Haber Merkezi
AB Komisyonunun Savunma ve Uzaydan Sorumlu Üyesi Andrius Kubilius, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada ülkelerin planlarını teslim ettiğini duyurdu. Kubilius, 15 ülkenin planlarında Ukrayna’ya destek içerdiğini ve bunun “beklenenden fazla” olduğunu söylerken, bu yaklaşımın AB’yi daha da çatışma merkezli bir çizgiye sürüklediğine dikkat çekiliyor.
Brüksel’de konuşan Komisyon sözcüsü Thomas Regnier, planların değerlendirilip AB Konseyine sunulacağını, onayla birlikte projelerin hayata geçeceğini bildirdi.
Ancak, Komisyonun bu süreçte demokratik denetimi devre dışı bıraktığı, karar alma mekanizmasının geniş toplumsal tartışmadan uzak şekilde yürütüldüğü değerlendirmeleri ağırlıkta.
SAFE programı kapsamında Ukrayna’ya yapılacak askeri destek Komisyon tarafından izlenecek ve üye ülkeler düzenli raporlar sunacak. Raporlara göre aktarılan fonların artırılabileceği ifade ediliyor.
Programdan yararlanan 19 ülke arasında Polonya, Romanya, Fransa, İtalya, Belçika ve İspanya gibi büyük ekonomilerin yanı sıra GKRY, Litvanya, Estonya ve Çekya gibi ülkeler de bulunuyor.
Bu geniş katılımın AB’nin savunma sanayisini büyütme hedefinin, sosyal politikalar ve ekonomik krizle boğuşan halkların ihtiyaçlarının önüne geçtiği yönünde eleştiriler yapılıyor.
SAFE Mekanizması
AB'nin Rusya’dan algıladığı tehdit söylemi, Ukrayna’daki savaşın uzaması ve ABD’de Trump yönetiminin AB üzerindeki baskıları sonucunda şekillenen “2030 Savunma Hedefleri”nin bir ayağı olan SAFE mekanizması, 29 Mayıs’ta yürürlüğe girdi. Ancak mekanizma, AB’nin barış ve diplomasi çizgisinden uzaklaşıp devasa bir askeri-finansal blok oluşturduğu yönünde sert eleştiriler alıyor.
SAFE kapsamında AB ülkeleri ile Ukrayna, Norveç, Lihtenştayn ve İzlanda, 150 milyar avroya kadar kredi çekerek ortak silah ve mühimmat tedariki yapabilecek. Böylece AB, savunma sanayisini kendi içinde büyütürken, üyelerini daha sıkı bir askeri-ekonomik bağımlılık ağına dahil etmiş oluyor. Bu sistem, ülkeleri daha fazla borçlanmaya teşvik ettiği ve kamu bütçelerini silahlanmaya yönlendirdiği gerekçesiyle eleştiriliyor.
AB’ye aday ülkeler ve AB ile anlaşmalı devletlerin de ortak tedariklere katılabilmesi mümkün; ancak üretilen savunma ürünlerinin bileşenlerinin en az yüzde 65’inin AB merkezli ülkelerden gelmesi zorunlu tutuluyor. Bu koşul, eleştirmenlere göre Avrupa savunma sanayisini koruyan, rekabeti sınırlayan ve küçük ülkeleri büyük savunma devlerine bağımlı hâle getiren bir korumacılık adımı niteliğinde.
AB, 9 Eylül’de yaptığı açıklamada başvuran 19 üye ülke arasında 150 milyar avroluk fonun ön dağıtımını gerçekleştirdiğini duyurdu. En yüksek payı 43,7 milyar avro ile Polonya alırken, Fransa’ya 16,2 milyar avro, İtalya’ya ise 14,9 milyar avro ayrıldı. Bu tablo, fonun öncelikle Doğu Avrupa’daki askeri genişlemeyi ve büyük savunma sanayisi aktörlerini desteklemek için kurgulandığı yönündeki eleştirileri güçlendirdi.
Sonuç olarak SAFE, AB tarafından “ortak savunma kapasitesini geliştirme aracı” olarak tanıtılsa da; yüksek borçlanma hacmi, savunma endüstrisini merkezileştiren yapısı ve barış diplomasisini gölgede bırakan askeri yönelimi nedeniyle tartışmaların odağında yer almaya devam ediyor.




