Uluslararası ilişkilerde, dış politikada, diplomaside hegemonya sık kullanılan bir kavramdır. Rızanın inşasına, hedefin, muhatabın ikna edilmesine bağlıdır. Doğası gereği dili, bir ölçüde yumuşak olsa bile, elinde sert güç bulundurur. Çünkü elinde, arkasında sert gücü yoksa, ikna etmesi zor olabilir. Sanayisiyle, teknolojisiyle, kültürüyle, yaşam biçimiyle, tüketim alışkanlıklarıyla, harcama kalıplarıyla, eğitimiyle, bilimiyle, sanatıyla hayranlık uyandıran, örnek oluşturan, saygı duyulan bir devlet, eğer elinde tüfeği, belinde tabancası yoksa, eğer elinde ekonomik ve politik baskı araçları yoksa, hegemonya kurmakta zorlanır. Arkasında sert güç barındırmayan bir ülke, sadece yumuşak güç unsurlarına dayanarak, hegemonya kuramaz. Hele de emperyalist bir güç söz konusu olduğunda, onun zor ve şiddet araçları kullanmayacağını, salt yumuşak güç araçlarıyla yetineceğini düşünmek gerçekçi değildir. O nedenle, küresel ölçekte hegemonya kurma iddiası taşıyan her aktör, aynı zamanda, doğası gereği emperyalist karakterlidir. Çünkü dünya öyle bir dünyadır ki, başkasının rızasını almak için sadece yumuşak güç unsurları yetmez. Yanında, arkasında sert güç de gerekir. Rıza almak, örnek olmak, hayranlık uyandırmak, saygı görmek kolay değildir. Önceliklerini dayatmak hiç kolay değildir. Silahsız olmaz. Toparlarsak, dünyada hiçbir güç, sadece silahına dayanarak lider olamaz. Başka özellikler de gerekir. Fakat silahı olmayan bir güç, asla lider olamaz. Yani, silahlı güç, lider olmak için, birinci ölçekte gerek şarttır, ama tek başına yeter şart değildir. Son yıllarda diplomasinin; iletişim olanaklarının, bilişim teknolojilerinin gelişme hızına koşut olarak bunlardan daha fazla yararlanması, liderlerin, cumhurbaşkanlarının, devlet adamlarının, başbakanların, dışişleri bakanlarının sosyal medyayı aktif biçimde kullanması, tepkilerin, geri bildirimlerin hızı, hatta “dijital diplomasi” kavramının dolaşıma girmesi, yeni tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Doğaldır bu. Fakat bu durum, dış politikanın, uluslararası ilişkilerin, dünya düzeninin doğasındaki keskin rekabeti, çıkar çatışmasını, kargaşa ortamını değiştirmez. Emperyalist merkezler arasındaki çelişkileri ortadan kaldırmaz. Halen savaşlar, silahlı çatışmalar yaşanmaktadır dünyada. Devletlerin, başka devletlerin topraklarında destekledikleri milis güçler vardır. Vekil güçler vardır. Paralı askeri güçler vardır. Özel ordular vardır. Terör örgütleri vardır. Uyuşturucu ve silah tacirleri vardır. Bilgisayar korsanları vardır. İstihbarat örgütleriyle birlikte çalışan yazılımcılar, bilişim uzmanları vardır. O nedenle diplomasinin kullandığı araçlardaki farklılaşmaya, çeşitliliğe rağmen, dış politikanın temel gündeminin değişmediğini, aynı olduğunu unutmamak gerekir. ABD’nin Ukrayna ve İsrail’e verdiği desteği, Rusya ve Çin karşıtlığını, NATO’yu ABD dış politikasında nasıl kullandığını ve bu ittifakı genişletmek için nasıl çabaladığını görmek, dış politikanın bu değişmez gerçeğini anlamak için yeterlidir.