Los Angeles'ta alevlenen ve New York başta olmak üzere diğer kentlere sıçrayan kitlesel protesto dalgası, ilk bakışta yasa dışı göçmenler ile ilgili gibi görünse de özünde Amerikan kamuoyunun Trump yönetimine ve politikalarına duyduğu derin memnuniyetsizliğin yansımasıdır.
Trump'ın yasa dışı göçmenlere yönelik sert politikaları, Amerikan toplumunun kalbine saplanan sivri bir diken gibi. Tarihsel olarak bir göçmenler ülkesi olan ABD'de, Trump'ın kendisi dâhil Marco Rubio gibi pek çok üst düzey siyasetçi göçmen kökenlidir. “Modern Amerika'nın göçmenler eliyle inşa edildiği” fikri, ABD toplumunda geniş kabul gören bir gerçeklik. Ancak federal hükümetin zorla sınır dışı uygulamaları, yalnızca hedef alınan yasa dışı göçmenleri değil, aynı zamanda bu geleneğe sahip çıkan pek çok Amerikalının tepkisini çekiyor. Halk, Trump'ın göçmen politikalarının, ülkenin kurucu değerleriyle ne ölçüde bağdaştığını ciddi olarak sorgulamaya başladı.
Bu protestolar ABD'nin derinleşen siyasi kutuplaşmasının ve ülkenin sosyopolitik bölünmüşlüğünün çarpıcı bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
Demokrat Parti'nin geleneksel kalesi ve ülkenin en gelişmiş eyaleti konumundaki Kaliforniya, göçmen politikalarında benimsediği ılımlı tutumla biliniyor. Eyalet valisi Gavin Christopher Newsom'ın, Trump’ın protestocuları bastırmak için eyalete ilave asker göndermesine şiddetle karşı çıkarak, federal hükümete dava açma kararı aldı. Bazı yorumcular, Trump yönetiminin kasıtlı olarak çatışmayı körüklemek için Kaliforniya’ya asker gönderdiğini ve Demokratların güçlü olduğu bölgelerde kaos yaratarak siyasi kazanım elde etmeyi hedeflediğini öne sürüyor.
Göç politikasının yanı sıra, Trump'ın diğer icraatları da ABD toplumunda halkta hayal kırıklığı yarattı. Örneğin, gümrük vergisi uygulamaları, “Önce Amerika” sloganıyla göklere yükselirken, birçok Amerikalı bu ticaret savaşının bedelini ağır bir şekilde ödemek zorunda kalıyor. Bir zamanlar kolayca ulaşılabilen ucuz mallar, artık bir yük haline gelerek zaten dar olan aile bütçelerini iyice sıkıştırıyor. İthal parçalara bağımlı olan ABD’li üreticiler birden maliyetlerdeki ani artışla karşı karşıya kaldı. Sonuçta üreticiler ya satış fiyatlarına zam yapıp, bu yükü tüketiciye aktarmayı seçti ya da işçilerini işten çıkarmak zorunda kaldı. ABD’de işsizlik artırken, “imalat sanayinin geri dönüşü” vaadi boş bir söze dönüştü.
Öte yandan, diğer ülkelerin misilleme önlemleri nedeniyle ABD’deki tarımsal ürünlerin ihracatı da engellendi. Birçok çiftçi, dağ gibi biriken ürünlerine üzüntüyle bakarken, gelirlerindeki keskin düşüş nedeniyle iflas ilan etmek zorunda kalıyor.
ABD Temsilciler Meclisi, kısa süre önce Trump yönetiminin sunduğu “Büyük ve Güzel” olarak tanımlanan vergi indirimi tasarısını 214'e karşı 215 oyla, cılız bir çoğunlukla kabul etti. Bu tasarı, vergi indirimlerinin yanı sıra, düşük gelirli gruplar için sağlık ve gıda yardımlarında önemli kesintiler getiriyor ve içerdiği tartışmalı maddeler ile dikkat çekiyor.
Trump, tasarının onaylanmasını ”Amerika'yı Yeniden Büyük Yapmak” iddiasının önemli bir zaferi olarak nitelendirirken, sıradan Amerikalılar ise bu yasayı ”yoksulu soyarak zengini beslemek” olarak eleştiriyor. Halk, Beyaz Saray'ın masraflarını azaltmak için zenginler yerine, düşük gelirli gruplardan para talep ettiğini savunuyor.
Amerikan halkı, Trump'ın boş sloganlarından bıkmaya başladı ve kişisel çıkarlarının zarar görmesinden büyük rahatsızlık duyuyor. Trump'ın iktidara gelmesinden bu yana, ekonominin durgunluğu, ırkçılık ve toplumsal bölünme gibi sorunlar daha da şiddetlendi.
Yaşam maliyeti giderek ağırlaştıkça Amerikan halkının Trump yönetimine yönelik şüphe ve memnuniyetsizliği de artıyor. Göçmen sorunu tetiklemeseydi, bu baskılar çeşitli protesto dalgalarını da kılıyor.
(Yazar: Zhi Wuyan)