Gökhun Göçmen
Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, Moskova’ya 11. kez resmi ziyaret gerçekleştirerek, küresel dengelere dair güçlü mesajlar vermeye hazırlanıyor. Çin lideri Xi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in farklı vesilelerle 40’ın üzerinde yüz yüze görüşme gerçekleştirdiği bilinirken, tarafların son buluşması Ekim 2024’te Kazan’da düzenlenen BRICS zirvesinde gerçekleşmişti.
Çin lideri Xi’nin 8-11 Mayıs’ı kapsayan son ziyareti Nazi Almanyası’nın mağlubiyetinin 80. yılı törenleri vesilesiyle düzenleniyor. Başkent Moskova’daki Zafer Yürüyüşü’nü birlikte izleyecek liderlerin buluşması uluslararası kamuoyuna 3 önemli mesaj vermekte.
Tarihsel Mesaj: “Nazilerle Savaş Devam Ediyor”
Ziyaretin ilk mesajı tarihsel olacak. Rusya, Ukrayna Savaşı’nın başlangıcından bu yana sıklıkla dile getirdiği söylemleri yeniden öne çıkaracak ve Kiev yönetimini “Neo-Nazilerin hamisi” olarak tanımlayacak. Kremlin cephesinden verilen mesajlar şimdiden netleşti: “Bugün de Nazilerle savaşıyoruz ve Batı yanımızda değil.”
Çin kamuoyunda ise İkinci Dünya Savaşı’nın Asya cephesine vurgu yapılması bekleniyor. Çin, faşizmi Japonya ayağında mağlup ettiğini ve bunun neticesinde Kahire Deklarasyonu’nun imzalanarak Tayvan’ın Çin’e iadesinin karara bağlandığını hatırlatacak. Bu tarihsel çerçevenin Tayvan meselesine uzanan boyutu bugün de kritik önemde.
Pekin yönetimi ayrıca İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan uluslararası düzene yaptığı katkıları yeniden hatırlatmak isteyecektir. Bu bağlamda “Barış içinde birarada yaşamanın beş ilkesi” gündeme taşınabilir; özellikle Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan son çatışmalar bu mesajın daha da anlam kazanmasına zemin hazırlıyor.
Stratejik Ortaklık: Kuşak, Yol ve Çok Kutuplu Dünya
Ziyaretin ikinci mesajı taraflar arasındaki stratejik ortaklık üzerine kurulu. Çin ve Rusya, 2022 yılında “Yeni dönemde kapsamlı stratejik koordinasyon ortaklığı” belgesine imza atmıştı. Bu ortaklık yalnızca diplomatik değil, ticari ve ekonomik alanlarda da kök salıyor.
İki ülke arasındaki ticaret hacmi 250 milyar dolara yaklaşırken, Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi, Rusya’nın Avrasya Ekonomik Birliği projeleriyle giderek daha fazla entegre oluyor. Doların küresel hegemonyasına meydan okuyan yeni finansal sistemler ise yavaş da olsa istikrarlı adımlarla ilerliyor.
Politik boyutta ise daha çarpıcı bir tablo ortaya çıkıyor. İki ülke, genişleyen BRICS platformuyla küresel gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 45’ini temsil ediyor ve Küresel Güney’in belirleyici olduğu çok kutuplu bir dünya düzeni tasavvur ediyor. 2022 belgesinde NATO’nun genişlemesinin savaşların temel nedeni olarak gösterilmesi ve ABD’nin Asya-Pasifik politikalarına yönelik sert eleştiriler bu vizyonun köşe taşlarını oluşturuyor.
ABD’ye Doğrudan Mesaj: “Tersine Nixon” Stratejisi İmkansız
Ziyaretin üçüncü mesajı ise doğrudan ABD’ye yönelik olacak. Washington’da, Moskova ile yakınlaşma üzerinden Çin’i izole etme planları uzun süredir gündemde. ABD, benzer bir hamleyi Soğuk Savaş döneminde hayata geçirmiş; Nixon dönemi Washington yönetimi Çin ile ilişkileri geliştirerek Sovyetler Birliği’ni yalnızlaştırmıştı.
Oysa bugünkü tablo farklı. Gözlemciler, mevcut stratejiyi “Tersine Nixon” olarak tanımlasa da bu yaklaşımın başarı şansı zayıf görülüyor. O dönem Çin ve Sovyetler Birliği arasında ciddi bir gerilim ve çatışma ortamı bulunuyordu; bugün ise Pekin ve Moskova yönetimlerinin çıkarları ve stratejik arzuları büyük ölçüde örtüşüyor. Ayrıca, ABD’nin artık tarafları birbirine karşı kışkırtabilecek güçlü bir enstrümana sahip olmadığı vurgulanıyor. Nitekim 1950’lerde ABD, dünya imalatının yüzde 40’ından fazlasını elinde bulundururken, bugün bu oran yüzde 23’e kadar gerilemiş durumda. Diğer ekonomik parametrelerde de benzer bir düşüş söz konusu.
Sonuç olarak Xi ve Putin’in güçlü ortaklığı pekiştiren vurguları, aynı zamanda Washington’a net bir mesaj olarak kayıtlara geçecek.