Gökhun Göçmen
ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna krizini bitirmeye dönük planı Ukrayna ve Rusya tarafı ile müzakere edilmeye devam ediliyor. Moskova’da salı günü yapılan görüşmelere Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un yanı sıra damadı Jared Kushner de katıldı. Gazze için yürütülen diplomasi trafiğinde ikilinin adı sık sık birlikte anılmasına karşın Ukrayna krizinde ilk kez böyle bir tablonun oluştuğunu not düşmek gerekli. Üstelik Witkoff-Kushner ikilisi görüşmelere geçmeden önce Moskova’da “turistik” bir gezi yapmayı da ihmal etmediler.
Taraflar beş saat süren görüşmenin ardından Trump’ın 27 maddelik planına ek olarak dört farklı senaryonun gündeme geldiği duyuruldu. Rusya adına Devlet Başkanı Putin’in yanı sıra masada bulunan Dış Politika Danışmanı Yuri Uşakov müzakerelerin içeriği hakkında sessiz kalacaklarını söylerken Moskova yönetiminin bu zamana kadar üç temel çizgide taviz vermek istemediği biliyor.
Rusya’nın taleplerini şöyle sıralamak mümkün:
Ukrayna’ya NATO üyeliğinin kalıcı olarak kapanması, Donetsk bölgesinin tamamında Rus egemenliğinin tanınması ve Ukrayna ordusunun Rusya’ya tehdit olamayacak biçimde askeri kapasitesini kısıtlaması. NBC News’ün haberinde Moskova yönetiminin ayrıca bahsi geçen tüm bu kazanımları uluslararası bir anlaşma ile garanti altına almak istediği aktarılıyor.
Avrupa’da dikilen gömlek Rusya’ya dar geldi
Rusların talep ettiği ve anladığımız kadarıyla Amerikalıların da pek uzak olmadığı bu anlaşmanın Avrupalılar için gurur kırıcı olduğuna şüphe yok. Zira yolunda başında hedefleri Ukrayna vesilesi ile Rusya’yı çevrelemek, Ukrayna üzerinden “sonsuz bir savaşa” sürüklemek, ekonomik ve diplomatik yaptırımlar ile rejim değişikliğinin ardından afiyetle zaferi tatmaktı.
Evdeki hesap çarşıya uymadı. Evet, Ruslar en önemli savaş gemilerini kaybettiler, evet Rus komutanlar evlerinin önünde suikasta uğradı, evet ülkede darbe girişimine tanıklık edildi, evet Ruslar savaş ekonomisine geçmek zorunda kaldı ama bunların hiçbiri Moskova’yı temel hedeflerinden uzaklaştıramaya yetmedi.
Ruslar 2022’den bu yana Ukrayna topraklarının beşte birinde kontrolü sağladı, ekonomisinin direnci Batılı ekonomistleri bile şaşırttı ve Putin’in karşısında ciddi bir alternatif bulunmuyor. Rusların insan kaynağı ve askeri envanterinin çeşitliliği de uzunca bir süre savaşı sürdürebileceklerini göstermekte.
Pokrovsk: Soğuk duş ayıltmaya yetmiyor
Mevcut durumun farkında olan Putin, zirve öncesinde yaptığı konuşmada “anlaşma ya da özel harekâtlar” yoluyla hedeflerine ulaşmakta kararlı olduğunu söyledi. Rusların müzakereler devam ederken stratejik Pokrovsk şehrini ele geçirmesinin Putin’e ayrı bir güven sağladığına şüphe yok. Donetsk bölgesinin ulaştırma ağı açısından en kritik hattı olan Pokrovsk aynı zamanda Ukrayna’nın 1 milyon nüfuslu Dnipro kentine de arabayla 2 saatlik mesafede yer alıyor. Ukrayna ordusu 2024 yılında dikkatleri dağıtarak Pokrovsk üzerindeki baskıyı hafifletmek için Rusya’nın Kursk bölgesine girmesi şehrin ne derece hayati önemde olduğunu kanıtlıyor.
Denkleminde diğer tarafında bulunan Avrupa ve sahadaki temsilcisi Ukrayna için ise durum biraz karmaşık. ABD’deki son müzakereler hakkında Axios sitesine bilgi veren Ukrayna tarafı 2,5 saatlik son görüşmenin neredeyse tamamında sınır konusunu ele aldıklarını aktardı.
Amerikalılar Donetsk ve Luhansk’ın tamamında Rusların egemenliği, Kherson ve Zaporijya için ise “cephe hattı boyunca dondurulmuş” bir statü teklif ederken, Ukrayna resmi olarak sınır tavizini kamuoyu önünde açıklamaktan kaçınıyor. Ukraynalıların üzerinde durduğu bir diğer nokta gelecekteki bir Rus harekâtını engellemeye gerekçesi kendilerine bir güvenlik şemsiyesi sağlanması.
Avrupa’nın Ukrayna fırtınası Türkiye’ye yaklaşıyor
Yolsuzluk iddiaları ile boğuşan Kiev yönetiminin müzakere masasında ne derece ciddi olduğu ise tartışmaya değer. Zira sahada yaşanan gelişmeler Trımp’ın tekliflerine doğrudan hayır demenin dersini acı şekilde edinen Avrupa ve Kiev yönetimlerinin bir taraftan zaman kazanmak diğer taraftan ise savaşı derinleştirmek istediğine işaret ediyor.
Avrupa’nın savaşın coğrafyasını genişletme motivasyonu yalnızca Ukrayna hattıyla sınırlı değil; Karadeniz ve Afrika hattına taşan olaylar da aynı stratejinin parçaları hâline geliyor. Türk arama kurtarma sahası ve kıta sahanlığı içinde yer alan Rusya bağlantılı gemilere ateş açılması, Senegal açıklarında Türk sahipli bir geminin vurulması Avrupa’nın savaşı Türkiye’yi de içine alacak biçimde yaymak istediğinin en güncel kanıtı. Krizin başından bu yana müzakerelere ev sahipliği yapan ve Tahıl Anlaşması’nda aktif rol alan Türkiye’yi krizin parçası haline getirme çabası Avrupa’nın ne denli gözünü kararttığını özetliyor. NATO Askerî Komite Başkanı Giuseppe Cavo Dragone’nin Rusya’ya “önleyici saldırıyı” gündeme getirmesi, Almanya’nın 500 milyar euroluk uzun vadeli yeniden silahlanma planı ya da Polonya’nın 2025 savunma bütçesindeki %40 artışı da derinleşen savaşın alametleri arasında sayılabilir.
Avrupalıların gerçeklerin kabulüne dayanan acı verici bir anlaşmadan ziyade büyük savaşı tercih ettikleri anlaşılıyor. Günün sonunda Rusya’ya stratejik yenilgi yaşatma planı Avrupa’nın “gündüz rüyası” haline gelse de ödenen bedel bütün insanlık için acı verici olacak.