Zülal Çelik

Danimarka, Grönland ve ABD arasında haftalardır devam eden gerilimle ilgili olarak YouGov tarafından yapılan ve The Guardian’la paylaşılan anket sonuçlarına göre, ankete katılan Danimarkalıların yüzde 46’sı ABD’yi ‘çok büyük bir tehdit’ veya ‘büyük bir tehdit’ olarak görüyor. Rortoft-Madsen konuyla ilgili, "Büyük bir kesim, mevcut Amerikan yönetiminin geleneksel müttefiklerine yönelik tutumuna tepki gösteriyor. Ancak Danimarka yönetimi, Trump döneminde Washington ile bir uzlaşı arayışında oldu ve ABD'nin ticaret savaşları gibi tek taraflı adımlarını sürdürmesi halinde bu anket sonuçları daha da netleşebilir." dedi.

"ABD, Grönland'ı kaynakları için istiyor"

ABD Başkanı Donald Trump'ın Grönland'ın kontrolünü ekonomik güvenlik için gerekli gördüğüne dair sözlerini değerlendiren Rortoft-Madsen, "ABD'nin mevcut yönetimi, kendi ulusal çıkarlarını ön planda tutan bir dış politika izliyor. Grönland'da nadir toprak elementleri dahil olmak üzere stratejik mineraller bulunuyor. ABD, teknoloji alanındaki hegemonyasını kaybetmemek için bu kaynaklara erişim sağlamak istiyor. Bu yüzden Grönland onlar için hayati öneme sahip." ifadelerini kullandı.

“Monroe Doktrini 2.0”

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun son dönemde verdiği röportajlara da değinen Rortoft-Madsen şöyle konuştu:

“Yeni Dışişleri Bakanı Marco Rubio birkaç gün önce resmi bir röportaj verdi ve burada açıkça şunu söyledi: ‘Amerikan dış politikasının merkezinde ABD’nin ulusal çıkarlarını ilerletmek var.’ Ayrıca çok dikkat çekici bir şey daha söyledi: ‘Dünyanın tek kutuplu bir güce sahip olması normal değil.’ Peki, bununla ne demek istiyor? Bence şunu kastediyor: ‘Biz, Amerika Birleşik Devletleri olarak, artık dünyayı tek başımıza yönetemeyeceğimizi fark ettik. Dünya giderek daha fazla çok kutuplu hale geliyor ve biz bunun farkındayız. Peki, Amerikan emperyalizmi açısından bu ne anlama geliyor? Onlara göre çözüm, güçlü bir 'kale Amerika' inşa etmek ve etrafına birkaç müttefik toplamak. Ben buna Monroe Doktrini 2.0 diyorum.”

"NATO, Kuzey Avrupa'yı Soğuk Savaş atmosferine sürüklüyor"

Nordik Savunma Birliği (NORDEFCO) ile NATO arasında imzalanan iş birliği deklarasyonunun güvenlik politikalarına etkisini de değerlendiren Rortoft-Madsen, "Nordik ülkeleri tarihsel olarak BM barış güçlerine asker gönderen bir geleneğe sahipti. Ancak artık tüm Nordik ülkeler NATO'ya tamamen entegre edilmiş durumda. Bu nedenle bu yeni iş birliği, bölgede Soğuk Savaş atmosferini geri getiren bir rol oynuyor." dedi.

Rortoft-Madsen, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte'nin Baltık Denizi'nde sabotaj yapıldığına dair açıklamalarına da şu sözlerle yanıt verdi: "Danimarka medyası, Baltık Denizi'nde Rus ve Çin gemilerini takip ediyor. Ancak sabotaja dair kanıt yok. ABD basınından Washington Post bile sabotaj iddialarının spekülasyondan ibaret olduğunu yazdı."

Putin’den Çin’e güvence ABD’ye uyarı Putin’den Çin’e güvence ABD’ye uyarı

NATO'nun Danimarka'nın çıkarlarına zarar verdiğini vurgulayan Madsen, "NATO, barışın değil, savaşın bir aracıdır. Danimarka'nın bağımsız dış politikasını yürütmesini engelliyor ve bizi askeri harcamalara zorluyor. Oysa ülkemiz doğrudan bir tehdit altında değil. NATO'dan çekilerek daha tarafsız bir politika izlemeliyiz." dedi.

Röportajın sonunda Rortoft-Madsen, "Daha barışçıl bir geleceğe inanıyoruz ve Danimarka'nın NATO'dan ayrılarak diplomasiye daha fazla önem vermesi gerektiğini savunuyoruz." diyerek sözlerini tamamladı.