Pakistan’daki CIA örgütleri

Pakistan’daki CIA örgütleri

Keşmir’in Pahalgam bölgesinde, turistleri hedef alan silahlı saldırı Hindistan ile Pakistan’ı karşı karşıya getirdi. 26 kişinin öldüğü 22 Nisan’daki saldırıyı Leşker-i Tayyibe örgütünün bir kolu olan Direniş Cephesi (TRF) üstlendi.

Hindistan yönetimi bu örgütün Pakistan merkezli bir örgüt olması nedeniyle Pakistan’ı hedef aldı. Pakistan yönetimi ise suçlamaları reddetti.

Ancak iki ülkenin tarihsel sorunları nedeniyle yine de tansiyon yüksek ve gerilim sınırda karşılıklı askerlerin ateş açmasına kadar vardı. Vizelerin iptalinden hava sahasının kapatılmasına kadar bir dizi karşılıklı karar da alındı. İki ülkenin nükleer güç olması, meseleyi daha da kritik hale getiriyor.

Pakistan’ın komşularını hedef alan örgütler

Peki Leşker-i Tayyibe örgütünün Pakistan merkezli olması Pakistan’ı suçlamaya yeter mi?

Örneğin bir süre önce Pakistan’daki Çinli işçileri hedef alan bir saldırı olmuş, onu da yine Pakistan merkezli Belucistan Kurtuluş Ordusu üstlenmişti. Öncesinde de Çin’in işlettiği Gwadar Limanı’na yine bir terör saldırı olmuş, Belucistan Kurtuluş Örgütü saldırıyı üstlenmişti.

Örneğin, yine yakın zamanda, Ceyşu’l Adl isimli Pakistan merkezli örgüt,  İran’ı hedef almış, Tahran yönetimi de bu örgüte ait olduğunu belirttiği Pakistan’daki mevzileri vurmuştu.

Pakistan’da böyle onlarca büyük, yüzlerce küçük örgüt var. Peki bu örgütlerin varlığı ve saldırıları nedeniyle Pakistan yönetimi mi suçlanmalı?

ABD Pakistan’ı üs yapmıştı

Bu örgütlerin varlık zeminini siyasal ve tarihsel olarak anlamadan yapılacak her değerlendirme eksik olur. Zira Pakistan yönetimi de bu örgütlerin hedefinde…

Bu örgütlerin önemli bir kısmı gerçekte CIA örgütleridir!

Evet, Pakistan’ı Afganistan’daki SSCB’ye karşı saldırı üssü yapan, Suudi Arabistan başta pek çok ülkeden “cihatçıyı” Pakistan’a yönlendiren, bu örgütleri kuran, finanse eden, eğiten ABD’dir, CIA’dır, Pentagon’dur.

Bu örgütlerin geride kalan yıllar içinde zaman zaman ABD’yi de hedef almış olması, “made in USA” olma durumunu değiştirmez. Bu ilişkiler böyledir, kurarsınız ama her zaman tam denetiminizde olmaz, kalamaz. Örgüt büyür, bir kolu kontrolden çıkar vb. Nitekim 1979’dan bu yana Pakistan’da yüzlerce örgüt bölünmesi, yüzlerce yeni örgüt kurulması örnekleri yaşandı.

ABD Pakistan’da uyguladığını, Türkiye’de de uyguladı. Suriye’de iç çatışma başladığında Türkiye sınırı da benzer durumu yaşadı. Gündüz Türkiye’deki çadır kentlerde kalan, gece silahıyla sınırı geçip Suriye’de savaşan cihatçı görüntülerini anımsayınız…

Pakistan: “Cihat, Batı tarafından yaratıldı”

O nedenle bugünkü saldırılarından Pakistan yönetimini sorumlu tutmak doğru değil ama ülkeyi ABD’nin operasyon üssüne çevirmesine izin veren eski Pakistan yöneticileri, CIA’nın şubesi gibi çalışan Pakistan istihbaratı elbette sorumlu. (CIA, Pakistan devlet aygıtı içinde hâlâ etkin, bu da bir başka ciddi sorun oluşturuyor.)

Bu gerçeği Pakistan’ın şimdiki yönetimi de görüyor ve kabul ediyor zaten. Pakistan Savunma Bakanı Khavaja Muhammed Asıf, “Cihat, Batı tarafında yaratıldı” diyor ve ülkesinin “ABD’nin bölge politikaları nedeniyle terörün mağduru olduğunu” savunuyor.

Asıf, Pakistan’ın geçmişte “Sovyetler Birliği’ne karşı yürütülen Afganistan savaşına katılarak ABD adına cihatçıları eğitmek ve yerleştirmek için bir üs haline gelmesinin, büyük bir hata olduğunu” belirtiyor ve ekliyor: “Batı tarafından icat edilen cihat kavramı, Pakistan toplumunun dokusunu değiştirdi ve bugünkü sorunlara zemin hazırladı.” (cumhuriyet.com.tr, 28.4.2025).

Üç ülke, üç hedef

Kuşkusuz bu örgütlerin mensupları, hatta üst düzey yöneticileri bile bu ilişkileri bilmez, hatta bu örgütlerin üyeleri ABD’ye karşıdır ama ilişkinin doğası nedeniyle, bu tür örgütler çoğu zaman ABD’nin işine yarayan eylemlerde bulur kendini!

Pakistan’daki bu CIA örgütleri de ABD’nin işine yarayan üç amaca hizmet ediyor:

1) Kuşak ve Yol projesi üzerinden Çin’i hedef alıyor: Gwadar limanı, stratejik öneme sahip. Çin petrol tankerleri, Arap/Fars Körfezi’nden çıktıktan sonra uzun yolu ve kritik Malaka Boğazı’nı geçmeden, körfeze çok yakın olan Gwadar’a boşatıyor yükünü. Petrol, Gwadar’dan boru hattıyla ülkenin kuzeyine iletiliyor ve Çin’in batısındaki Kaşgar’a bağlanıyor. (ABD’nin Sincian-Uygur meselesini kışkırtmaya çalışmasının bir nedeni de budur.)

2) İran-Pakistan ilişkilerini hedef alıyor: Belucistan’ın ayrılığı için hareket eden örgütler zaman zaman İran’ı hedef alarak, İran ile Pakistan’ı karşı karşıya getirmeye çalışıyor.

3) Hindistan-Pakistan savaşının çıkmasını amaçlıyor: Pakistan merkezli bu CIA örgütleri, son olayda da görüldüğü üzere, iki ülkeyi savaştırmak istiyor. İki ülke savaşmasa bile, ilişkilerinin dondurulması hatta soğutulması bile bu örgütlerin (tabii ABD’nin) işine geliyor.

ABD’nin üç amacı

İşte işin bam teli de bu: Hindistan ile Pakistan’ı karşı karşıya getirmek ABD için bir kaç yönlü getiri olarak değerlendiriliyor.

1) Pakistan ve Hindistan savaşırsa, bu yükselen Asya’yı zayıflatır, Şanghay İşbirliği Örgütü’nü (ŞİÖ) dağıtır! Tersine Çin ve Rusya bu iki ülkeyi ŞİÖ içinde barışa taşıyor…

2) Pakistan ve Hindistan savaşı çıkarsa, Çin-Pakistan ilişkileri nedeniyle ABD Hindistan’ın kendisine daha çok yanaşacağını hesaplıyor. Bu da ABD’nin “Çin’e karşı Hindistan’ı dengeleyeci faktör yapma” stratejisini besliyor.

3) ABD, Pakistan-Hindistan savaşı üzerinden, Rusya-Hindistan işbirliğini de baltalayacağını hesaplıyor.

ABD-İsrail-Cihatçılık bağı

Görüldüğü üzere Pakistan merkezli örgütlerin Çin’i, Hindistan’ı, İran’ı hedef alması, son tahlilde ABD’ye, ABD’nin amaçlarına yarıyor.

ABD, zaman zaman kendisine zarar veriyorsa bile, işte bu tür stratejik kazançları nedeniyle bu örgütlerle ilişkisini sürdürüyor. Zira “cihatçılık” üzerinden bu örgütleri ve kollarını, ihtiyaç duyduğu coğrafyalarda kullanıyor.

Suriye sahası, Afganistan sahasından sonra ABD için ikinci büyük vaka alanı oldu. İşte Ankara’nın da desteklediği HTŞ! Bu cihatçı terör örgütü Şam’da iktidar oldu ve şimdi İsrail’le anlaşmaya doğru gidiyor.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu açık açık HTŞ’nin Beşar Esad’ı devirmesini kolaşlaştırdıklarını açıklıyor: “İran Esad’ın devrilmesini önlemek için Şam’a havadan asker indirmeyi planladı, F-16’larla önledik. İran’ın Esad’a gönderdiği silahların yüzde 90’ını da imha ettik.”

Sonuç olarak ABD-İsrail-Cihatçı örgütler bağını kavramak, doğru politik mevzi inşa edebilmenin öncelikli yoludur.