Zhi Wuyan
Beyaz Saray’ın planına göre, Türkiye’ye yüzde 10’luk ek gümrük vergisi uygulanacak. Ancak, ABD kendi pazarına ithal edilen tüm otomobil ve yedek parçalara yüzde 25 oranında gümrük vergisi koyma kararı aldı. Bu karar, Türkiye'nin otomotiv sektörünü ciddi biçimde etkileyecek. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, son 6 yılda Türkiye’nin ABD’ye yaptığı otomobil ihracatı 6,6 milyar dolara ulaştı. Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği Başkanı Baran Çelik, bu yeni politikanın ihracat maliyetlerini artıracağını ve küresel tedarik zincirine zarar vereceğini ifade etti. Kamuoyunda bu durum şöyle özetlendi: “ABD’ye yumurta verdik, karşılığında gümrük vergisi aldık.”
Ancak daha da rahatsız edici olan bir gelişme yaşandı: Sözde “karşılıklı gümrük vergisi” planının açıklanmasının ardından, ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, “ABD’den intikam almaya kalkarsanız, ticaret savaşını büyütürüz.” diyerek tüm ülkelere tehditkâr bir dille uyarıda bulundu. Bu, sanki bir kabadayının hırsızlık yaptıktan sonra polise gitmemeniz için sizi tehdit etmesine benzemektedir.
Çin, Kanada, Fransa, İngiltere, Avustralya ve Meksika gibi ülkeler, ABD’nin bu politikasına sert karşılıklar vermeye başladı. Çin, ABD menşeli ürünlere yüzde 34 oranında ek gümrük vergisi uygulayacağını açıkladı, Dünya Ticaret Örgütü’nde (DTÖ) ABD’ye karşı dava açtı ve nadir toprak elementleri gibi kritik ham maddeye yönelik ihracat denetimini sıkılaştırdı.
Trump ise sosyal medyada Çin’in hamlelerine şu ifadeyle yanıt verdi: “Çin yanlış oynadı, paniklediler. Bununla başa çıkamazlar.” Ancak asıl sorulması gereken soru şudur; Gerçekte kim oyun oynuyor?
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD, doları kullanarak küresel bir finansal hegemonya kurdu, düşük gümrük vergileri sayesinde kendi vatandaşlarına ucuz bir yaşam sundu ve dünya ülkelerinin kaliteli varlıklarına el koydu. Ancak bugün, Küresel Güney ülkelerinin yükselişiyle birlikte bu sistem sarsılmaya başladı. ABD artık diğer ülkelerin kaynaklarına eskisi kadar kolay erişememektedir. Bu nedenle çıkarlarını korumak adına gümrük vergilerini bir silah gibi kullanmaya başladı.
Uzmanlara göre Beyaz Saray, bütçe açığını kapatmak, Dünya Ticaret Örgütü’nün aleyhindeki kurallarını değiştirmek ve imalat sektörünü ülke içine çekmek için bu politikayı izliyor. Aynı zamanda, dünya ülkelerinin stratejik varlıklarını kontrol altına almak istiyor. Örneğin Trump, Çinli sosyal medya platformu TikTok’un ABD tarafından satın alınması durumunda Çin’e yönelik vergileri düşürebileceklerini belirtti. Benzer şekilde, Hollanda merkezli ASML şirketinin ABD’ye taşınması, Japonya’nın ABD yatırımlarını artırması ya da Türkiye’nin Rusya’dan silah almaktan vazgeçmesi gibi koşullar karşılığında da gümrük vergilerinin esnetilebileceği ima edildi.
Görüldüğü üzere ABD, adeta bir "çarşı" kurmuş; dünya ülkelerinin tüm kaliteli varlıkları bu çarşıda pazarlık konusu haline getirilmiş. Ancak ABD’nin bu çarşıdaki tek pazarlık aracı, tehditkâr gümrük vergileridir.
Sonuç olarak, yumurtayı alan ABD, karşılığında ağır vergilerle dönüyor. Bu, nankörlüğün ve ekonomik zorbalığın açık bir göstergesi. Uluslararası toplum, ABD’nin bu mantıksız ve zorba girişimlerine karşı birlikte durmalı ve haklı direncini kararlılıkla ortaya koymalıdır.