Hollanda’nın Lahey kentinde 24-25 Haziran 2025 tarihlerinde gerçekleştirilen NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi, ittifak için tarihi nitelikte kararlar ve tartışmalarla tamamlandı. Zirvenin en kritik çıktısı, ABD Başkanı Donald Trump’ın ısrarlı talebiyle NATO üyelerinin savunma harcamalarını önümüzdeki yıllarda kademeli olarak gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYH) %5’ine yükseltme hedefi konusunda uzlaşması oldu.
İttifakın 32 üyesi, savunma yatırımlarının %3,5’ini doğrudan askeri harcamalara, %1,5’ini ise siber güvenlik, altyapı ve lojistik gibi dolaylı kalemlere ayıracak yeni bir plan üzerinde mutabakat sağladı.
Bununla birlikte, zirvenin “birlik” vitrini arka planda önemli görüş ayrılıklarını gizlemekte zorlandı. Müttefiklerin odaklanması beklenen Ukrayna savaşı ve Avrupa savunması gündemi, Trump yönetiminin Orta Doğu’da giriştiği askeri hamlelerle bölündü. Zirveye saatler kala ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik hava saldırıları ve hemen ardından Başkan Trump’ın Tel Aviv’de duyurduğu İsrail-İran ateşkesi, NATO buluşmasının seyrini değiştirdi.
İttifak üyeleri yeni savunma taahhütlerini imzalamaya hazırlanırken Trump, İran’la çatışmayı durduran lider olarak zirveye geldi ve bu gelişmeyi kişisel diplomatik başarısı olarak lanse etti. Washington Post’un haberine göre Trump, zirve yolunda yaptığı paylaşımda “Tüm nükleer tesisleri yok etmek ve sonra SAVAŞI DURDURMAK benim için büyük bir onurdu!” diyerek ateşkesi sağladığını iddia etti Her ne kadar ABD istihbaratı bu iddiayı teyit etmeyip saldırıların İran’ın nükleer programını birkaç ay geciktirdiğini belirtse de, Orta Doğu’daki kriz NATO zirvesinin gündemini belirgin şekilde gölgeledi. Müttefik liderler, savaşın bölgesel ve küresel yansımalarını ele almak durumunda kalırken, Gazze’de süregelen insani dram da özellikle Türkiye’nin girişimleriyle masaya taşındı.
Savunma harcamaları: ‘Yüzde 5’ mutabakatı ve çatlaklar
Zirvede ABD’nin öncülüğünde alınan kararla NATO üyeleri, 2035 yılına dek savunma harcamalarını GSYH'nin %5’ine çıkarma taahhüdünde bulundu.
Bu oranın %3,5’i askeri harcamalara, %1,5’i ise siber güvenlik ve lojistik gibi kalemlere ayrılacak. Ancak kararın uygulanabilirliği şimdiden büyük tartışmalara yol açtı. İspanya, bu hedefin refah devleti politikalarıyla çeliştiğini savunarak itirazını kayda geçirdi.
Almanya da hedefin siyasi gerçeklikten uzak olduğu görüşünü dile getirirken, kamuoyu desteği ve ekonomik sürdürülebilirlik konularında uyarılarda bulundu. Türkiye’nin mevcut savunma harcaması %2,09 seviyesinde ve hedefe ulaşmak için ciddi bir kaynak artışı gerekiyor.
Eleştirilerin odağında ise kararın bağlayıcılıktan uzak, gönüllü “taahhüt yörüngesi” şeklinde formüle edilmesi yer aldı. Bazı üyeler, bu yaklaşımın NATO’yu bir güvenlik ittifakı olmaktan çıkarıp, Washington güdümünde bütçe zorlamaları yapan bir platforma dönüştürdüğünü savundu.
İran-İsrail çatışması
Orta Doğu’da Haziran ayında patlak veren İsrail-İran savaşı, NATO zirvesinin planlarını altüst eden bir diğer önemli gündem maddesiydi. İttifak üyesi olmayan iki ülke arasındaki bu çatışmaya NATO doğrudan müdahil olmasa da, ABD’nin İran’a karşı askeri harekâtı ve akabinde Trump’ın arabuluculuğuyla duyurulan ateşkes anlaşması, Lahey’deki toplantının seyrini belirledi.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, zirve öncesi yaptığı açıklamalarda bir yandan asıl odaklarının Avrupa güvenliği ve caydırıcılık olduğunu vurgularken diğer yandan “Orta Doğu’daki büyük kriz ile Ukrayna’daki savaşı aynı anda ele alabilecek kapasitedeyiz” mesajı verdi. Nitekim zirve sırasında hem İran-İsrail ateşkesinin gidişatı hem de Ukrayna’ya desteğin geleceği kapalı oturumlarda liderlerin gündemindeydi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy de Lahey’e gelerek bazı liderlerle görüştü ancak Trump’ın tutumu nedeniyle ana oturuma katılmadı. Basına sızan bilgilere göre Trump yönetimi, Ukrayna’nın NATO üyeliği yol haritasını askıya almış durumda ve son 6 ayda Kiev’e yeni bir silah yardımı taahhüdünde bulunmadı. Zelenskiy’nin yokluğu, bir yıl önce Washington’daki zirvede NATO’dan üyelik sözü bekleyen Ukrayna dosyasının bu kez geri planda kaldığını gösterdi.
İran-İsrail cephesinde ise NATO ittifakı genel olarak diplomatik çizgide kalmaya özen gösterdi. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve Avrupa başkentleri, ABD’nin girişimiyle gelen ateşkesi memnuniyetle karşıladıklarını açıkladı. Ateşkesin ilk saatlerinde tarafların karşılıklı ihlal suçlamaları üzerine Başkan Trump’ın her iki tarafı uyardığı, Tahran ve Tel Aviv’e “anlaşmaya tam uyun” çağrısı yaptığı bildirildi. Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya ABD’nin İran’la savaşta daha fazla askeri rol üstlenmeyeceğini ileterek Tel Aviv üzerinde baskı kurdu.
Trump’ın diplomatik girişimleriyle öne çıktığı bu süreçte dikkat çeken gelişmelerden biri, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin Trump’a gönderdiği özel metin mesajını paylaşmasıydı. Rutte mesajında şöyle diyordu:
“Tebrikler ve teşekkürler, İran’daki kararlı eylemin gerçekten olağanüstüydü, kimsenin cesaret edemediği bir şeydi. Hepimizi daha güvende hissettiriyor. Avrupa büyük ölçüde savunma harcamasını yükseltecek ve bu sizin zaferiniz olacak.”
Trump, bu ekran görüntüsünü sosyal medyada “NATO şefinin beni tebrik ettiği” notuyla paylaştı. Bu hamle, hem İran’a yönelik eylemlerde Trump’ı stratejik lider olarak yüceltti hem de savunma harcamalarında Trump’ın etkisini vurgulayan bir mesaj olarak yorumlandı.
Washington Post’a konuşan kaynaklara göre Trump gizli görüşmelerde “ABD üzerine düşeni yaptı, artık bu savaşta askeri olarak daha ileri gitmeyeceğiz” diyerek İsrail’e mesaj verdi.
Ancak NATO içindeki Türkiye, bu konuda profilini diğer müttefiklerden belirgin biçimde ayrıştırdı. Ankara, İslam dünyasındaki konumuna da uygun şekilde, İsrail ile normalleşme adımlarını askıya alarak Filistin lehine sert söylem geliştirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan daha zirve öncesinde, “İsrail’in İran’a saldırısıyla başlayan gerilim, Filistin’deki vahşeti gölgede bırakmamalıdır” diyerek dikkatleri Gazze’ye çekti.
Gazze gündeminin gölgesi: NATO Zirvesi'nde vicdan sessiz kaldı
NATO Zirvesi’nde Orta Doğu başlığı altında en çarpıcı ancak en az konuşulan mesele Gazze’de süren insanlık dramıydı. Aylar süren İsrail bombardımanları sonucu on binlerce sivilin yaşamını yitirdiği, altyapının çöktüğü, açlık ve susuzluğun yaygınlaştığı Gazze Şeridi, Lahey’deki zirvede yalnızca satır aralarında kaldı.
Zirvenin resmi gündeminde Gazze’nin adı geçmedi. ABD başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi, Gazze’de yaşanan insani trajediyi açıkça tanımlamaktan ve ortak bildiride bu konuya yer vermekten bilinçli biçimde kaçındı. Batılı ülkeler, stratejik ittifaklarını sarsmamak adına sivillerin can kayıplarını göz ardı etmeyi tercih etti. Diplomasi, bir kez daha vicdanın önüne geçti.
Ancak zirve salonlarının dışında farklı bir ses yüksekti. Lahey sokaklarında toplanan yüzlerce gösterici, “Gazze’de savaşa hayır” ve “Sivillerin hayatı, stratejik çıkarların önünde gelir” sloganlarıyla NATO liderlerine kamuoyunun ahlaki beklentisini hatırlattı. Gösteriler, resmî belgelerdeki sessizliği meydanlarda bozmaya çalıştı.
Zirveye katılan pek çok Avrupa lideri, kamuoyu önünde Gazze hakkında sessiz kalmayı seçti. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, yalnızca zirve öncesi Berlin’de yaptığı açıklamada “İsrail’in güvenliği bizim tarihsel sorumluluğumuzdur” ifadesini tekrar ederken, “Gazze’de artık bir ateşkes zamanı gelmiştir” diyerek sembolik bir çağrıda bulunmakla yetindi.
Türkiye ise bu sessizliğe açık biçimde karşı çıktı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zirve öncesi yaptığı açıklamada İsrail’in Gazze’deki saldırılarını “soykırım” olarak tanımlayarak, Filistin meselesinin unutturulamayacağını vurguladı: “İsrail’in İran’a saldırısıyla başlayan gerilim, Filistin’deki vahşeti gölgede bırakmamalıdır.” Erdoğan ayrıca, “Gazze’de hastaneler, okullar bombalanıyor, çocuklar açlıktan ölüyor. Bu yaşananlar karşısında sessiz kalamayız” diyerek Batı’nın suskunluğunu eleştirdi. NATO’nun yalnızca askeri değil, insani değerlere de sahip çıkması gerektiğini belirten Erdoğan, zirvenin ortak vicdana ses verecek bir sonuç üretmemesini sert sözlerle eleştirdi. Bu çıkış da sonuç belgelerine yansımadı ama sessizlik duvarına çarpan az sayıdaki net tepkiden biri olarak kayda geçti.
Zirve boyunca Gazze konusunda kolektif bir irade ortaya konmadı. NATO’nun insani değerlere bağlılık söylemi, Gazze özelinde bir sınavdan geçti ve başarısız oldu. Resmi belgelerde yer bulamayan Gazze, vicdanlarda derin bir iz bıraktı. Gazze’de çocuklar ölmeye devam ederken, Avrupa başkentleri “stratejik dengeyi” bozmamak için sessiz kalmayı tercih etti.





