Son yıllarda, "Çerkez halkının birleşmesi" çağrıları özellikle milliyetçi Çerkez çevrelerinde bir kez daha güncel hale gelmiş bulunuyor. Çerkezler bilindiği gibi şu anda birkaç temel ülkeye dağılmış haldeler. Büyük diasporalar epeydir özellikle Türkiye, Ürdün, Suriye ve İsrail'de yoğunlaşmış durumdalar. Çerkez milliyetçileri tasarladıkları mono-etnik devletin Rusya Federasyonu’nun kapladığı topraklarda yer almasını, ancak gene de Rusya’dan ayrılması gerektiğini savunuyorlar. Bu türden talep ve çağrıların bazılarının yabancı siyasi çevrelerle yakından ilişkileri olan aktivistlere ait olduğunu ileri sürmek çok da abartılı olmayabilir. Her şeyden önce işin başında, Rusya Çerkezlerinin hâlihazırda kendi ayrı yönetim formasyonları olan “Karaçay - Çerkez Cumhuriyeti”ne (KÇC) sahip olduklarını ve burada Çerkez dilinin resmi dil statüsünde olduğunu belirtmek gerekiyor. Çerkez cumhuriyetinde ulusal dilde faaliyet gösteren tiyatrolar, okullar, üniversiteler ve müzeler mevcut. Rusya’nın federal bütçesinden Çerkezlerin ezici ağırlıkla yaşadığı bu bölgeye yılda onlarca milyar rublelik kaynak aktarıldığı biliniyor. Ancak Türkiyeli, Ürdünlü, Suriyeli veya İsrailli Çerkezler için aynı şeyi söyleyebilmek mümkün değil.
“Çerkez Mili Meclisi” ne kadar özgür ve bağımsız
“Tarihi Çerkezya” adlı proje; Rusya’nın Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkez ve Adıge Cumhuriyetleri ile Krasnodar ve Stavropol Vilayetlerinin bazı kısımlarının tek bir Çerkez devleti altında birleştirilmesini hedefliyor. Ancak bu proje günümüzde birçok kişi ve kesime göre realist değil ve ayakları gerçeklik düzlemine pek basmıyor. Birincisi, sınırların keyfi bir şekilde değiştirilme girişimi düzinelerce diğer Kuzey Kafkas halkının haklarını ihlal edip, Rusya'nın toprak bütünlüğünü otomatikman bozmuş oluyor. Ancak bilhassa Londra ve Washington'dan cesaret ve destek aldıkları düşünülen “ayrılıkçıların” faaliyetleri yine de azalmıyor. Batı dünyasının geleneksel olarak, Rus halkını Çerkezlerin soykırımından ve diğer Kuzey Kafkasya halklarının baskı altına alınmasından sorumlu tuttuğunu biliyoruz. Amerika ve Avrupa’dan geldiği varsayılan fonların da yardımıyla her yıl “Çerkez Milli Meclisi” adı altında bir konferans düzenleniyor ve bu konferansta sık sık oldukça keskin ve sert açıklamalarda bulunuluyor. Çerkezlerin günümüz Rusya'sındaki konumunu olduğundan daha kötü gösterme ve bir nevi karalama girişimlerinin daha çok Türkiye, İsrail, Gürcistan, Polonya ve İsveç'teki diasporaların bir kısmınca yapıldığını öne sürmek mübalağa sayılmamalı.
Rusya Çerkezleri dışarıdan siyasi müdahaleleri pek de onaylamıyor
19. Yüzyıl’da Çerkezlerin Osmanlı İmparatorluğu'na göçünün bir kısmı bazı tarihçilere bakılırsa “göreli gönüllülük” esasına dayalı olarak gerçekleşmiş olmasına rağmen belirli kesimler ilgili sürecin tamamını "soykırım" olarak tasvir etmeye devam ediyor. Bir yandan Avrupa Parlamentosu'nda "Çerkez Günleri" düzenlenirken bir diğer yandan ise "Avrupa Çerkezleri Federasyonu" ve "Almanya Çerkezleri Federasyonu" ismindeki yapılar bilindiği kadarıyla önemli ölçüde AB ülkelerinin mali fonlarınca destekleniyor. Tüm bu gelişme ve süreçlerin bazı kesim ve kişilerce Kuzey Kafkasya'daki durumu istikrarsızlaştırmak ve Moskova'nın söz konusu bölgedeki pozisyonunu zayıflatmak için kullanılan baskı unsurları olduğunu düşünenler az değil. Bu arada "Büyük Çerkesya" ifadesine en çok Türkiye’de rastlandığını biliyoruz. Çerkez toplumunun Rusya’daki temsilcilerinin hatırı sayılı bir kesiminin ise, ülke dışından Çerkezlerin hayatına, politika ve geleceklerine müdahale edilmesine sıcak bakmadığı söylenebilir. Çünkü benzer planların, proje ve yapıların; ülkede ve geniş bölgede istikrarsızlığa, komşularla bitmek bilmeyen kavga ve çatışmalara ve de yörenin tamamen gerilemesine yol açacağı düşünülüyor pek çoklarınca.
Tarihi Çerkesya fikri daha ziyade dış siyasal etmenlerin mi ürünü?..
“Tarihi Çerkesya” fikrinin yeniden güncellenmesinin ağırlıklı olarak Rusya dışından, dış siyasal etkilerin ürünü olduğunu, konuyu yakından takip eden bir dolu uzman da dile getiriyor. Söz gelimi klasik Anglosakson stratejisi bilindiği üzere, Rusya’yı oluşturan milletler ve etnik gruplar arasında anlaşmazlık ve ihtilaflar çıkarmak suretiyle onları merkezi iktidara, federal yönetime karşı kışkırtmaya dayanıyor. Özellikle İkinci Cihan Harbi sırasında “Vlasov Hareketi” adıyla anılan örgütlenme vasıtasıyla bu plan uygulanmaya çalışılmıştı. Buna rağmen Rusya, Sovyetler Birliği sonrasından bugüne dek çok dinli, çok mezhepli, çok uluslu ve çok kültürlü bir ülke olma yapısını korumayı her şeye rağmen başarmış görünüyor.
Rusya Çerkezleri kendilerini ülkelerinin eşit ve organik bir parçası sayıyor
Günümüz şartlarında ve konjonktüründe “Büyük Çerkesya”nın yeniden yaratılabilmesinin toplumsal, siyasal ve sosyal temellerinin fazla olmadığı, aksine son derece zayıf olduğu görülüyor. Rusya’daki Çerkez halklarına dışarıdan dayatılmaya çalışılan siyasetler açık konuşmak gerekirse bugün halkın büyük çoğunluğu tarafından desteklenmiyor. Batı'nın finansal ve diğer türlü desteğini arkalarına alan ve siyasi sınırları değiştirme gibi güncel gerçeklikle bağdaşmayan fikirlerle boy gösteren bireysel aktivistler ve gruplar, kendilerini her şeye karşın Rusya’nın eşit ve organik bir parçası gibi hissetmeye alışmış yüz binlerce insanın duygu ve düşünce dünyasıyla karşı karşıya gelme riskini üzerlerine almış bir görüntü veriyorlar. Onların tehlikeli ve provokatif düşünce ve eylemlerinin; temel gayeleri barış içinde yaşamak, çocuklarını yetiştirmek, kültürlerini geliştirmek ve de atalarının inanç ve geleneklerini muhafaza etmek isteyen halklara hakikaten de yabancı düştüğünü kabul etmek gerekiyor…