ABD Başkanı Donald Trump, Venezuela’ya yönelik baskıyı artırarak CIA’e bu ülkede gizli operasyonlar yürütme yetkisi verdi. ABD’li yetkililere göre bu gizli yetkilendirme, CIA’in Venezuela içinde ölümcül operasyonlar düzenlemesine ve Karayipler’de faaliyet göstermesine olanak tanıyor. Bu adım, Trump yönetiminin Maduro’yu devirmeye yönelik stratejisinin yeni bir aşaması olarak değerlendiriliyor.

ABD basınına göre, "başkanlık bulgusu" adlı gizli kararla CIA’e Venezuela’da doğrudan eylem özgürlüğü tanındı. Normalde bölgedeki istihbarat işbirlikleriyle sınırlı olan CIA, artık tek taraflı ya da ABD ordusuyla eşgüdümlü şekilde ölümcül operasyon yapabilecek.

Bu hamleyle eş zamanlı olarak bölgedeki Amerikan askeri yoğunluğu da arttı. Şu anda Karayipler’de 10 bin civarında ABD askeri bulunuyor. Bunların çoğu Porto Riko’daki üslerde konuşlu; bir Deniz Piyade birliği de amfibi gemilerle bölgede hazır bekliyor. ABD donanmasına ait sekiz savaş gemisi ve bir denizaltı da Karayipler’de görev yapıyor. Tüm bu yığınak, Washington’un olası bir müdahale senaryosuna hazırlandığı şeklinde yorumlanıyor.

Çete iddialarıyla meşruiyet arayışı

Trump, CIA’e Venezuela’da gizli operasyon yetkisi verirken bunu iki gerekçeyle savundu: göçmen akını ve uyuşturucu trafiği. Venezuela’nın suçluları ABD’ye gönderdiğini iddia etti ancak bu suçlamaya dair somut kanıt sunmadı.

Washington yönetimi uzun süredir Maduro’yu “narko-terörist” olarak hedef alıyor. Trump’ın Dışişleri Bakanı ve ulusal güvenlik danışmanı Marco Rubio, Maduro’yu “gayrimeşru diktatör” ilan etmişti. Trump ise, uluslararası uyuşturucu kartellerini “devlet dışı silahlı grup” ilan ederek, Kongre onayı olmaksızın askeri yetki kullanmanın zeminini oluşturmaya çalışıyor.

Ayrıca, “Tren de Aragua” adlı çetenin Maduro’yla bağlantılı olduğunu öne süren Trump, bu gerekçeyle bazı Venezuelalı göçmenleri mahkeme kararı olmadan sınır dışı etti. Normalde düşman devlet bağı gerektiren bu adım, çetenin hükümet kontrolünde olduğu iddiasıyla meşrulaştırılmaya çalışıldı.

İstihbarata müdahale ve “Yeniden yazın” talimatı

ABD istihbarat topluluğu ise Trump yönetiminin Venezuela ile ilgili bazı tezlerine katılmıyor. Şubat ayında hazırlanan gizli bir Ulusal İstihbarat Konseyi raporu, Venezuela hükümetinin Tren de Aragua çetesini ABD içinde suç işlemeye sevk ettiğine dair kanıt bulunamadığını belirtti.

Sadece FBI içindeki bir kanat, çetenin bazı üyelerinin Venezuela’daki yetkililerce diğer ülkelere gitmesine göz yumulduğu yolunda zayıf bazı ifadelere dayanarak kısmi itiraz şerhi koydu. Ancak diğer tüm istihbarat birimleri bu iddiaları güvenilir bulmadı.

Trump yönetimi, istihbarattan gelen bu istemsiz yanıt karşısında memnuniyetsizliğini saklamadı. New York Times’ın Şubat raporunun içeriğini sızdırarak Mart ayında kamuoyuna duyurmasının hemen ardından Trump’ın ekibi, bu sızıntıyı yalanlamaya çalıştı ve bir soruşturma başlattı.

Dahası, Trump’ın atadığı üst düzey bir istihbarat yetkilisi olan Joe Kent, Şubat ayındaki değerlendirmeyi yazan analistlere raporu yeniden yazmaları talimatı verdi.

Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard’ın özel kalem müdürü konumundaki Kent, konuyla ilgili gönderdiği bir e-postada, “Venezuela hükümetinin bu çeteyi desteklemediği ve yönlendirmediği sonucuna istihbarat camiası nasıl varmış anlamak istiyorum” diyerek raporun “yeniden ele alınmasını” istedi.

Kent, istihbarat analistlerinden “temel sağduyuyu yansıtacak” yeni bir değerlendirme yapmalarını isteyerek, “Hasmane bir devlet, elbette elindeki kötü aktörleri bizim ülkemize gönderir” ifadesini kullandı.

Netanyahu'dan bir tehdit daha! 'İran'la işimiz bitmedi'
Netanyahu'dan bir tehdit daha! 'İran'la işimiz bitmedi'
İçeriği Görüntüle

İkinci Venezuela raporu kriz yarattı: Direnen istihbaratçı görevden alındı!

Nisan ayı başında Ulusal İstihbarat Konseyi, yoğun baskılar altında Venezuela raporunun ikinci bir versiyonunu yayımladı. Yeni değerlendirme, orijinal rapora bazı ayrıntılar eklemekle birlikte, istihbarat camiasının ilk bulgusunu teyit etti; Maduro hükümetinin Tren de Aragua’yı ABD’ye karşı organize şekilde kullandığına dair bir politika veya emir tespit edilemedi

Yani istihbarat uzmanları, ilk değerlendirmedeki sonuçları değiştirecek yeterli yeni bilgi olmadığı kanısına vardı. Bu süreç, Washington kulislerinde ciddi bir “istihbaratın siyasallaştırılması” tartışması başlattı. Kent’in baskısına rağmen ilk bulguları koruyan Ulusal İstihbarat Konseyi’nin geçici başkanı Michael Collins, Nisan ortasında apar topar görevinden alındı.

Ayrıca yardımcısı da görevden uzaklaştırıldı. Resmi açıklamalarda Collins ve ekibi, “taraflı analiz yapmakla” suçlandı. Ancak birçok bağımsız gözlemciye göre Collins, sadece işini yaptığı için cezalandırıldı; zira Trump yönetiminin söylemine uymayan gerçeği söylediği için “günah keçisi” ilan edildi.

Nitekim üst düzey bir eski istihbarat yetkilisi, ismi gizli kalmak kaydıyla medyaya verdiği demeçte “Collins’in sadece görevini yaptığı için harcandığının açık olduğunu” dile getirdi

Bu olay, Trump’ın ekibinin istihbarat üzerinde baskı kurarak kendi politik anlatısını destekleyecek sonuçlar çıkarmaya çalıştığı yönündeki eleştirileri güçlendirdi.

Beyaz Saray ise bu eleştirileri reddediyor. Ulusal İstihbarat Direktörlüğü Sözcüsü, konuyla ilgili haberlerin “yanlış ve uydurma” olduğunu söyleyerek Joe Kent’i savundu.

Trump’ın basın sözcüsü Karoline Leavitt de Başkan Trump, Tren de Aragua’yı haklı olarak yabancı terör örgütü ilan etti; hem istihbarat değerlendirmeleri hem de açıkçası sağduyu bunu gerektiriyordu” diyerek yönetimin tutumunu savundu.

Maduro: “CIA destekli darbelere hayır!”

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, ABD Başkanı Donald Trump’ın CIA’ye ülkesinde operasyon yetkisi vermesine sert tepki gösterdi. Devlet televizyonuna konuşan Maduro, CIA destekli darbelere hayır, rejim değişikliklerine hayır.” ifadelerini kullandı.

Maduro, Pinochet dönemindeki Şili darbesi ve Arjantin’deki kayıpları hatırlatarak, ABD’nin geçmişte Irak, Afganistan ve Libya’da yürüttüğü müdahalelerin “başarısızlıkla sonuçlanan yıkıcı politikalar” olduğunu vurguladı.

Ardından Venezuela Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı bildiride Trump’ın açıklamalarını “savaş yanlısı ve çılgınca” olarak nitelendirdi.

Dışişleri Bakanı Yvan Gil, Telegram kanalında yaptığı açıklamada, “Bu benzeri görülmemiş açıklama, uluslararası hukukun ve Birleşmiş Milletler Şartı'nın ciddi bir ihlalidir ve ülkeleri bu ölçüsüz, akıl almaz söylemleri kınamaya zorunlu kılmaktadır.” dedi.

Washington’un güç oyunu Latin Amerika’yı yeni bir krize sürüklüyor

Trump yönetiminin son adımları, ABD–Venezuela gerilimini tehlikeli bir eşiğe taşımış durumda. Bir yanda CIA’ya verilen gizli operasyon yetkisi ve bölgedeki askeri hareketlilik, diğer yanda Maduro hükümetini şeytanlaştıran politik söylemler öne çıkıyor. Nihai hedefin, Maduro’yu iktidardan indirmek olduğu artık gizlenmiyor.

Ancak Washington’un “demokrasi” söylemiyle gizlenen bu müdahaleci politika, uluslararası hukuku hiçe sayan güç siyaseti olarak görülüyor. Açık ya da örtülü her hamle, Latin Amerika’da yeniden Soğuk Savaş yıllarını andıran bir kutuplaşmayı derinleştiriyor.

Ekonomik yaptırımların ve siyasi baskının yükünü taşıyan Venezuela halkı, şimdi bir de olası askeri gerilim tehdidiyle karşı karşıya. Analistler, krizin ancak diplomasiyle çözülebileceğini vurgulasa da, Trump yönetiminin “rejim değişikliği” takıntısı, bölgeyi yeni bir istikrarsızlık sarmalına sürüklüyor.

Bir kez daha görülüyor ki, ABD’nin müdahaleci politikaları barış değil, kaos üretiyor.