Enerji jeopolitiği ve ABD’nin muhtemel hamleleri
Barış Doster
Coğrafi tanımlar özneldir, siyasetten bağımsız düşünülemezler. O nedenle coğrafyayı, siyaseti, ekonomiyi, enerji rekabetini birlikte düşünürken, jeopolitik üzerine kafa yorarken, dikkatli olmak gerekir. Strateji üzerine yorum yapan kişinin de bir elinde tarih kitabı, diğer elinde coğrafya kitabı, masasının üzerinde de ekonomi kitabı olması beklenir.
Bu yalın gerçek, dün de böyleydi, bugün de böyledir, yarın da böyle olacaktır. Üstelik coğrafyaya ilişkin tanımlar geliştirenler, aynı zamanda demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi kavramları da kendi emperyalist amaçları için kullanan güçlerdir. Dün bu güçlerin başında İngiltere vardı, bugün ABD gelmektedir. O nedenle ABD’nin dilinden düşmeyen barış, istikrar, dünyanın ortak geleceği gibi kavramlara karşı da dikkatli olunmalıdır. Kaldı ki bu kavramların cilası Kore’de, Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da dökülmüştür. ABD’nin öncülük ettiği Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçekte neyi amaçladığı görülmüştür.
ABD’nin gerek açık denizlerdeki askeri varlığı, gerekse Avrasya’daki ve Ortadoğu’daki emperyalist hamleleri üzerine kafa yorarken, bunların temel sebepleri arasında mutlaka enerji kaynaklarının ve güzergahlarının olduğu dikkate alınmalıdır. Çünkü ABD; doğalgaz ve petrol başta olmak üzere, enerji kaynakları açısından çok zengin bir ülke olan Rusya’yı yakın çevresinden kuşatmaya çalışırken ve Çin’in enerji tedarik ettiği bölgelere çullanırken, her zaman, diğer sebepleri yanında, enerji rekabetini de düşünmektedir. Rusya’nın enerji satmak için alternatif pazarlar, Çin’in ise enerji almak için alternatif tedarikçiler bulmasını önlemeye çalışmaktadır. Fakat umduğunu bulamamaktadır.
Çin; çevresinde enerji sondajlarını sıklaştırmıştır. Dışa olan bağımlılığını azaltmak için hem yerli kaynakları hem yenilenebilir kaynakları devreye sokmada önemli adımlar atmıştır. Ayrıca enerji tasarrufu konusunu da yıllardır önemli çalışmalar yapmaktadır. Ortadoğu’nun yanı sıra, Kazakistan’ın petrolünü, Türkmenistan ve Özbekistan’ın doğalgazını da gündemine alarak, tedarikçi çeşitliliğini de gözetmektedir. Ayrıca Çin, kömür rezervleri açısından zengin bir ülkedir.
Bu gerçekler ışığında, ABD’nin, Avrasya’da son yıllarda aşınan nüfuzunu da dikkate alarak, Ukrayna’daki savaşın uzaması için elinden geleni yapacağını söylemek, yanlış olmaz. Çünkü savaşın uzaması, ABD’nin NATO’yu genişletmesini sağlamış, ABD silah sanayisinin kazancını artırmış, Avrupa üzerindeki nüfuzunu da pekiştirmiştir. Ayrıca geniş ölçekte Avrasya ülkeleri, sadece jeopolitik konumları ve yeraltı zenginlikleriyle değil, aynı zamanda güçlü potansiyelleri ve genç nüfuslarıyla da ABD’nin ilgi alanındadırlar. Bu ülkelerin Rusya ve Çin’le ilişkilerini de ABD yakından takip etmektedir.
O nedenle önümüzdeki günlerde, Ortadoğu ve Avrasya’da, ABD’nin yeni darbelere, darbe girişimlerine, kimlik temelli çatışmalara, saldırılara daha fazla yöneleceğini akıldan çıkarmadan, bölge ülkeleri kendi aralarındaki işbirliklerini, ittifakları daha da geliştirmelidir.
Barış Doster