ABD Başkanı Donald Trump göreve başladığında, “Ukrayna sorununu 24 saatte çözeceğim” şeklinde bir açıklama yaptı. Ancak aynı Trump en son NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile bir araya geldiğinde, Ukrayna'ya başta Patriot füzeleri olmak üzere gelişmiş silahlar sağlayacağını, Rusya'ya yüzde 100 gümrük vergisi uygulayacağını ve hatta muhtemelen yeni yaptırımlar getireceğini açıkladı.
Trump hükümetinin Ukrayna konusundaki kararsızlığı, uluslararası çatışmaları çözmek için uygulanabilir bir plana sahip olmadığını gösteriyor.
Trump’ın “24 saatte krizi çözeceğim” iddiası, karakteristik takas odaklı siyaset tarzından kaynaklanıyordu. Kamuoyunun dikkatini çekmek ve siyasi kazanım elde etmek için polemik yaratmakta usta olan Trump, seçim kampanyalarında bu tür gösterişli söylemlerle “yetenek” ve “cesaret” imajını öne çıkardı.
Bu daha çok kişisel imajını şekillendirmek için abartılı dil kullanan bir siyasi performanstı. Nitekim Trump bizzat “24 saatte çözüm” ifadesinin abartılı bir mecaz olduğunu kabul etti. Gerçekler, Trump'ın Rusya-Ukrayna krizini kısa sürede çözmek için hiçbir etkin arabuluculuk kapasitesine sahip olmadığını ortaya koydu.
Ukrayna'ya Patriot füzesi vermek, ABD'nın stratejik jeopolitik hedeflerini yansıtıyor. Ukrayna krizinin sürmesi, yalnızca Avrupa'nın güvenlik mimarisini etkilemekle kalmadı, ABD'nin ulusal çıkarlarını da çok yönlü şekilde etkiledi.
Jeopolitik açıdan ABD, Avrupa ve NATO'daki etkinliğini korumak ve Rusya'nın daha fazla yayılmasını önlemek için Ukrayna’ya silah desteği sağlamak zorunda kalıyor. Ukrayna ile maden anlaşmasını imzalayan ABD, özellikle Ukrayna hükümetinin devrilmesi veya çökmesi halinde bu anlaşmanın uygulanamayacağını düşünüyor.
Ekonomik çıkarlar düzleminde ABD, devasa siparişler alarak büyük ölçekli silah ihracatı ile istihdam yaratıp askerî-endüstriyel kompleksinin pazar payı ve kârlılığını sürdürmesine katkı sağlıyor.
Yurt içi siyasi hesaplar açısından ise ABD'deki bazı Yahudi ve Ukrayna kökenli topluluklar, Ukrayna'ya yönelik yardımı şiddetle destekliyor. Dolayısıyla Trump, bu kesimin desteğini kazanmak için siyasi bir taktik olarak “Ukrayna'ya silah yardımı” şeklinde açıklamalar yapıyor.
Siyasi şovdan stratejik hamleye
“24 saatte çözüm” vaadinden “füze temini” açıklamasına kadar, görünüşte çelişkili olsa da, aslında bu durum Trump'ın siyasi performansı ile reel çıkarlar arasındaki denge arayışını yansıtıyor. Göreve başladığında yaptığı “24 saatte çözüm” açıklaması ile Trump, siyasi bir poz verdi ve Rusya'nın askeri kapasitesi ile kararlılığını hafife aldı. Şimdi açıkladığı Ukrayna’ya Patriot füze sistemlerinin verilmesi kararı, ise mevcut savaş dinamiklerine uygun, somut bir stratejik hamle.
Rusya ile ABD’nin Ukrayna meselesindeki uzlaşmazlığı, tarafların “NATO'nun genişlemesi” gibi temel çıkarlarına dair karşılıklı güvensizliğinden ve Batı'nın Rusya'yı zayıflatma stratejisinden kaynaklanıyor. Trump'ın Putin’le olan kişisel ilişkisi veya sözde “siyasi karizması” aracılığıyla bu karmaşık çelişkiyi çözmesi mümkün değil. Bu nedenle Trump, Biden yönetiminin Ukrayna'ya askerî destek sağlayan politikasına geri dönmek zorunda kalıyor.