiştir.
Bu gelişmeler Tayland’ın hem bölgedeki rolünü hem de büyük güçlerle olan hassas dengeleri gözler önüne sermektedir.'
'Pasifik, yeni bir jeopolitik çekişme alanına dönüşebilir'
Pasifik bölgesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dr. Barış Adıbelli, İkinci Dünya Savaşı ve özellikle Kore Savaşı’ndan bu yana bölgenin büyük çatışmalardan uzak, istikrarlı ve barışçıl bir coğrafya olarak kaldığını belirtti. Ancak mevcut gelişmelerin bu dengeleri tehdit ettiğine dikkat çeken Adıbelli, şu ifadeleri kullandı:
'Pasifik bölgesi, İkinci Dünya Savaşı’ndan ve özellikle Kore Savaşı’ndan bu yana ciddi bir sıcak çatışmanın, büyük bir silahlı krizin veya derin siyasi sarsıntıların yaşanmadığı bir coğrafya olmuştur. Bu nedenle uzun yıllar boyunca dünya kamuoyunda güvenli, istikrarlı ve barışçıl bir bölge olarak anılmıştır.
Ancak bugün geldiğimiz noktada, bu dengeleri bozmak isteyen bazı Batılı güçlerin çeşitli girişimlerde bulunduğu görülmektedir. birileri Amerika Birleşik Devletleri’ni Orta Doğu’dan Asya-Pasifik’e çekmeye çalışıyor. Bu dinamikler ABD’nin içinden kaynaklanabileceği gibi dış unsurlar tarafından da tetikleniyor olabilir. Bu bağlamda özellikle İngiltere ve Fransa’nın bölgedeki rolüne dikkat etmek gerektiğini düşünüyorum.
İlginçtir ki, bölgede Fransa’nın da dikkate değer bir ilgisi bulunmaktadır. Myanmar, Kamboçya ve Vietnam gibi ülkeler, 20. yüzyılın ilk yarısına kadar Fransız sömürge yönetimi altında kalmıştır. Fransa, bu bölgeyi hâlâ kendi “arka bahçesi” olarak görmektedir. Bu tarihsel bağlar nedeniyle Fransa’nın bölgede hem siyasi hem de kültürel düzeyde etkisi sürmekte, bölge halkı üzerinde dolaylı bir nüfuzu devam etmektedir.'
‘Pasifik’te yeni bir kriz istenmiyor’
Tayland-Kamboçya geriliminin küresel etkilerine dikkat çeken Dr. Barış Adıbelli, uluslararası toplumun vakit kaybetmeden devreye girmesi gerektiğini vurguladı. Önümüzdeki 10–12 gün içerisinde çözüm yönünde somut adımlar atılmasının hayati önem taşıdığını belirten Adıbelli, şu değerlendirmede bulundu:
'Önümüzdeki 10–12 gün içerisinde uluslararası toplumun devreye girerek bu sorunun hızla çözüme kavuşturulmasını bekliyorum. Çünkü şu anda dünyanın en son isteyeceği şey, Pasifik bölgesinde bu tür bir çatışmanın ya da savaşın çıkmasıdır.
Zaten Ukrayna savaşında barış için büyük çabalar harcanıyor. Orta Doğu'da, özellikle Suriye ve Gazze'de yaşananlar hâlâ devam ederken, bir de Pasifik'te yeni bir sıcak çatışma ihtimali, sadece uluslararası güvenlik ve barış açısından değil, aynı zamanda küresel ekonomi ve refah açısından da son derece olumsuz sonuçlar doğuracaktır.'




