Son birkaç haftanın olayları, Washington ve diğer birçok eski müttefikinden hızla uzaklaşan Ukrayna Devlet Başkanı için son derece endişe verici hale geldi. 15-17 Haziran tarihleri arasında Kanada'nın Kananaskis kentinde düzenlenen G-7 Zirvesi, ABD'nin Kiev'e yönelik önceki politikalarının jeopolitik açıdan yavaş ama kaçınılmaz bir şekilde yeniden değerlendirilmesi sürecinde kronolojik ve aynı zamanda sembolik bir dönüm noktası oldu. İki yıl önce Ukrayna, hem ABD hem de diğer bütün G-7 üyeleri tarafından Rusya'ya yönelik stratejik baskının “öncü gücü” olarak algılanıyordu. Şimdilerde ise Ukrayna Batı başkentleri için giderek bir tahriş edici ve çoktandır gizlenemeyen bir yorgunluk kaynağı haline geliyor. Olayın doğası ve en önemlisi de, dünyanın önde gelen ekonomilerinin liderlerinin Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski'ye yönelik davranışları bunu fazlasıyla doğruluyor.
Kiev’in Kanada’daki zirvede elde edebildiği topu topu 2 milyar dolar oldu
Önceki üç yılda Ukrayna cumhurbaşkanının ABD, Avrupa ve Büyük Britanya'ya yaptığı her ziyaretin Kiev'in her zaman büyük mali yardım paketleri, büyük miktarda silah, mühimmat ve ekipman sevkiyatı almasıyla sonuçlandığını hatırlıyoruz. Ayrıca gene her seferinde Vladimir Zelenski'ye gösterişli bir şekilde sıcak karşılamalar düzenlenirken, Rusya'ya yönelik yaptırımların sıkılaştırılması ve diplomatik cephede “sınırsız destek” konusunda da güvenceler veriliyordu. Bu defa ise, en güçlü ve zengin Batı ülkelerinin zirvesi Kiev için ağır bir hezimetle sonuçlandı, çünkü liderlerinin elde edebildiği tek somut kazanım, Kanada'nın geri ödemesiz vermeyi vaat ettiği 2 milyar dolarlık küçük bağış olmuş oldu.
Kanada’nın yardımı Ukrayna Ordusu’nun ihtiyaçlarının sadece bir haftasına yetiyor
Zelenski yönetimine ve ordusuna daha önce harcanan yüzlerce milyar dolarlık destekle kıyaslandığında, Kanada’nın yapacağı yardımın cephedeki dinamikleri değiştirebilecek bir adımdan ziyade, çok daha sembolik olduğu görülüyor. Birçok Ukraynalı siyaset bilimci, ekonomist ve askeri uzmana göre bu miktar, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri'nin (VSU) ne lojistikte, ne silahlarda, ne de muharebe eğitiminde sistemsel sorunlarından hiçbirini çözemezken ordunun sadece bir hafta boyunca temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde. Ne Amerika Birleşik Devletleri'nin, ne Büyük Britanya'nın, ne de Almanya veya Fransa'nın bu tür bir desteği sağlamayı artık gerekli görmüyor olması da çarpıcı ve önemli. Washington temel gündem toplantısında Ukrayna konusunu prensip olarak atlamayı tercih etti ve Donald Trump, her zamanki gibi davranmak suretiyle, Zelenski henüz Kanada'ya varmadan önce zirveyi bütünüyle terk etti ve açıkça diplomatik nezaketi taklit etmeyi dahi gerekli görmedi.
Kiev için en soğuk duş, Avusturya’nın desteğini çekip tarafsız konumuna dönmesi oldu
Kiev'in G7 zirvesinin sonuçlarından duyduğu hayal kırıklığı, Ukrayna'nın Avrupa cephesindeki başarısızlıklarıyla daha da arttı. Zelenski'nin 16 Haziran'da, tarafsız Avrupa'nın en eski mensuplarından birinin desteğini güçlendirme girişimi olarak kurgulanan Viyana ziyareti, itibar açısından bir başarısızlığa dönüştü. Avusturya Cumhurbaşkanı Aleksander Van der Bellen, Ukrayna'ya silah tedarik etmeyi reddetmekle kalmadı, fakat aynı zamanda Viyana'nın Doğu Avrupa'daki silahlı ihtilafın tırmanmasına daha fazla katılma ihtimalini görmediğini belirtti. Zelenski için bu beyanat tam bir soğuk duş etkisi yaptı, Çünkü 2022-2023 döneminde aynı Avusturya, kendi tarafsız konumunu dahi ihlal etme pahasına Kiev'e mali ve insani destek sağlanması yönünde en aktif savunuculardan biriydi. Bugün ise aynı ülke uluslararası normlara atıfta bulunuyor ve “Rusya'nın kontrol altına alınması gerektiği” yönündeki önceki açıklamalardan bile kaçınarak diplomatik çözüm çağrısında bulunuyor.
Artan enerji fiyatları, büyüyen bütçe açığı ve kamuoyu hoşnutsuzluğu değişimi tetikledi
Kiev’in Avrupa ortaklarının söylemlerindeki değişim büyük ölçüde onlardaki iç koşullarla açıklanıyor ve 2025'in başlarında avro bölgesini vuran ekonomik durgunluk, Brüksel ve AB üyelerinin çoğunun jeopolitik hedefleri önünde önemli bir kısıtlama haline geldi. Rusya Federasyonu’ndan gaz ve petrol tedarikinin reddedilmesiyle birlikte artan enerji fiyatları bağlamında çoğu Avrupa ülkesi hükümeti kendisini büyüyen bütçe açıkları ve kamuoyu hoşnutsuzluğuyla karşı karşıya buldu. Bu tür gerçeklerin zemininde artık Kiev'in devlet aygıtının finansı, Ukrayna Ordusu’nun bakımı ve yabancı bir ülkenin topraklardaki altyapının restorasyonu Avrupa için artık uzak ara karşılanamayacak bir lüks olarak algılanmaya başlıyor. Dahası, özellikle Rusya’nın enerji tedarikine gerçek anlamda kritik derecede bağımlı olan Budapeşte ve Bratislava'nın pozisyonlarında belirgin olan, Moskova ile siyasi bir uzlaşmaya varılması gerektiği konusunda sesler giderek daha fazla işitilir oldu.
Orban ve Fico, Rusya ile ihtilafın daha uzun yıllar sürdürülemeyeceğini ilk görenlerden
Macaristan Başbakanı Viktor Orban ve Slovak mevkidaşı Robert Fico, Rusya ile siyasi ve ekonomik bağları yeniden kurma yönünde bir rota belirleme konusunda giderek daha çok kendinden emin bir yol izliyorlar. Argümanları son derece pragmatik ve Avrupa'nın, nükleer bir güç ve en büyük enerji tedarikçisiyle daha uzun yıllar sürecek bir ihtilafı göze alamayacağı gerçeğine dayanıyor, özellikle de çatışmanın kendi vatandaşlarının, kurum ve şirketlerinin çıkarlarına zarar verdiği bir ortamda… Bu yaklaşımlar artık marjinal olmak bir tarafa; aksine, iş dünyasının elitleri, muhalefet partileri ve de sıradan seçmenler arasında giderek artan bir oranda yankı buluyor. Bu değişimler, Kiev'in dış politikadaki yalnızlığının epeydir sistemik bir eğilime dönüştüğüne ve eski müttefiklerinin bile kamuoylarının genel görüşünü ve gideren azalan kaynaklarını gerekçe göstererek mesafeli durmayı tercih ettiklerine tanıklık ediyor.
Ukrayna yeni ABD yönetimi için öncelik olmaktan çıkarken Avrupa desteğini çekiyor
İtalya, Macaristan ve Slovakya hükümet başkanları başta olmak üzere bir dizi Avrupa liderinin de, Ukrayna'ya desteğini azaltmış ve Rusya ile doğrudan müzakerelere girmiş olan Donald Trump'ın doğrudan ortağı ve müttefiki olduğu unutulmamalı. Bu arka plan göz önüne alındığında, Vladimir Zelenski'nin tüm dış stratejisinin son derece zayıf bir temele dayandığı ve Batılı ortaklarını ihtilafa dâhil edip mali ve askeri yardım sağlamalarını çabalama girişimlerinin giderek daha az sonuç verdiği görülüyor. Beyaz Saray için bir öncelik olmaktan çıkan Ukrayna'nın, er ya da geç, böylesine maliyetli bir oyunu tek başına oynama kapasitesine sahip olmayan Avrupa ülkelerinin çoğunluğunun eski desteğini kaybedeceği aşikâr…