Özel Haberler

Marcos’un yüzde 1’lik ABD zirvesi

ABD’nin Asya-Pasifik hattında cepheye sürdüğü Filipinler aldığı riski ekonomik anlaşmalarla dengelemek isterken “sürprizle” karşılaştı. Filipinler lideri Marcos’un ABD gezisi yüzde 1 indirimli ek gümrük tarifesi ile sona erdi.

CGTN Türk Dış Haberler Servisi

Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jr. salı günü ABD’ye gerçekleştirdiği üç günlük resmi ziyaretini tamamladı. ABD Başkanı Donald Trump ziyareti “güzel” olarak nitelendirdi. Buna karşın Manila açısından sonuçlar pek de “güzel” görünmüyor.

Filipinler lideri Marcos’un ziyaretindeki başlıca önceliklerinden biri, yaklaşan ekonomik şoklara karşı Filipinler’in ihracatını koruyacak elverişli bir ticaret anlaşması elde etmekti. ABD’li yetkililerden “tarihi ittifakımız bugün her zamankinden daha güçlü ve daha gerekli” gibi çok sayıda açıklama duymasına rağmen, Marcos yalnızca Filipin mallarına uygulanan ABD tarifelerinde yüzde 1'lik bir indirime razı olmak zorunda kaldı.

ABD, salı günü Filipinler ile yaptığı ticaret anlaşmasını duyurdu. Anlaşmaya göre Filipin ihracatına uygulanacak tarife oranı yüzde 20’den yüzde 19’a indirilecek. Bu oran, Nisan ayında ABD'nin onlarca ülke için ilan ettiği yüzde 17’lik “karşılıklı” tarifeden hâlâ daha yüksek. Bu küçük indirim, “tarihi ittifakın” gerçek değeri konusunda hem Filipin kamuoyunda hem de uluslararası çevrelerde kuşku uyandırdı. Filipinler Üniversitesi Diliman Kampüsü Siyaset Bilimi Bölümü Başkanı Aries Arugay, bu yüzde 1'lik tarife indirimi için “Filipinler açısından çok da iyi bir anlaşma değil” dedi.

“Müzakere gücünden yoksun”

Çin Dışişleri Üniversitesi’nden Profesör Li Haidong ise Global Times’a verdiği demeçte, “ABD’nin tek taraflı baskısı altında, Filipinler sembolik bir yüzde 1’lik indirim elde etti” ifadelerini kullandı. ABD-Filipinler ilişkilerindeki dengesizliğe dikkat çeken Li, Manila’nın müzakere gücünden yoksun olduğunu belirtti. Ona göre “müzakere” ya da “anlaşma” gibi ifadeler yalnızca biçimsel; Filipinler aslında süreci kontrol edemeden dengesiz bir düzenlemeyi kabullenmeye zorlandı.

Marcos, hafta başında ayrıca ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Savunma Bakanı Pete Hegseth ile görüştü. Rubio, “Pasifik bölgesinde barış ve istikrarın korunması açısından ABD-Filipinler demir gibi sağlam ittifakının önemini” vurgularken, Hegseth ise ABD-Filipinler Karşılıklı Savunma Antlaşması’nın Güney Çin Denizi’ndeki silahlı saldırıları da kapsadığını hatırlattı. Ayrıca iki ülkenin “yeni nesil füzeler ve insansız sistemler” konuşlandırdığını belirtti.

Filipinler cephe hattına itiliyor

Marcos’un “Filipin ordusunun modernizasyonu” olarak tanımladığı gelişmelerin ardında ise daha tehlikeli bir gerçek yatıyor: Filipinler, cephe hattına daha da itilmekte ve bölgesel güvenlik gerilimlerine daha derin şekilde çekilmekte. ABD açısından söz konusu savunma antlaşması stratejik bir araç; ancak gerçek risk ve maliyet Filipinler’in omuzlarında. Bu antlaşma, Manila’ya güvenlik sağlamak yerine daha büyük jeopolitik tehlikelere maruz bırakıyor.

Marcos hükümeti göreve geldiğinden beri Güney Çin Denizi meselesinde Çin’i provoke ederek ABD’nin desteğini kazanmayı amaçladı. Bu da Pekin ile ilişkilerin daha da kötüleşmesine neden oldu. Buna karşın Trump, Marcos’un ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, Filipinler’in Çin’le iyi geçinmesinin kendisini rahatsız etmediğini çünkü ABD’nin de Çin’le iyi ilişkileri olduğunu söyledi. Bu sözler, Filipinler için “şaşırtıcı bir mesaj” olarak yorumlandı. Trump’ın bu hatırlatmasının Manila’yı Çin’e yönelik stratejisini yeniden düşünmeye itip itmeyeceği ise belirsizliğini koruyor.

Görünen o ki Marcos’un ziyareti anlamlı bir fayda sağlamadığı gibi, ülkenin büyük güçler arasındaki rekabette giderek pasif bir piyon haline geldiğini de ortaya koydu. ABD’ye sıkı sıkıya bağlanmak, ülkeye güven kazandırmak yerine, uluslararası ilişkilerde kendini küçümseyen bir anlatıyı pekiştiriyor.