Eğer şu anda yemek yemeyi bıraksaydınız, ilk 6 saat boyunca vücudunuz normal şekilde çalışmaya devam ederdi. Bu süre zarfında yediğiniz besinler sindirilir ve elde edilen enerjiler kullanılmaya başlanır. Ardından, gıdalardan gelen enerjiler tükenince, karaciğerde depolanan glikojenler glikoza dönüştürülür ve bu glikoz vücudun tüm organlarına gönderilir. Beyin, bu glikozun yaklaşık %25'ini kullanır. Ancak glikojen seviyesi azaldıkça, beyin alarm durumuna geçer ve kişi açlık ve sinirlilik hissi yaşamaya başlar.
Glikojen kaynakları da tüketilince, vücutta yağların yakımı başlar. Vücut için bu harika bir durum olsa da, beyin için pek tercih edilen bir durum değildir. Oluşan uzun yağ asitleriyle ihtiyacını göremeyen beynimiz, bu asitlerin de parçalanması emrini verir ve ortaya keton molekülleri çıkar.
Keton nedeniyle açlığa bağlı nefes kokması meydana gelir. Neyse ki beyin bu molekülleri kullanarak işini görmeye devam eder, ancak her şey artık toz pembe değildir. Bu moleküller, beynin ihtiyacı olan enerji miktarının sadece %75’ini karşılayabilir. Devamında beynin çalışması yavaşlar, algılarda bozulmalar meydana gelir, odaklanma sıkıntısı başlar ve baş ağrıları deneyimlenir.
Sadece fiziksel olarak değil, ruhen de sıkıntılar yaşanır. Psikolojik olarak da zayıflayan kişi, sağlıklı karar verme yetisini kaybeder, agresifleşir, duygusal travmalar deneyimler, sabırsız hale gelir. Bu etkiler saatler ilerledikçe giderek daha belirgin hale gelir.
3. günün sonuna gelindiğinde isyan bayraklarını açan beyniniz gözü karartır ve vücudunuzdaki proteinlerin parçalanması emrini verir. Bu dönemde proteinlerden aminoasitler üretilerek bunlar glikoza çevrilir. Kaslar yavaş yavaş kaybolmaya başlar ve kemikler zayıflar.
5. günden itibaren mineral ve vitaminden yoksun kalan bağışıklık sisteminizin tüm elemanları iflas bayrağını çekmeye başlar. Bazı virüs ve bakteriler bu ortamı değerlendirerek pek çok enfeksiyona sebep olabilr. Ağız çevresinde uçuk ve ağız içinde aft oluşabilir.
10. güne gelindiğinde artık organlarınız yavaş yavaş alarm zilleri çalmaya başlar, vücudunuzdaki tüm yağ dokusu enerji amaçlı kullanılmaya çalışılır. Bu dönemde kalbe bağlı ölümler görülebilir.
3-10 hafta arasındaki süreçte ölüm artık kaçınılmazdır, bu süreçte ne kadar süre dayanacağınızı belirleyen en önemli iki etken vücudunuzdaki su oranı ve yağ oranıdır. Yani yemek yemiyor olsanız bile düzenli olarak su içebilirseniz ve halihazırda zayıf bir insan da değilseniz, açlığa daha uzun süre dayanabilirsiniz; tabii başka hastalıklarınız da yoksa.