CGTN Türk Dış Haberler Servisi
İsrail’in 13 Haziran’da İran’a saldırmasıyla başlayan çatışmalar devam ediyor. İsrail, İran’da sivil alt yapı tesisleri ve medya kuruluşlarını hedef almaya devam ederken, İran ise balistik füzelerle Tel Aviv ve Hayfa gibi şehirleri hedef alıyor.
İsrail ve İran arasındaki çatışmaların tam kapsamlı bir savaşa dönüşme ihtimali her geçen gün artarken, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) alacağı pozisyon ise belirsizliğini koruyor. ABD Başkanı Donald Trump, bilinçli olarak tercih ettiği bu stratejik belirsizliği Oval Ofis’te detaylandırdı. Trump bir yandan “Savaşlara girmek istemiyorum” derken diğer yandan “Kararı son dakika vereceğim” diye konuştu. Trump, İran’ın nükleer silaha sahip olmaması için her adımı atabileceklerini gizlemedi.
“İran’ın füzelerini ortadan kaldırmak gerçekçi değil”
Washington yönetiminin atması muhtemel adımlar tüm dünyada olduğu gibi Çin’de de yakından takip ediliyor. ABD’nin stratejik belirsizliğini yorumlayan Uluslararası İşletme ve Ekonomi Üniversitesi’nden Zhu Zhaoyi “Bu çelişkili sinyaller, ABD’nin ittifak yükümlülükleri ile ulusal çıkarlarını dengeleme mücadelesini gösteriyor: İsrail’i desteklemek ama bölgesel bir bataklıktan kaçınmak.” ifadesini kullandı.
İsrail ve İran’ın savaş kapasitesini de yorumlayan Çinli uzman “İsrail askeri teknoloji açısından üstün, ancak İran’ın nükleer ve füze kapasitesini tamamen ortadan kaldırmak gerçekçi değil. İran zarar verebilir ama İsrail’in varlığını tehdit edecek kapasiteye sahip değil. Her iki tarafın da uluslararası arabuluculuk altında temkinli davranması ve arka kapı diplomasisiyle zımni bir ateşkese ulaşması muhtemel.” diye ekledi.
ABD’nin müdahalesi 3 şarta bağlı
Shanghai Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Üniversitesi’nden profesör Liu Zhongmin “ABD bir yandan en yüksek düzeyde diplomatik baskı uygularken diğer yandan askeri caydırıcılık inşa ediyor. Müdahale edip etmeyeceği stratejik hedeflerine bağlı.”derken, Çin Çağdaş Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden Li Yanan şunları kaydetti:
“ABD’nin doğrudan müdahale kararı üç temel faktöre bağlı. İlk olarak İsrail’in tek başına hareket etme kabiliyeti; eğer İran’ın nükleer programını etkisiz hale getiremezse ya da Tahran’ı geri adım attıramazsa, Washington müdahaleye zorlanabilir. İkinci olarak Amerikan kayıpları riski; İran’ın ABD üslerine ya da personeline yönelik saldırısı misillemeyi tetikleyebilir. Üçüncüsü ise İsrail’in güvenliği; İsrail topraklarında ya da sivillerde büyük bir hasar oluşması ABD’yi çatışmanın içine daha derin çeker.”
“G7 tarihin doğru tarafında durmalıdır”
Çin’in önde gelen gazetelerinden China Daily ise G7 ülkelerinin İsrail sorununa karşı anlamlı bir çözüm bulamadığının altını çizdi. “G7 tarihin doğru tarafında durmak için adım atmalıdır” başlıklı başyazıda “Bu grup, Çin’e yönelik karalama kampanyalarıyla kendi içindeki uyumsuzluğu örtbas etmekle o kadar meşguldü ki dünyanın karşı karşıya olduğu gerçek sorunların çözümüne anlamlı bir katkı sunamaz hale geldi.” dendi.
Batı ittifakının etkisinin giderek azaldığını vurgulayan yazıda “Bu durum, özellikle gelişmekte olan ülkelerin önde gelenlerini bir araya getiren BRICS grubunun artan etkisiyle daha da belirgin hale geldi. BRICS’in etkisinin artışı, üyeleri arasında karşılıklı destek ve Küresel Güney ülkelerine uzatılan yardım eliyle şekillenen pratik iş birliğinden kaynaklanıyor.” ifadeleri kullanıldı.
Çin’in Global Times gazetesi de bugün yayınlanan başyazısında ABD’nin atması gereken adımları şöyle sıraladı:
“İsrail üzerinde özel bir etkisi olan bir ülke olarak ABD, özellikle nesnel ve tarafsız bir tutum benimsemeli, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli ve gerilimi azaltma ile çatışmanın daha fazla yayılmasını önleme konusunda olumlu ve yapıcı bir rol oynamalıdır. Gazze’de kan hâlâ akıyor, Suriyeli mülteciler hâlâ yollarda, ve Ortadoğu yeni bir “dayatılmış savaşı” daha kaldıramaz. Eğer ABD gerçekten “çatışmaları barışçıl yollarla çözmek” istiyorsa, Ortadoğu meseleleriyle ilgili daha net ve proaktif mesajlar vermeli, savaş makinesine yakıt taşımayı bırakmalı ve savaşı durdurmak ile barışı teşvik etmek sorumluluğunu üstlenmelidir. Aksi hâlde sorunları daha da karmaşık hale getirerek çözümün değil, sorunun bir parçası olacaktır.