En son da söyleyeceğimizi en başta söyleyelim. Venezuela’da bugün olan bir sınıf mücadelesidir. Bir yanda Bolivarcı devrimin öncü partisi olan Birleşik Sosyalist Partisi’nin lideri otobüs şoförü bir emekçi olan Nicolas Maduro var, diğer tarafta Venezuela’nın en zengin ailelerinden birinin kızı olan Maria Machado. Chavez’den önce bırakın rakip olmayı, Maduro, Bayan Machado’nun ancak şoförü olabilirdi. Fakat Hugo Chavez’in Bolivarcı devrimi işte Venezuela’yı böyle kökten sarstı ve değiştirdi. O güne kadar Machado ve Machado gibi sermaye sınıfının yönettiği Venezuela, Chavez sonrası kökten değişimler yaşadı. Bu değişimi Caracas’ta sohbet ettiğim bir Venezuelalı dostum şu şekilde açıklamıştı. “Chavez’e kadar biz yoksul ve yerli ailelerin çocukları, Venezuela’da ancak alt meslek gruplarında çalışırdık. Garsonluk, çöp toplayıcılığı ve şoförlük gibi alanlarda iş bulmak bile şanstı. Ama Chavez’in devrimi ile yoksul ailelerin çocukları doktor, avukat hatta bürokrat olma şansı buldu. Şimdi Venezuela’yı biz yönetiyoruz ve bu sermaye sahiplerini çıldırtıyor.”
Yukarıdaki giriş, sermayenin kabul edemeyeceği ve etmeyeceği bir durumun kısa özeti. Venezuela sermayesi de bu durumu kabul etmedi elbette. Mücadeleyi hiç bırakmadı. Chavez’i iktidardan uzaklaştırmak için pek seçenekleri yoktu. Askeri darbe dışında. Ancak onu da yapmalarına rağmen başarıya ulaşamadılar. Chavez’in hayatını kaybetmesinin ardından kolları tekrar sıvadılar. Maduro görece daha zayıftı. Chavez kadar karizmatik değildi. “Altı üstü bir otobüs şoförü” diye düşündüler ama öyle olmadı. Çünkü mesele Maduro değildi. Mesele sınıfsaldı. Venezuela’nın yoksul halkı iktidarı almıştı ve vermek de istemiyordu. Venezuela’ya yaptığım yolculuklarda bunu bir kez daha anladım. Caracas’ın fakir mahallelerinden tutunda, kırsaldaki köylerde bunu deneyimleme şansı buldum. Daha önce doktor görmemiş, eğitim alamamış yolu izi olmayan onlarca köy Bolivarcı devrimle aydınlanmıştı.
Trump’ın uyuşturucu yalanı
Bugün Venezuela çok kritik bir noktada. ABD emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçilerinin sürdürdüğü savaş, Bolivarcı devrimi yıkmak için var gücüyle yükleniyor. Onlarca yıldır ekonomik ablukalarla yıkamadıkları iktidarı sıcak bir çatışmanın içine çekerek yıkmak istiyorlar. Trump’ın “uyuşturucuyla mücadele” bahanesi BM raporlarıyla yalandı. Venezuela uyuşturucu üreten bir ülke değil. Latin Amerika’daki tüm uyuşturucu trafiğinin en fazla yüzde beşinin Venezuela’dan geçtiği tahmin ediliyor. O trafiği de kimin kontrol ettiğini tahmin etmek zor değil. Trump’ın yakın dostu ve Nobel Barış Ödülü sahibi Machado ve onun gibi sermaye sahipleri. Venezuela güvenlik güçleri geçtiğimiz yılın son aylarında gerçekleştirdiği operasyonda önemli bir uyuşturucu ağını çökertti. Bu ağın merkezinde deniz ürünleri ihraç eden Lamar Grup adlı bir holding sahibi Jose Enrique Rincon olduğu tespit edildi. Rincon, Machado ile iş birliği içinde olduğunu ve Nicolás Maduro'nun 10 Ocak 2025'teki yemin törenini engellemek için yapılan yasa dışı faaliyetleri finanse ettiğini itiraf etti.
Hugo Chavez, Machado ailesine ait çelik şirketlerini kamulaştırdı
Machado yalnızca kendi ülkesine askeri müdahale çağrısında bulunan bir sermaye sahibi değil. Bunun için aktif mücadele eden, Kolombiya’daki uyuşturucu kartelleri ile iş birliği yaparak Venezuela’da kaos çıkması için yoğun çaba gösteren bir karakter. Kendi ülkesine bu kadar kötülüğü sanırım sadece Miraflores Sarayı’nda oturmak için yapmıyordur. Üstelik saray dediğime bakmayın. Miraflores’i ziyaret etmiş ve basın toplantısına katılmış biri olarak söyleyebilirim ki oldukça mütevazı. Machado’ya geri dönecek olursak onun hikayesi daha farklı. Yazının başında da belirtiğim gibi Machado ailesi Venezuela’nın en zengin ailelerinden biri. Baba Machado, uzun yıllar yabancı sermaye ile birlikte çelik ticareti yapmış ve çeşitli sanayi kollarında faaliyet göstermiş bir isim. Venezuela’nın doğal kaynaklarından zenginliğine zenginlik katan Machadolar ne yazık ki Venezuela’ya pek bir şey vermemiş. Ancak Chavez iktidara geldiğinde durum değişti. Bolivarcı devrim Machado ailesine ait bazı sanayi ve çelik şirketlerini (Sivensa,Sidetur) kamulaştırarak el koydu. Diğer şirketleri ile ilgili de önemli müdahalelerde bulundu. Bu durum yalnızca Machado ailesini değil o güne kadar Venezuela’nın zenginliklerini yağmalayıp zenginleşen tüm sermaye sahiplerini çıldırttı. Ve o gün bugün o mücadele sürüyor. Bugün yoksul Venezuela halkının iktidarını devirmek için ABD ve iş birlikçilerinin uyguladığı ambargo ve ablukanın sebebi de bu. Onlarca ambargo maddesiyle çökertilen Venezuela ekonomisinin bir sonucu olarak karşımıza çıkan yoksulluk ve sefaleti, Venezuela halkı bir madalya gibi boynunda taşıyor. Bu yoksulluğun sebebinin Bolivarcı sosyalizm olmadığının bilincinde olan Venezuela halkı direnmeye devam ediyor ve edecek.
Türkiye’deki Venezuela tartışmaları ve İmamoğlu’nun tebrik mesajı
Son olarak Türkiye’deki Venezuela tartışmalarına değinerek bitirmek isterim. “Şu ellerin taşı bana hiç değmez, ille dostun bir tek gülü yaralar beni.” demiş Pir Sultan Abdal. Bolivarcı iktidarın içindeki ruh hali bu olsa gerek. Venezuela halkını tanımayan, o toplumun sosyoekonomik ve kültürel gerçeklerini bilmeyen, o topraklardan on binlerce kilometre ötede kendi konforlu alanlarında “…ama Maduro’da şöyle” vb. eleştirilerinde bulunmak bizim aydınlarımızın ve onların etki alanına girmiş “solcularımızın” en büyük hastalığıdır. Doğru değerlendirmeler için daha fazla tanımaya ihtiyaç var. Tarih, bizi emlak milyarderi Trump ile teknoloji milyarderi Musk’ın Venezuela’nın zenginliklerine göz koyup ülkeye saldırdığında hangi tarafta durduğumuzla yargılayacaktır. “Ama Maduro da…” diyenlerin elinde birkaç öznel değerlendirme dışında hiçbir şey yok.
Ekrem İmamoğlu’nun Machado’yu tebrik etmesi de yine çokça konuşuldu. İmamoğlu’nun konuyu çok takip etmediği gibi değerlendirmeler yapıldı ki hiç katılmıyorum. İmamoğlu da tıpkı Machado gibi bir sermaye sahibi. İmamoğlu’nun sınıf bilinci olmadığını ve bunun İmamoğlu’nun arkadaşlarının hatası olduğunu düşünmek gerçek saflık olur. O yüzden dünden bu yana İmamoğlu’nu uyarmaya çalışan samimi arkadaşlar boşa çabalıyor. Chatham House’a girip çıkmış uluslararası sermayenin ne istediğini çok iyi bilen bir akıl, Machado konusunda ne yapması gerektiğini de bilir. Ancak bilmedikleri şu, artık neoliberallerin kayıklarına binerek iktidar sahibi olma devri çoktan bitti. Trump ve onun temsil ettiği sermaye, neoliberal politikalarla artık dünyayı yönetemeyeceklerini gördü. Ancak Türkiye’nin kerameti kendinden menkul birçok aydınının burnunun ucunu göremediği muhakkak.