CGTN Türk Dış Haberler Servisi

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, atanmasının ardından gazeteci Megyn Kelly’e verdiği ilk geniş çaplı söyleşisinde dünyanın geleceği ve büyük güçler arasındaki ilişkilere değindi.

“Soğuk Savaş’ın sonu bence bir kayıptı çünkü dünyada tek güç kalmıştık ve birçok durumda sorunların tamamını çözmek için küresel bir hükümete dönüşme gibi bir sorumluluğumuz olduğunu varsaydık.” diyen ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Dünyada basitçe tek güce sahip olmak normal değil. Bu bir anomaliydi. Soğuk Savaş’ın bir ürünüydü ve nihayetinde çok kutuplu bir dünyaya dönüştü, gezegenin farklı noktalarında çoklu bir büyük güçler. Şimdi Çin ve kimi bağlamlarda Rusya ile bununla yüzleşiyoruz.” İfadelerini kullandı.

Washington yönetiminin “haydut” olarak tanımlandığı Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve İran ile ayrıca hesaplaşmak zorunda olduğunu belirten Rubio, dış politikanın merkezinde savaşlara dahil olmadan ulusal çıkarları koruma prensibinin yer alacağını söyledi. Bugünkü büyük güç mücadelesinin çatışmaya dönmesinin dünyaya İkinci Dünya Savaşı’ndan daha büyük zarar vereceği öngörüsünde bulunan Rubio’nun sözleri ABD karşısındaki güçlerin pozisyonlarını güçlendirmesi olarak yorumlandı.

Çin’den yapay zeka atılımı: Dünyanın algoritma üssü Çin’den yapay zeka atılımı: Dünyanın algoritma üssü

“Çin ve ABD iki büyük güç”

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun röportajında en fazla değindiği konu ise Çin’in yükselişi oldu. Çin’in genel anlamda Batı ve özelde Batı’nın düşüşü ile kendi yükselişini “geri döndürülemez tarihsel eğilim” olarak yorumladığını aktaran Rubio, Pekin yönetimin 2035 veya 2050’de kendini süper güç olarak göreceğini savundu. Rubio “Onlar sert insanlar, nükleer silahları var, büyük bir ekonomiye sahipler ve küresel bir güç olacaklar. Ancak bu bizim çıkarlarımız pahasına olamaz.” değerlendirmesinde bulundu.

Rubio ayrıca Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yaptığı telefon görüşmesine değinerek “Siz Çin’in çıkarlarına uygun hareket ediyorsunuz, biz de ABD’nin çıkarlarına göre hareket edeceğiz. Biz iki büyük gücüz ve birlikte çalışacağımız alanlarda muhtemelen çözemeyeceğimiz sorun olmaz. Anlaşamadığımız alanlarda bunu yönetme sorumluluğumuz var, böylece yükselen tansiyon yıkıcı bir sonuca varmaz.” mesajını ilettiğini söyledi.

Çin’in dış politikasının temelinde ABD’nin düşüşünü ve kendisinin yükselişini yönetmenin yer aldığını öne süren Rubio’nun aksine Pekin yönetimi yaptığı açıklamalarda dünyanın her iki tarafın da kazanmasına fırsat tanıyacak kadar büyük olduğunu dile getiriyor.

Panama krizi Çin karşıtı siyasetin yol haritasını veriyor

Rubio’nun Çin ile ihtilaf yaşayacağı konuların ipuçlarını verdiği konuşmasında Panama kanalı, nadir elementler ve tıbbi üretime özel vurgu yapması dikkat çekti.

Panama’nın 2017 yılında Tayvan ile diplomatik ilişkilerini keserek Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanıdığını ve adından Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ne katıldığını anımsatan Rubio, Latin Amerika ülkesine karşı izlenen siyasetin doğrudan Pekin ile ilgili olduğunu söyledi. Çin’in ülke içindeki alt yapı yatırımlarına ek olarak Panama Kanalı üzerinde faaliyet yürüttüğünü anımsatan Rubio, Pekin yönetiminin emir vermesi halinde kanalın ABD’ye kapatılabileceği senaryosunda ısrar etti.

Rubio’nun serbest ticaret kurallarına aykırı, Çin-ABD ilişkilerinde örneği görülmemiş varsayımları esas alan senaryolarını diğer alanlara uygulaması dikkat çekti. Çin’in dünyada işlettiği nadir toprak elementleri üzerinden ABD’yi teknolojide geride bırakabileceği sinyalini veren Rubio, aynı zamanda ülkesine giren ilaçların büyük bir kısmının hammaddesinin de Çin’den geldiğini söyledi.

Çin ve ABD arasındaki tüm kesişim kümelerinden çıkmak istediği yönünde algılara neden olan Rubio röportajında 35 kez Çin’den 16 kez ise Rusya’dan bahsederek dış politikasındaki öncelik sıralamasını ilan etmiş oldu.