Çin’de Müslüman azınlık denilince tüm dünyada akla öncelikle Uygurlar ve Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi gelir. Yaklaşık 15 milyonluk nüfusla, başkenti Urumçi olan eyalette yaşayan Uygur halkı, Çin’i oluşturan 56 milliyetten biridir ve inanç bakımından anayasal güvence altında İslam dininin gereklerini yerine getirirler. Geleneksel İslam değerlerine ve ritüellerine bağlı ama çok katı olmayan bir Müslümanlıktır bu. Namazlarını kılarlar, ramazanda oruçlarını tutarlar, hacca giderler. Öte yandan, örneğin Çin’in neresinde olursa olsun bir Uygur lokantasına girdiğinizde, duvarda kocaman bir Kâbe resmi ve enfes kebapların yanında alkollü içkisini yudumlayan insanlar da görmeniz mümkündür. ABD merkezli Batı kara propagandasının aksine, inançlarından dolayı herhangi bir baskı görmez Uygurlar. İslamiyet nedeniyle baskı görmedikleri gibi, içlerindeki aşırı dinci-terörist unsurlar hariç, İslamiyeti de bir baskı unsuru olarak kullanmazlar.
İslama geçen Han Çinlileri
Pek bilinmez, ülkede nüfus bakımından Uygurlardan sonra gelen diğer Müslüman azınlık ise Huilerdir (Huizu). Yaklaşık 11 milyon nüfusa sahip Hui Müslümanlar, ağırlıklı olarak Çin’in tam ortasında yer alan Ningxia Hui Özerk Bölgesi’nde yaşarlar. Gansu, Qinghai, Yunnan, Henan ve Xinjiang’da da büyük Hui toplulukları bulunmaktadır. Uygurların aksine Türki bir dil konuşmazlar, anadilleri Çincedir. İslam inancı kültürel kimliklerinin temel unsurudur ve Hanefi mezhebi ağırlıklı Sünni İslamı benimserler.
Huilerin kökeni, Tang (618-907) ve Song (960-1279) hanedanları döneminde Asya’dan, İran’dan ve Arap dünyasından gelen Müslüman tüccarlara dayanır. Bir anlamda, sonradan Müslümanlığı seçmiş Han Çinlileridir Huiler. Çince isimler kullanırlar. Zaman içinde İpek Yolu güzergâhındaki ruhani ilişkiler ve Han Çinlileriyle evlilikler sonucu Müslüman kimliği yayılmış ve korunmuş ama dil ve kültürde Han Çinliliği sürdürülmüştür. Günlük yaşamlarında dini değerlere daha çok vurgu yapan Uygurlardan farklı olarak Çin kültürüyle çok daha iç içe bir yaşam sürdüren Huiler, domuz eti yememek dışında Çin yemek kültürünü de neredeyse tamamen benimsemiş, erişte ile dana ve koyun etine dayalı yemekleriyle Çin mutfağının İslama uyarlanmış versiyonunu geliştirmişlerdir. Hui mutfağı, Han mutfağının helal versiyonu gibidir. Camileri de geleneksel Çin tapınak mimarisi ile İslam mimarisinin birleşiminin bir örneğidir.
19. yüzyıl isyanları
Tarihsel olarak Çin devletiyle genellikle iyi ilişkiler kuran Huiler, 14. yüzyıldan başlayarak Çin’in değişik bölgelerine yerleşimler sonucu zaman zaman bazı gerginlikler yaşansa, özellikle 19. yüzyılda Gansu ve Yunnan’da ağır vergiler ve ayrımcılık nedeniyle Hui isyanları çıkmış olsa da esas olarak Han Çinlileriyle kaynaşmış, kendi halinde yaşayan, sorunsuz bir topluluktur. Kimse de çıkıp, Çin’de Müslümanların ezildiğinden, ibadetlerini yapamadığından, asimilasyona uğradığından vb. söz etmemektedir. Çünkü Batı, gözünü Huilere dikmemiştir!